GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:103
Tarih:16.07.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve sizleri saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü'müzü kutladık. Milletin zaferi kutlu olsun. O gecenin izlerini duvarlarında taşıyan yüce Meclisimizden, vatanımıza, milletimize, devletimize kasteden bütün terör örgütlerini, başta PKK ve FETÖ olmak üzere bir kez daha şiddetle lanetliyorum. Rabb'imden şehitlerimize rahmet diliyorum, gazilerimize hayırlı uzun ömürler diliyorum. Bu topraklar için toprağa düşmüş insanlara layık bir hayat yaşamayı Rabb'im hepimize nasip eylesin; birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimiz daim olsun inşallah.

Değerli milletvekilleri, kamuoyunda bilinen ismiyle, çok zikredilen ismiyle tasarruf kanun teklifini görüşüyoruz. Derin bir ekonomik krizle uzun sayılabilecek bir dönemdir 85 milyon olarak önemli bir mücadele veriyoruz. Dolayısıyla böyle bir mücadele aynı zamanda milletimiz tarafından da takip ediliyor. Milletimiz de "Bu krize karşı, bizim Meclisimiz nasıl bir tasarruf tedbirleri konuşacak, nasıl bir kanun konuşacak?" diye merak ediyor. Onun için, çok önemli bir kanun teklifini görüşüyoruz. Doğrusunu ifade etmek gerekirse, öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki sadece Türkiye'de değil bütün dünyada merkezî hükûmetlerin, yerel yönetimlerin, şirketlerin hatta kişilerin har vurup harman savuracağı bir dönemde yaşamıyoruz. Böyle bir dönemde kamudan başlayarak her alanda israfın önlenmesi, tasarruf tedbirlerinin acilen yürürlüğe konulması, özellikle 2018 sonrası ekonomide yaşanan önemli sorunlar dikkate alındığında, inanın bana, Türkiye için tam bir ekonomide bağımsızlık mücadelesinin adıdır. Dolayısıyla bu işin o partisi, bu partisi asla yoktur. Kamu malının korunması, millete ait tek bir kuruşun heba edilmemesi burada bütün milletvekillerinin hep birlikte ortak bir sorumluluğudur. Şimdi, milletvekilleri olarak bizler sahaya indiğimizde vatandaşımız en fazla neden şikâyet ediyor? Elbette yoksulluktan, pahalılıktan şikâyet ediyor ama kendisini yönetenlere baktığında da "Ya, şu lüks, şatafat nedir?" diyor. "Şu sayısı belli olmayan ücret alan insanlar var kamuda, bunlara niçin müdahale etmiyorsunuz?" diyor ve bu soruları bizlere soruyor. Şimdi, bu kanun teklifine göre milletimiz acaba bize şunu söyleyecek mi, "Evet, biz kemer sıkıyoruz, bizleri yönetenler de kemer sıkmaya karar vermiş." diyebilecekler mi? Bunu anlayabilmek için değerli milletvekilleri, iki şeye bakmamız lazım: Bir, bu kanunun gerekçesine; iki, bu kanunun maddelerine. Şimdi, gerekçe nedir? Gerekçede kamuda azami bir tasarruftan bahsediliyor, tasarrufların artırılmasından bahsediliyor ve verimsiz harcamalardan bir an önce vazgeçilmesinden bahsediliyor; elhak bu doğrudur ve gerekçeye biz Gelecek-Saadet Grubu olarak aynen katılıyoruz. Peki, buna katılıyoruz da 31 maddeden oluşan böyle bir tasarruf kanun teklifi içerisinde tasarrufla ilgili olarak kaç tane madde var? Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; böyle bir kanun teklifinin içerisinde tam tamına iki buçuk madde var; iki madde ilgili, diğer maddeyle de ilgi kurabiliriz. Şimdi, bir tasarruf kanun teklifi görüşüyoruz ama içinde tasarruf maddelerinden tasarruf edilmiş bir kanun teklifi. Dolayısıyla, bu konu gerçekten sadece bir ironi değil, üzerinde hep birlikte düşünmemiz gereken bir mesele.

Bakınız değerli milletvekilleri, evet, yine bir torba kanun görüşüyoruz, epeyce fazla bir kanunda, yine kararnamelerde değişiklik öngören bir torba yasa teklifini görüşüyoruz. Varlık Fonunda yer alan kamu bankalarının sermayelerinin artırılmasına, BOTAŞ'ın sermaye yeterliliğinin ve nakit akışının daha iyileştirilmesine, hibrit araçlara, Türk-Japon Üniversitesine, Gelir İdaresinin yeniden yapılanmasına; içinde yok yok kanunun, her şey bunun içerisine konmuş durumda. Milletimiz bu kanun teklifiyle -şimdi biz bu kanun teklifinin maddelerini burada konuşacağız- "Devleti yönetenler de kamuda bir tasarruf dönemini başlatıyor." diyebilecek mi? Bu maddelere bakıp bunu söylemek mümkün mü? İktidar mensubu arkadaşlarımıza özellikle bir kardeşleri olarak söylüyorum, ülkede çok büyük bir fakruzaruret varken ve "Tasarruf tedbirleriyle ilgili bir kanun teklifi getiriyoruz." dedikten sonra iki buçuk maddesi tasarrufla ilgili olan bir kanun teklifini yüce Meclise getirmek siyaseten yapılabilecek çok büyük bir hatadır. Bu hatanın, bu kötü algının nasıl oluşturulabildiğine inanın aklım ermiyor, dolayısıyla bunu da özellikle ifade etmeliyim. Peki, ne yapılmalıydı? Ne yapılmalıydı değerli milletvekilleri? Bütüncül bir tasarruf kanunu mutlaka Meclise sunulmalıydı; içinde sadece tasarruf olan, millette heyecan uyandıran bir tasarruf kanun teklifi "Kamuda israfın önlenmesi için biz devleti yönetenler olarak topyekûn bir seferberlik mücadelesine çıkıyoruz." denilen bir tasarruf kanun teklifi. Ve milletin Meclisine "Biz israfın önlenmesi için şu şu tedbirleri aldık." Bakın, burası çok önemli, şimdi, milletimiz bizden şunu duysa, ya, bir tasarruf kanun teklifi geldi ve milletvekillerimiz yüce Mecliste parti ayrımı olmaksızın şunu konuşuyorlar: Geçen dönem şunlar yapıldı, bu dönem yapılmayacak ve bizim devletimiz şu kadar tasarruf edecek. İnanın, etki analizinde, Plan ve Bütçede bunları konuştuk, böyle bir bilgi alamadık. Dolayısıyla keşke bu yapılsaydı bunları konuşmamış olurduk.

Şimdi, çok temel bir sorunumuz var: Ülkemizde, özellikle son birkaç yıldır biz niçin tasarruftan bahsediyoruz, israfın engellenmesinden bahsediyoruz, hatta ve hatta tasarruf genelgesi üzerine genelgeler yayınlıyoruz? Çok açık değerli milletvekilleri, üzülerek ifade ediyorum, çok açık: Deniz bitti. Artık ayağımızı yorganımıza göre uzatmazsak bu güzel vatan ekonomik bağımsızlığı anlamında çok daha büyük problemlerle karşı karşıya kalabilir. Bu kadar yüksek bütçe açığıyla... Bakın, Cumhurbaşkanı hükûmet sistemine geçtik, elbette bu sistemin rehabilite edilmesi lazım, parlamenter sistem dâhil konuşulması lazım. Bu sisteme geçtik 2018'den bu tarafa, bu ülkede bizim bütçe açıklarımız 45-55 milyar TL arası gider gelirdi, bakın, şu anda bu bütçe açığı 55 kat artmış. Bütçe açığının bu kadar yüksek olduğu bir ekonomide, cari açığın bu kadar yüksek olduğu bir dönemde... Bir parantez açayım ve bir teşekkür edeyim: Bakın, Mehmet Şimşek ve ekibi geldiğinde 60 milyar dolara çıkmıştı cari açık. Şu anda, inşallah bu senenin sonunda bu, 20-25 milyar dolarlara kadar inecek, iyileşme olacak. Bundan mutluluk duyuyoruz. Bütçe açığı olan, cari açığı olan bir ülkede tasarruf açığı hem devletin hem milletin canını yakar. Şimdi, şunu kabul edelim değerli dostlar, değerli milletvekilleri: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte, maalesef, birçok konuda ipin ucu kaçmıştır. Yeni ekonomi yönetimimiz "Rasyonel ekonomik politikalara döneceğiz." dedi ve 2018 yılından sonra o yaşanan yıkımı toparlamaya çalışıyor ve bunu yaparken de biz bu dezenflasyon programında elbette bunun başarılı olmasını istiyoruz. Zira milletimizin artık dayanacak gücü kalmadı; telefon almaktan, sokaklarda insanların... İşte, bugün emeklilerle ilgili bir zam yapıldı, teşekkür ediyoruz. Elbette çok yetersiz, onu da konuşacağım ama sonuç itibarıyla artık mutlaka ve mutlaka milleti rahatlatacak tedbirlere ihtiyacımız var.

Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; şimdi tasarruf konuşuyoruz. Bazen soruyorum, AK PARTİ'li arkadaşlarıma da soruyorum: Arkadaşlar, bir şeyi başlatırken önce bir temel atılır. Tasarrufun temeli ekonomide nedir? Yani biz şu anda bu kanun teklifinde tasarrufla ilgili böyle bir temel atıyor muyuz? Böyle bir bakış açısı bu kanun teklifinde var mı? O bakış açısında -altını çizerek söylüyorum- tasarruf yapmak için önce işi ehline emanet etmek lazım, önce işi ehline emanet etmek lazım. O bakış açısında -aynen Mehmet Şimşek Bey'in dediği gibi- rasyonel ekonomi politikaların dönmek lazım; akılcı ekonomi politikalarıyla yeni bir dönemi hazırlamak lazım ve o bakış açısında, tasarruf olabilmesi için kaynakların etkin ve verimli alanlara yatırılması lazım. Yani bizim, bir yere 1 milyon TL yatırdığımızda, o iş bittiğinde "Acaba biz bu işten ne kazandık?" diye düşünerek hareket eden bir durumu artık Türkiye'de konuşmamız lazım ve belki bu işin daha üstünde bir şey söylememiz lazım: O bakış açısında, tasarrufu bu ülkede hâkim kılmak, israfı önlemek için daha güçlü bir demokrasi ve daha güçlü bir hukuk devletini el birliğiyle inşa etmemiz gerekiyor.

Buradan hareketle, bakın "tasarruf tedbirleri" denildi ve inanılmaz yatırımlar durduruldu. Evet, durdurulması gerekiyordu. İş o kadar ileri gitti ki şu anda kamuda çalışanların kullandığı araçlara kadar, servislere kadar tasarruf yapıyoruz. Şimdi, ben aziz milletimizin hakemliğinde herkese sorayım: Biz bunları niye konuşuyoruz? Biz bunları konuşuyoruz çünkü 2018 ve 2023 yılları arasında hatalı, yanlış ekonomi politikalarının bedelini biz de milletimiz de hep beraber ödüyoruz. Ümit ederim tarih tekerrür etmez, ümit ederim bu yoldan sapmayız ve ülkemizin doğrularında birlikte hareket ederiz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, buraya gelmişken bir hatırlatmak istiyorum: Bakın, aslında ekonomik krizi derinden hissetmeye başladığımız yıl 2021. 2021 yılı Haziran ayında -AK PARTİ'li arkadaşlarımız hatırlayacaktır- Cumhurbaşkanımız bir genelge yayınladı, "kamuda azami tasarruf" dedi, kaynakların kullanılmasından bahsetti. 2021'deki o genelgeden sonra, tam bir yıl önce -o da bir tevafuk- Hazine ve Maliye Bakanlığımız bir genelge yayınladı, dedi ki: "Tasarrufla ilgili ne tedbir alıyorsunuz ey bakanlıklar? Bana bunu raporlayın." Bakın, yaklaşık iki ay önce, 17 Mayıs 2024'te Sayın Cumhurbaşkanımız gerçekten geniş kapsamlı bir tasarruf paketi açıkladı; keşke o paket bugün görüştüğümüz, "tasarruf kanunu" olarak adlandırdığımız bu kanun teklifine ışık tutabilseydi.

Şimdi geldiğimiz bu noktada ben bir soru sormak istiyorum: En azından 2021'den sonra 3 tane çok önemli genelge var; Cumhurbaşkanımızın yayınladığı 2 tane genelge var, Bakanımız Mehmet Şimşek Bey'in yayınladığı genelge var. Bakın, bizim milletimiz eğer şu anda bu kürsüden şunu duysa, inanın, 85 milyon aynı heyecanı duyar: "Biz üç yıl içerisinde şunları, şu genelgeleri yayınladık, bu talimatları verdik ve biz devlet olarak şu kadar tasarruf yaptık." Arkadaşlar, eğer iktidardaki arkadaşlarımız, Komisyonda kanun teklifini hazırlayan arkadaşlarımız bize şunu söylerlerse, "Biz şu kadar tasarruf yaptık, bir problem yok." derlerse onu duymak isteriz ama bize şu söylenirse, "Ya, onlar genelgeydi. Bu kanun teklifiyle ilgili olarak bu işe uymayanlara cezai şart getiriyoruz." denirse, o zaman arkadaşlar, hepimizin durup bir düşünmesi lazım ki bu ülkede neler yanlış gidiyor. Yani Cumhurbaşkanının talimatı, Bakanın talimatı eğer yerine getirilmemişse hepimizin biraz daha fazla düşünmeye ihtiyacı var demektir.

Değerli milletvekilleri, tasarrufla ilgili olmasa da yine bu kanunda hepimizi ve milletimizi memnun edecek bir madde var. O da depremden etkilenen 11 ilimizle ilgili olarak burada genel bütçeden ayrılan payda herhangi bir düşüş yapılmayacak. Ben kanun teklifini hazırlayan arkadaşlara bundan dolayı teşekkür ediyorum ve kanun teklifinde millet adına olumlu bulduğumuz en önemli alan bu, bu önemliydi.

Ancak ben burada konuşmamın beş dakikasını buna ayırmak istiyorum. İlk bakışta olumlu gibi görülen ve kanun teklifinde tasarrufla ilgili neredeyse en önemli madde olarak öne çıkan şu tek maaş ödenecek meselesine biraz değinmek istiyorum. Gerçekten, burada, bu kanun teklifiyle biz çoklu maaş uygulamasına son mu vereceğiz? Ve gerçekten bu kanun teklifiyle birlikte biz 3-5 maaş uygulamasına son mu veriyoruz? Bakınız değerli milletvekilleri, kanun teklifi açıkça şunu söylüyor: Şayet, kamuda fiilen çalışan biriyseniz -Bakan yardımcısı da olabilirsiniz, bir bürokrat da olabilirsiniz- o maaşınızı alacaksınız, onun üstünde kamunun herhangi bir yönetim, denetim, danışma kurulunda bulunursanız üst sınır olarak belirlenmiş 98 bin lirayı da alacaksınız. Arkadaşlar, farkında mıyız, bizler sonuçta siyaseten rekabet edebiliriz ama bakın, millet bu kadar yokluk içindeyken "Emekliye nasıl 2.500 lira veririz?" diye düşünürken biz şu anda kamuda çalışanlara çift maaşı yasal hâle getirecek bir kanun teklifini görüşüyoruz, ben öyle anlıyorum. "Yapmayın." diyorum, Allah aşkına yapmayın! Hele hele 15 Temmuz haftasında bunu bu millete yapmayın. Bazen "Sayın Cumhurbaşkanımız bunları gördü mü?" diyorum. İnanın, kendi kendime soruyorum. Ya, bir siyasi parti bunu kendine niye yapıyor? Şimdi, kamuda çalışanlar böyle.

Peki, ben kamuda çalışmıyorum, dışarıda özel şirkette yöneticiyim, 3 tane, 5 tane yerde bu kurullarda görev alabilir miyim? Arkadaşlar, görev alabiliyorsunuz. Ya, ne yapıyoruz? Yani hem çift maaşı yasalaştıracağız hem 3-5 maaşı yasalaştıracağız. Ben inanın anlamakta çok ama çok zorluk çekiyorum. Bu maddeler bu Genel Kuruldan geçmemeli sayın milletvekilleri, değerli AK PARTİ'li arkadaşlar. Sokağa çıkamayız, yapmayın bunu.

Bakın, bu madde mutlaka yeniden düzenlenmeli. Benim kanaatim şu, önerim şu -kişilerden bağımsız olarak söylüyorum- mutlaka burada şunu yapalım: Bir kişi, özel ya da kamu fark etmez, bu kurullarda sadece bir yerde bulunsun ve isterse, arzu ederse bu kurullarda... Bak, isterse ve arzu ederse... Ya, Türk Hava Yollarının Yönetim Kurulunda, Varlık Fonunun Yönetim Kurulunda... Bundan büyük onur, şeref mi olur? İsterse, arzu ederse, ihtiyacı varsa bu kurullarda görev yapacak olan kişilere bir asgari ücret verelim. Verin böyle bir teklif; iktidar partisindeki milletvekili arkadaşlarımıza söylüyorum, verin böyle bir teklif, bunu destekleyelim. Böyle bir şeyi lütfen yapmayalım. Şunu yüreğimden gelerek söylüyorum: İnsanoğlu elbette sürekli fazlasını ister ve arzular; onu dizginleyen şey -Sayın Cumhurbaşkanımız geçen söyledi- bir sonraki dünyanın oluşunu bilmesidir, onu dizginleyen şey ahiret duygusudur, onu dizginleyen şey, hesap verme günüdür. Değerli milletvekilleri, bu toprağın çocukları zenginliğin çok malla değil, yetinmeyle olduğunu bilirler. Yetinmeyi bilmeyenler sadece milletin hakkına el uzatmazlar, kibir hastalığına kapılırlar ve dediklerimizi de duymazlar. Onun için, partilerimizin ismi ne olursa olsun, bizler doğruda bir olmayı, yanlışta hep birlikte direnmeyi başarabilmeliyiz. Onun için istirham ediyorum, bu konuda mutlaka adımlar atalım.

Konuşmamın sonunda... BOTAŞ, hibrit araçlar bunlar çok tartışılmalı burada. Kamu bankalarının, özellikle sermaye yeterlilikleriyle ilgili konu, vahim bir konu. Niçin 2017'den önce görev zararı olarak 3-5 milyar TL zarar eden kamu bankaları 2020 ve 2024 yılları arasında 190 küsur milyar TL görev zararı yazmış -Erhan Bey'e teşekkür ediyorum, o gün bizi aydınlattı- 190 milyar TL de hazine bonosu almışlar. Kamu bankaları nasıl yönetiliyor? İnanın, BOTAŞ önemli. Bakın, Togg hepimizin göz bebeği.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Temurci.

SELİM TEMURCİ (Devamla) - Toparlıyorum.

"Adrese teslim." dendi, kabul edilmedi ama Togg'un satışına, üretimine zarar verecek herhangi bir uygulamaya lütfen, lütfen ama lütfen izin vermeyelim.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın sonunda son olarak şunu söyleyeceğim, üzülerek ifade etmek istiyorum: Beytülmali koruma anlayışı gerçekten bugün büyük yara almıştır. Biz, hep birlikte bu yaraya merhem olmak zorundayız. Beytülmal milletindir. Devletin görevi beytülmali, üretimi, yatırımı korumaktır, refahı büyütmektir, istihdamı korumaktır, daha mutlu bir Türkiye ortaya çıkarmaktır.

Bakın, buradan hareketle vatandaşın devletten, devlet adamından, devlet memurlarından beklediği tek şey ama tek şey imtiyaz değil adalettir ve bunun için de devlet malı deniz diyen, siyaseti ve bürokrasiyi sadece kendi menfaati için kullanan anlayışı tarihin çöp sepetine atmak zorundayız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)