GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Birleşimi yöneten Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca'ya, hayvan haklarıyla ilgili kanun teklifine dair görüşlerini paylaşmak için Meclis kapısına gelen Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi ve Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi taraftarlarının darbedilmesine, 15 Temmuza, hak ihlallerine, tutuklanan Gazeteci Sadık Topaloğlu ile arkadaşı Mehmet Savaş'a, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun Tokat Cezaeviyle ilgili hazırladığı rapora, iktidarın işçi cinayetindeki performansına, Çin'in Türkiye'de 1 milyar dolarlık yatırım yapma sebebine, işverenden alacağını alamayan Vedat Kurt'a, son vergi paketiyle gelen düzenlemelere ve en düşük emekli maaşının 12.500 lira olacağıyla ilgili açıklamaya ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:103
Tarih:16.07.2024

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, öncelikle size geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz Meclis Komisyonuna hayvan haklarıyla ilgili bir yasa geliyor; gerçi burada "hayvan hakları" demek değil, hayvan haklarını yok eden, içinde ötanazi kavramı bile geçecek kadar artık hayvan haklarına saldıran bir yasa teklifi Meclise geliyor. Tabii, buna karşı olarak da Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi ve Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi Meclise gelip bununla ilgili görüşlerini, bununla ilgili düşüncelerini paylaşmak istiyorlar. Meclisin kapısına geldiklerinde tıpkı geçen hafta eğitim emekçilerine yapıldığı gibi bir saldırıya uğruyorlar; Avukatlar ve oraya gelen inisiyatif taraftarı olan insanlar darbediliyor. Bu, kabul edilemez bir şey. Burası halkın Meclisidir, milletin Meclisidir, toplum burada derdini anlatacaktır, yasalara karşı görüşlerini dile getirecektir. Meclisin kapısında âdeta bir şiddet duvarı örerek gelen insanlara bu saldırıyı gerçekleştirmeyi kabul etmiyoruz, kınıyoruz. Bununla ilgili de Meclis, üzerine düşen inisiyatifi almalı, kolluk güçlerinin bu abartılı şiddetine bir son verilmelidir.

Evet, dün 15 Temmuzdu, bütün darbelere karşı olduğumuz gibi 15 Temmuza da karşıyız. Bütün darbelerin aslında aynı darbe mekaniğinden beslendiğini çok iyi biliyoruz. Darbelere karşı olmak sadece 15 Temmuzun o şeklî hâline karşı olmakla söz konusu olamaz. Darbelere karşıysanız darbe fikrine de darbe zihniyetine de karşı olacaksınız ve darbelere yol açan bütün süreci olabildiğince aydınlığa kavuşturup bu konuda ihmali olan, bu konuda iş birliği olan, bu darbelerin hayata geçmesine neden olan herkesi aslında yargının önüne çıkartacaksınız.

Bakın, 12 Eylül darbesinden size bir hatırlatma; 12 Eylül darbesinden sonra bir siyasi yapı kalktı, dedi ki: "Fikrimiz iktidarda, biz cezaevindeyiz." Vallahi 15 Temmuzdan sonra baktığımızda şunu görüyoruz: Fikriniz cezaevinde, siz iktidardasınız. Neden mi? 15 Temmuz darbecilerinden miras aldığınız her şeyi 20 Temmuz OHAL darbesiyle hayata geçirdiniz, öyle bir hayata geçirdiniz ki 15 Temmuz darbecilerinin bile hayal etmediği kadar darbe mekaniğini etkin bir şekilde çalıştırdınız. Çalıştırdınız çünkü bir kumpas davasını, Kobani kumpas davasını hayata geçirdiniz. O davanın iddianamesini işte o darbeciler hazırlamıştı. O darbecilerin iddianamesini aldınız, siyaseti tasfiye etmek için, bizim yoldaşlarımızı, arkadaşlarımızı, başkanlarımızı yargılamak için kullandınız ve o yüzden de bugün Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ gibi birçok arkadaşımız cezaevinde. Neden? Bir darbe hukukuyla yargılandıkları için. Aldınız o fikirleri, onların fikrini aldınız, bu ülkeye kayyum atadınız, o darbecilerin bile aklına gelmeyecek işi yaptınız. Bugün Hakkâri'de kayyum var. Hakkâri'de kayyum varsa darbecilerin zihniyeti de hâlâ hayattadır. Ve siz bir tecrit hukukunu, darbecilerin uyguladığı tecrit hukukunu aldınız, mutlak iletişimsizliğe yani tam anlamıyla bir tecride, her hâliyle bir tecride çevirdiniz. Tecrit zaten bir darbe hukukudur yani 2002'den 2016'ya kadar beraber yol yürüdüğünüz, olimpiyatlar düzenlediğiniz darbecilerin aslında fikri bir yerde hayata geçmiş oluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her alanda hak ihlalleri söz konusu. O kadar hak ihlali var ki o darbecilerle Türkçe olimpiyatları düzenliyordunuz. Şimdi, siz yeni ortağınızla hak ihlalleri olimpiyatları düzenleyebilecek kadar bu ülkede aslında hak ihlali yapmadığınız bir tek alan kalmadı. En son, birkaç hak ihlalinden bahsedeyim: Yine, hak ihlali konusunda gazetecilere yönelik saldırılarınız devam ediyor; gazetecileri tutuklamaya, cezaevine koymaya devam ediyorsunuz. En son Sadık Topaloğlu ile Mehmet Savaş adlı iki gazeteciyi tutukladınız. Bakın, hâkim tutuklarken ne diyor biliyor musunuz? "Suç oluşturan bir eylem yok ama devlet ve toplum için tehlikelidir." Yani ortada bir eylem yok, maddi bir delil yok, bir suç yok fakat hâkim niyet okuyor aklınca, kendince gazetecileri devlet ve toplum için tehlikeli görmüş ve tutukluyor. Bu nasıl hâkimlik, bu nasıl yargıçlık, bu nasıl adalet, bu nasıl mahkeme?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu, işte, ancak olsa olsa darbecilerin kurgulayacağı bir yargı sisteminde olabilir. O yüzden gazeteciler cezaevinde olmaya, hak ihlallerine uğramaya devam ediyorlar. Kaldı ki gazetecilerden Sadık Topaloğlu'nun çok ciddi bir göz problemi var, tedavisinin aksamaması lazım, aksarsa çok kısa zamanda görme yetisini kaybedebilir. Buna rağmen, hasta tutsak olmasına rağmen tutsaklığı devam ediyor.

Kaldı ki "hak ihlalleri" deyince aklımıza bu ülkede cezaevleri geliyor, bütün cezaevlerine baktığınızda, cezaevi olmaktan ölümevine dönmüş durumda. Yeni yapılan cezaevleri başlı başına birer tabutluk inşasından başka bir şey değildir aslında. Dolayısıyla, tutsakların her türlü haklarını yok sayan, ihlal eden bir anlayışa sahip. Bunda da şampiyonluğu herhâlde -bu konuda da bir şey yapsanız- Tokat Cezaevine vereceksiniz. Tokat Cezaeviyle ilgili Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun raporu var. Kaldı ki bu rapor nedense dokuz ayda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu rapor dokuz ayda çıkmış ve her türlü hak ihlalinin bir arada yapıldığını gösteren bir rapor. Buna rağmen ihlaller devam ediyor. Sadece Tokat Cezaevinde mi? Hayır. Bütün cezaevlerinde. Burada sıklıkla dile getiriyoruz. Bu ihlaller sonucunda da cezaevlerinde hasta tutsaklar ölmeye devam ediyorlar.

Tabii, ihlaller sadece cezaevinde değil, yaşamın her alanında ve burada sizlere altı aylık bir performansınızı göstermek istiyorum. İşçi cinayetlerindeki performansınız: Altı ayda 878 işçi yaşamını yitirdi. Bu işçilerin içinde çocuk işçiler var, mülteci işçiler var, kadın işçiler var yani toplumun bütün kesiminden işçiler var. Neden? Çünkü emek alanındaki sömürü ve hak ihlalleri konusunda da şampiyonluğu kimseye bırakmıyorsunuz, dünya şampiyonu olmaya adaysınız. Bu şampiyonluk Çin'deydi, şimdi Türkiye'ye geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Evet, emek sömürüsündeki dünyada geldiğimiz aşama öyle bir aşama ki Çin bile yatırımını burada gelip yapmak istiyor. Yabancı sermaye geliyor; işte, 1 milyar dolarlık yatırım geliyor. Bunun altında yatan en önemli neden, Çin sermayesinin Türkiye'de emeği daha fazla sömürebileceği için buraya gelmesidir. Gelecekler, burada elektrikli araç üretecekler. Gerçi sizin Togg vardı, ona ne oldu; onu da bilmiyoruz, bir de ondan bahsedin. Çin gelip burada 1 milyar dolarlık yatırım yaptığında siz acaba onunla nasıl rekabet edeceksiniz? Hiç bundan bahsetmiyorsunuz.

Hak ihlalleri konusunda işçi cinayetleri devam ediyor fakat işçilere yönelik işkence... Urfa'da Vedat Kurt, iki yıldır alacağını alamıyor çocuk, işverenler bir araya geliyorlar, bu çocuğa üç gün boyunca işkence yapıyorlar. Peki, ne olmuş? İşkenceciler serbest, dolaşıyor. Neden? Size garip gelmiyor çünkü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son kez açıyorum Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bizzat cezaevlerinde sistematik olarak hayata geçirdiğiniz bir şey toplumda da karşılığını buluyor. Demek ki işkence normalleşmiş ve dolayısıyla, işkenceciler de elini kolunu sallayarak serbestçe dolaşıyorlar.

Tabii, bu hak ihlallerinin, işkencenin farklı farklı yöntemleri var. Sistematik bir işkence yöntemini de Sayın Mehmet Şimşek düzenli olarak hayata geçirmeye devam ediyor. Son vergi paketine baktığımızda da bunu görmemiz mümkün. Mesela, emekli çalışanların çalışabilmesi için hazinenin verdiği desteği ortadan kaldırıyor. Bu ülkede 4 milyon emekli çalışan var; zaten onlar, çok mağdur olduğu için, geçinemediği için çalışıyor. Âdeta onlar işsiz kalsın diye böyle bir düzenlemeyle karşılaşıyoruz.

Yurt dışı çıkış harcı 500 lira... Çok sevindik; 1.500 lira bekliyorduk, 500'e düşürdük yani ölümü gösterip sıtmaya razı etme hikâyesi burada da geçerli; yüzde 300'ün üzerinde zam yapıyorsunuz, öbür taraftan da bugün açıklanıyor ki en düşük emekli maaşı 12.500 olacakmış. Yani en düşük emekli maaşına yüzde 25 zam; diğer taraftan, bu tür "harç" adı altında haraçlara yüzde 300'ün üzerinde zam.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Selamlayın lütfen.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Şimdi, en düşük emekli maaşına yüzde 25 zam yapmanın da bir karşılığı yok çünkü 10 bin liraya yüzde 25 zam yaptığınızda 2.500... Bakın, tasarruf paketi gelecek; ikinci işinden dolayı 100 bin lira alan insana yüzde 25 zam yaparsanız 25 bin ama emekliye yüzde 25 zam yaparsanız 2.500... Bu ülkede açlık sınırının 20 bin lira olduğunu unutmuş bir iktidarın yapmış olduğu şeye de Hazine ve Maliye Bakanı eliyle olsa olsa "sistematik işkence" denir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)