GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:99
Tarih:04.07.2024

UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 Temmuz Sivas katliamının yıl dönümü iki gün önceydi. Bugün 4 Temmuz. 2 Temmuzda Sivas'ta canlarımız yakıldı. 3 Temmuz 1993'te cenazeleri Sivas'tan alındı. 4 Temmuzda ozanlarımız yola revan edildi. 5 Temmuzda şehitlerimiz Ankara'daydı ve 6 Temmuzda o güzel insanları milyonlar uğurladı. Bu acıyı hisseden insanlar olarak biz nerede olursak olalım her 2 Temmuzda ve onu takip eden bugünlerde bastığımız yer acıların başkenti olur. Gözümüzden yaş, gönlümüzden kan damlar. Madımak unutulmaz, unutulamaz. Madımak'ın ateşiyle, failleriyle, zihniyetiyle barışılmaz. Madımak bir kan davası değildir elbet ama bir can davasıdır, bu da unutulamaz. Bilirsiniz, bilmezsiniz, Türkiye'de milyonlar, otuz bir yıldır, saydığım bugünlerde yani temmuz ayının ilk haftasında yasla içine kapandı. Sadece Sivas mı? Başbağlar'la da içimiz yandı ha yandı.

2 Temmuz 1993; değerli milletvekilleri, ben, o günden sonra günlerce ağzını bıçak açmayan kişilerin yaşadığı evlerden birinde büyüdüm. O kişiler yaralı ama cesur kişilerdi, o kişiler tedirgin ama vakur kişilerdi. Çocuktum, sordum; okudum, sordum; büyüdüm, sordum; yetiştim, sordum; avukat oldum, sordum; bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nde bir milletvekili olarak bu kutsal çatının altından bir kez daha soruyorum ve yüzyıllarca sorulmasını istiyorum: Neden, saz çalan, semah dönen, şiir okuyan insanlar neden yakıldılar, nasıl yakıldılar? Ve o günden sonra, her temmuz başında olduğu gibi "Nasılsın?" diyenlere hep aynı yanıtı verdim: "Yine gönlüm hoş değil." Tıpkı sanki yakılarak katledileceğini biliyormuş gibi şu dizeleri yazan baba dostu Muhlis Akarsu gibi: "Akarsu'yum yansam da/Kül olup savrulsam da/Bazı bazı gülsem de/Yine gönlüm hoş değil."

Değerli milletvekilleri, bu Orta Çağ kalkışmasında o bina ne hâle geldiyse o bina yeniden o hâle getirilmelidir. Kuşkusuz, yakılarak değil, yapılarak o bina o hâle getirilmelidir ancak o binada yaşanılanlar o binanın o hâli görülürse anlaşılabilir. Ve ibret için kapısına yazılmalıdır: "Burası yeniden otel yapıldı, bu binanın alt katı bir kebapçıydı, bu binada insanlar utanmadan, sıkılmadan, ar etmeden uyuyabildiler, bu binada insanlar et yiyebildiler, hiçbir şey olmamış gibi bu binanın önünden gelip geçtiler." O binayı ne hâle getirirseniz getirin, hangi şekilde müze yaparsanız yapın gelecek kuşaklara anlatamayız ve gelecek kuşaklara bu acımızı, bu acılarımızı, bu feryadımızı, bu çilemizi anlatamazsak eğer, o binada yaşayan insanların büyüklüğünü kavratamazsak eğer, bu acıyla yüzyılları buluşturamazsak eğer korkarım ki bu topraklar yine bu acılara gark olabilir. Onun içindir ki bir daha yaşanmasın diye, bir daha olmasın diye, bir daha karşılaşılmasın diye orası müze yapılmalıdır ancak teklifim odur ki 2 Temmuz 1993 gecesindeki hâliyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdoğan, lütfen tamamlayın.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Tabii Sayın Başkanım.

Bu topraklar çok acı gördü, çok insanımız öldü. Her birinin ardından dilimizden şiirler döküldü, ciğerlerimiz hep bölük bölük bölündü. Bundan sonra acılardan uzak, ölümlerden uzak, sevgi şiirleriyle dolu ciğerlerimizin rahat nefes alacağı günlere kavuşmak dileğiyle diyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)