GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:91
Tarih:11.04.2013

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) - Sayın Başkanım, çok teşekkürler.

Şimdi, bu ceza yasalarındaki değişiklikler, özellikle insan hakları temalı ise dünyanın her yerinde genel olmaları ve döneme özgü olmamaları kabul edilir. Ama, görüyoruz ki, dördüncü paket müzakereye endeksli yürütülüyor. Bunu eleştirmemek mümkün değil, çünkü yarın bu silahsızlanma, barış, kardeşlik süreci, iç ve dış güçler tarafından provoke edilir de yeniden çatışma ortamı doğarsa bu hakların geri alınabileceği gibi bir tehlikenin de Mecliste mutlaka, milletin önünde konuşulması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, Van'da bir özel yetkili mahkeme, dün de buradaki 12. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK'den içeride olan ve bana göre tümüyle mazlum, haksız yere tutuklanmış belediye başkanlarını, sivil toplum örgütlerini taliye edince, ara kararın gerekçesi olarak örgüt mensuplarının yurt dışına çıkmasını gösterdi. Bu, insan haklarıyla ilgili, tutuklama, özgürlük, güvenlik haklarıyla ilgili, bir mahkemenin dönemsel olarak meseleyi ele aldığını ve genel kurallara riayet etmediğini gösterir ve az evvel dile getirdiğim sakıncanın yargıçlar tarafından da ihmal edildiğini ortaya koyar.

Değerli milletvekilleri, Dicle Üniversitesinde, dün, biliyorsunuz, Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen öğrenciler solcu öğrencilerle üç gün boyunca çatıştı ve yoğun şiddet olayları yaşandı. Bir partinin eş  başkanı da orada polislerin gözetiminde başından darbe aldı. Berna'ya beş buçuk yıl hapis cezası veren, Cihan'a on buçuk yıl hapis cezası veren, poşu taktı diye, parasız eğitim istedi diye bu cezaları veren yargıçların üç dört gündür devam eden bu olayları niye seyrettiğini, neden müdahale etmediğini doğrusu merak ediyorum. Ben ve temsil ettiğim kitlede, o olayları yapanların dindar nesle mensup olmaları nedeniyle müdahale edilmediği ve onların korunduğu şeklinde açık bir kanaat var. Onu da burada, olayların sıcağında dile getirmek durumundayım.

Bu dördüncü paketten evvel 3 paket daha çıktı, Hizbullah ve Bahçelievler'in failleri sağ eylemciler bırakıldılar, daha sonra Hizbullahçılara tutuklama çıkarıldı ama kayıplara karıştılar. Bu arada, sol eylemci olarak bilinen yüzlerce insanın yurt dışından Türkiye'ye gelemediğini, yine onlarca insanın da hapishanelerde yirminci, otuzuncu yıllarını devirdiğini belirtmek istiyorum. Hizbullah'a ve Bahçelievler'e gösterilen duyarlılığın neden sol eylemcilere gösterilmediğini, neden onların beşinci, altıncı paketi beklemek zorunda bırakıldığını, burada bütün milletvekillerinin dikkatine sunmak istiyorum.

Dün gece, bana göre çok olumlu bir madde kabul edildi -uzun zamandır bizim de istediğimiz- propaganda suçlarının örgüt üyeliği ile ayrılması, şiddete bulaşmayanların ceza almamasıyla ilgili ama bugün saygın hukukçuların yaptığı yorumları okuyunca, büyük oranda 314'üncü madde kapsamında gerçekleşen tutuklamalara -az evvel yargıçların genel reflekslerini de dikkate alırsak- özgürlük gelmeyebileceğini, 314'ten yargılanan tutuklu ve hükümlülerin tahliye edilmeyebileceğini, ceza almış olanların da cezalarının düşürülmeyeceğini ve tümüyle iptal edilmeyeceğini düşünüyoruz. Bu bakımdan, o düzenlemenin 314 açısından da aslında net bir şekilde tarif edilmesi gerekirdi. Bu hâliyle, bence, yeniden yargıçların inisiyatifine terk edilmiş ve dönemin koşulları tarafından belirlenecek yanlış kararlar hepimizi bekliyor. Bu bakımdan, paketten beklenen iyileşmenin, tamirin, toplumda oluşan derin ayrılıkların, uçurumların giderilmesi amacının tesis edilemeyeceği kanaatindeyim.

Esasen, bugün şunun için söz aldım: Bu, otuz yıldır içeride yatanlar, mesela otuz üç yıldır içeride yatan sol eylemci Tahir Canan? Bu durumda olanlar için bir yazar "Ben Çıkana Kadar Büyüme E mi" isimli bir kitap çıkardı. Sadece yirminci-otuzuncu yılını deviren sol eylemcilerle ilgili bir kitap "Görüş Günlerinde Büyüyen Çocuklar" diye. Buradan, izninizle, sadece onların ailelerinin çektiğini ifade eden bir bölüm okumak istiyorum. Turan Demir, Hacılar Kırıkkale Cezaevi'nde yirmi ikinci yılında hapisliğinin şöyle bir mektup yazmış kızına: "Yirmi yıldır hapishanedeyim. Kızım şu anda yirmi bir yaşında, üniversite öğrencisi ama ben onu toplam yirmi bir defa ya görmüşüm ya da görmemişim. Toplam yirmi bir defa dokunamamış, sarılamamış, kucağıma alamamışım. Büyüdü, kocaman bir genç kız oldu, ona bir şeker, bir çikolata alamadım, bir oyuncak alamadım, bir giysi alamadım. Oysa onun ellerimde büyümesini, büyüdüğünü anbean görmeyi çok isterdim, benden ihtiyaçlarını istemesini çok arzulardım. Gece yarıları ağladığını, güldüğünü, kapının önünde oynarken çamura batmasını, sonra da taşı minik ellerine alarak her şeyi birbirine katmasını görmek isterdim ama hiçbir?"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) - Bu arkadaşlar için de yeni bir paket beklenmemesini, bunlar açısından da bir düzenleme yapılmasını bilgilerinize sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.