| Konu: | Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 04.07.2024 |
SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) - Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi tekrardan saygıyla selamlıyorum.
Amedspor futbolcusu Deniz Naki'yi hepiniz hatırlıyorsunuz, değil mi? Bir maçta attığı golün sevincini paylaşmak için evrensel sembol olan zafer işareti yapmıştı, hem iktidar hem de iktidar partilileri tarafından lince uğratıldı. Sonuç; futbol hayatı bitti ve Avrupa'da yaşamına devam etmek zorunda kaldı ama yetmiş yıldan bu yana Türk siyasetinde bir taraf olan bozkurt işaretini yapan Türk millî futbolcusu ise iktidar tarafından ödüllendirildi. Bu farklı tutumu, bu ayrımcı tutumu öncelikle kınıyorum.
Türkiye, AK PARTİ Hükûmeti uzun süredir izlediği yanlış Suriye ve özerk Rojava politikasından yine çıkış arıyor. Mesele şudur: Bu izlenen yanlış politika yeni yanlış politikalarla mı aşılacak yoksa doğru politikalarla mı aşılacak? Problemin ana noktası budur. Neydi mesele? Arap Baharı, arkasından Suriye'de yaşanan iç savaş kısa sürede Suriye'nin bütününü kapsayınca Esad rejimi tehlikenin büyüdüğünü fark etti, özerk Rojava'dan kendiliğinden çekilerek bölgeyi Kürt siyasal kadrosuna teslim etti. Çok geçmeden IŞİD, Saddam tanklarıyla birlikte Kürt kentlerine doğru hareket etti, işgallere başladı. Türkiye Cumhuriyeti, malum, gerek Kürt meselesi üzerine algıladığı tehdit gerekse Suriye rejimine ilişkin ABD'yle ortak tutumu nedeniyle harekete geçti. Önce Suriye muhalif rejimiyle anlaşmak istedi, Esad rejiminin devrilmesinde, sonra, aynı zamanda Kürt muhalif siyasi kadrolarla da anlaşarak Esad rejiminin aşılması için bir politika belirlemeye çalıştı. Kürt siyaset kadrosuyla görüştü, Kürt siyaset kadrosu çok net bir soru sordu, dedi ki: "Tamam, biz sizinle birlikte Esad'a karşı mücadele edelim, ya Esad yıkılmazsa?" Sizin için iş kolay. Nihayet Kürt siyaset kadrosu haklı çıktı, Esad yıkılmadı. Yıkılmadığı için bugün ne aranıyor? Özerk Rojava yönetimi doğrudan doğruya Suriye ile Türkiye kıskacına alınmak isteniyor. Muhalif siyasetle ilişkisi ise Amerikan strateji içerisinde devam etti, hâlen de İdlib üzerinde sürdürülüyor. Burada altı çizilmesi gereken bir nokta var, Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'yle birlikte İdlib'de hareket ederken, Esad'a karşı ABD Türkiye'yi desteklerken ABD stratejik müttefik oluyor değil mi? Bugün hâlâ İdlib'de ABD destekliyor Türkiye'nin politikasını ama aynı ABD statüsü bile olmayan Kürt'e destek verince ABD teröristleri destekleyen devlet oluyor. Bu çifte bir standarttır, iktidarın özellikle bu yanlış politikadan dönmesi lazım.
Problem neydi, mesele neydi, nereye gelindi? Türkiye Cumhuriyeti bugün izlediği bu yanlış politikadan dönmek istiyor. Putin'in de önerisiyle... Ki statükocu Putin ısrarla özerk Rojava'yı Suriye ile Türkiye'nin kıskacına alarak ortadan kaldırmak istiyor. Türkiye de bu politikayı yapmış durumda, dolayısıyla şu anda Esad rejimine elini uzatıyor, görüşmek istiyor, dün yıkmak istediği Esad rejimiyle, onunla birlikte şimdi ortaklaşmak istiyor. Burada yanlış olan ne? Yanlış olan, özerk Rojava'yı kıskaca alma politikasıdır. Esad rejimiyle görüşmesi, Esad rejimiyle anlaşması bizim desteklediğimiz bir politikadır çünkü şu anda Türkiye'de bulunan göçmen kitlesinin yüzde 80'i İhvan-ı Müsliminin etki alanındaki Hama, Humus, Halep'ten geldi. Eğer Esad'la anlaşırlarsa Hama, Humus, Halep'ten gelen bu kitlenin esas itibarıyla kendi kentlerine Birleşmiş Milletlerin gözetiminde dönmesi doğru politikadır, biz bunu destekleriz. Yanlış olarak gördüğümüz şey ise aynı politikayı sürdürürken Esad'la "Gelin, biz sizinle anlaşalım, özerk Rojava'yı ortadan kaldıralım."dır. Burada bir şeyin altını çizmek istiyorum, daha önce de dile getirmiştim, Kürt meselesinde gelinen nokta şudur: Ne tutabiliyorsunuz ne sürdürebiliyorsunuz ne bırakabiliyorsunuz ne devam ettirebiliyorsunuz. Bu kriz sadece kuzey kürdistanda yaşanmıyor, Rojava'da yaşanıyor, güney Kürdistan'da yaşanıyor. Dolayısıyla Kürt'ün varlığının ortadan kaldırılması, statüsünün ortadan kaldırılması üzerine sürdürülecek olan her politika Türkiye'yi daha fazla açmaza sürükleyecek; bu bir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çiftyürek, lütfen tamamlayın.
SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İkincisi, şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs'ı kardeş görüyor, değil mi? Kıbrıs Türkü kardeştir. Orada 200 bin Türk var; onun statüsünü, devlet kurma hakkını savunuyor. Filistin halkını Müslüman halk olduğu için kardeş olarak görüyor, devlet kurma hakkını savunuyor. Ya, siz bin yıldır kardeş gördüğünüz Kürt'ün daha varlığını resmen kabul etmiyorsunuz, bu ne biçim kardeşlik! Bu kardeşliği nasıl sürdüreceksiniz?
O nedenle, diyoruz ki: Eğer yanlış politikadan dönmek istiyorsanız, bir, güney Kürdistan'da defakto tanıdığınız Rojava'daki statüyü tanıyın. Esad'la anlaşırken, bu göçmen kitlesinin sözü edilen 3 büyük kente BM'nin gözetimi altında dönmesini sağlarken özerk Rojava'yla da anlaşın, özerk Rojava'ya barış elinizi uzatın; çözüm burasıdır. Kürt'ün Türk'le tekrar büyüme politikasının da yolu budur. Kürt'ün sırtına binerek herhangi bir yol katedemezsiniz.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)