GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:09.07.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN HAMŞIOĞLU (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zamanlama biraz manidar oldu tabii. Geçtiğimiz hafta UEFA'nın Türklüğün sembolü bozkurt karşısında büründüğü riyakâr, antidemokratik, ırkçı tutumdan sonra, şimdi biz hangi normdan hareketle idealize edeceğiz Avrupa'yı, çok da bilemiyorum. Gördük ki kim demokrasiyi, temel hak ve hürriyetleri Avrupa'yla özdeşleştiriyorsa, Avrupa'ya bunların garantörlüğü rolü biçiyorsa yanılgı içindedir; zira Avrupa değerleri klişesi bir balondur, Avrupa'nın bütün değerleri kendinedir. Çok kültürlü varsaydığımız Avrupa eritebildiği, pardon, entegre olabildiği oranda hoş görür o kültürleri veya ihtiyaç hasıl olduğunda, kullanılabildiği oranda besler kimi kimlikleri. Avrupa'nın geçmişi de geleneği de engizisyondur, din savaşlarıdır, soykırımdır, Türkiye sınırına kurdukları, sığınmacıları kafeslere tıktıkları o gizli mülteci hapishaneleridir -iki gün sonra burada gözyaşlarıyla anacağız- Srebrenitsa'dır. Ortada değerler anlamında öykünecek bir durum yoktur ve fakat biz bir dünya düzeninin, bir sistemin parçasıyız ve evet, bu sistem içinde ittifaklar belirleyicidir ve evet, pergelin ucunu Türkiye'ye koyarak çizdiğimiz geniş, bu çetrefilli coğrafyada Avrupa Birliği de diğer bütün bölgesel ittifaklar gibi önemlidir ama bu kadar, bundan ibaret. Biz, tam burada düğmeyi çok yanlış ilikliyoruz, abartıyoruz, yüceltiyoruz, bu sırada da kendimizi fazlaca küçültüyoruz; AB'ye bizi, haşa, yeni baştan yaratacak bir kudret atfediyoruz. Avrupa Birliği, ne olursa olsun, her şartta varılması gereken bir hedef olamaz, Türkiye Cumhuriyeti'nin millî menfaatlerine uyduğu müddetçe dâhil olunan bir süreç olabilir ki üyelik Türkiye Cumhuriyeti devletinin tercihidir. Madem öyledir, iktidarların seçmen profillerinin nabzına göre kullanacağı konjonktürel bir iç politika aparatı gibi değil, devlet politikası gibi şekillendirilmelidir; her gelenin kendine ve keyfine yontamayacağı bir omurgaya, ilkeye ve çizgiye sahip olmalıdır. Atmış beş yıl arkadaşlar, hangi devlet, üstelik de sadece jeopolitiği bile onu vazgeçilmez kılarken böyle bekletilebilir? Avrupa Birliği Türkiye'yi potansiyel üye görüyor olsaydı eğer, sığınmacı hendeğine çevirir miydi mesela, bunu sorgulamak zorundayız. Sığınmacı tehdidi, evet, iktidarın çok yanlış Suriye politikasının sonucudur ama bu bataklığı finanse eden de Avrupa Birliğidir. Cumhurbaşkanının ifadesiyle Avrupa'nın huzuru kaçmasın diye sığınmacı istilasına rıza göstermemiz, evet, yanlıştır ama huzuru kaçmasın diye mültecileri üzerimize, sığınmacıları üzerimize süren de AB'dir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) - Ben, şimdi, bazı arkadaşlarımızın Avrupa'da değişen iktidar profillerinden kaynaklanan heyecanını anlayabiliyorum ama bu altmış beş yılda hem Türkiye'de hem Avrupa'da çok iktidar değişmiş, netice değişmemiştir. Bizim, Avrupa Birliği politikasının omurgasını oluştururken karar vermemiz gereken Kuzey Kıbrıs'tan vazgeçip vazgeçmemektir, Ege'deki egemenlik haklarımızı devredip etmemektir, ekümenikliğe yol verip vermemektir. Bize, başlık, fasıl diye sunulanları AB istiyor diye düzenlemek Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarına hakarettir. Türkiye, AB dayattığı için değil Türk milleti böylesine layık olduğu, dahası, vatandaşlarının temel hakkı bu olduğu için adalet ve demokrasiye halel getirmemelidir. Kendi refahı, huzuru, güvenliği için yükseltmeyi ve değere dönüştürmeyi becerebilirse kapılarda bekletilen değil, kapısı aşındırılan ülke hâline gelir zaten.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)