| Konu: | Doktor Sadık Ahmet'in vefat yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 25.07.2024 |
SELCAN HAMŞIOĞLU (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; düne denk gelemedi, bir gün gecikmeli de olsa ölümünün 29'uncu yılında, gözünü savaş artığı bir kaosa açan, ilk nefesini çetecilerin saldırısı altındaki Türk köylerinde alan, bu saldırılarda yakınları katledilen...
(Uğultular)
SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) - Başkanım, gerçekten çok uğultu var okuduğumu duyamıyorum, konuşmayı geçtim, okuyamıyorum.
BAŞKAN - Süreyi durduralım, sürenizi yeniden başlatacağım.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu var, sayın hatibin konuşmaları anlaşılamıyor. Her vekilimizden özellikle rica ediyorum, hatibi saygıyla dinleyelim, konuşmalarımızı birbirimizin duyacağı kısık sesle yapalım.
Sayın Hatip, buyurun.
SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) - ...Yunanistan'da yarım asır sonra bir Türk okulundan mezun olabilen bir avuç Türk çocuğundan biri olan ama çocuk gözleri o okulun Türkçe tabelasının indirilişine de tanık olan, daha o yıllarda Türk ve Müslüman olmaya dair bir mesele sahibi olan, bunun üzerine düşünen, okuyan, araştıran, yazan ama hepsinden önemlisi bu kimliklerin neye tekabül ettiğini yaşayarak öğrenen, albaylar cuntasının baskı ortamında üniversiteyi tamamlayabilen 16 Türk gencinden biri olan, biz Rumeli göçmenlerini yüz yıl sonra Anadolu'nun ortasında bile tutan o fırtınaya, Atatürk'ün doğup büyüdüğü Selanik'te ecdat yadigârı abide eserlerin gölgesinde ama o gölgeye sığınması yasaklı olarak daha gençlik çağında tutulan, yirmi dört aylık askerliği tam otuz dört buçuk ay ve 50 bine yakın Müslüman'dan geriye bir tekinin bırakılmadığı Türk soykırımı adası Mora'da yani aslında işkence olarak yaptırılan, Türklerin sorunlarının Parlamentoda çözülmesi için imza kampanyaları yapan, Yunanistan'daki Türklerin ilk ve tek siyasi partisini kuran, Türk'e "Türk" dediği için yargılanan, hapse atılan, yine yargılanan, yine hapse atılan ama "Eğer Türk olmak suçsa Türk'üm ve öyle kalacağım." demekten bir gün bile geri durmayan ve ilahî mi, fani işi midir hâlâ şaibeli bir tuhaf tevafukla tam da 24 Temmuzda, Mondros ve Sevr hükümlerini geçersiz kıldığından Rumların "Megali İdea"sına en sert darbe olan Lozan Anlaşması'nın yıl dönümünde kaza görünümlü bir trajik olayda ölen Doktor Sadık Ahmet'i rahmet, minnet, hasret ve saygıyla anıyorum.
Azerbaycan'ın petrolünü, Kazakistan'ın altınını başkalarının işleteceği söylendiğinde kalbi Gümülcine'nin hakkı gasbedilirkenki kadar sızlayan, zira, o kalpte koca bir Türk dünyası bulunan, nerede kendini Türk hisseden biri varsa orayı Türk dünyası saydığından, bizatihi kendisi Türk dünyasının aslında kalbi olan bu abide şahsiyeti anarken aslında biraz daha anlatmak istiyorum ama birkaç dakikada mümkünatı olmadığını biliyorum. Bu sebeple, diyebileceğim tek şey şu: Vazgeçmedik, mücadelen ne öksüz ne de yetim. Güneş batıdan doğsa, yer yarılıp ikiye ayrılsa, gök ile yer buluşsa senin gibi biz de "Batı Trakya Türklüğü vardır." demekten vazgeçmeyeceğiz. Batı Trakya Türklüğü vardır, camisiyle vardır, ezanıyla vardır, okuluyla vardır; bir sanrı, bir fitne, bir bölücü maşa olarak değil, vatanlaştırmışlığı bir yana, hak ve hukukları Lozan Anlaşması'yla garanti altına alınmış olarak vardır. Batı Trakya Türklüğünün müftüsünü seçmesi yasal ve meşru hakkıdır, vakıf mallarının idaresi yasal ve meşru hakkıdır, kendi okullarının idaresi yasal ve meşru hakkıdır. Yunanistan'ın bunlar hilafına giriştiği her uygulama -ki girişmektedir- hak ihlalidir, hukuk ihlalidir, uluslararası anlaşmaların ihlalidir. İlgili bütün kurum ve kuruluşlar daldıkları yahut daldırıldıkları gaflet uykusundan uyanmalı ve ekümeniklik hevesine açılan palazlanma alanını derhâl kapatmaktan başlayarak Lozan'ın ihlal edilen bütün başlıklarında hukuki haklarını kullanmalı, seyir terasından inip oyuna, oyun içindeki bütün oyunları bozacak kararlı bir giriş yapmalıdır artık.
Ve son söz yine, gençlere merhum Sadık Ahmet'in cümleleriyle: "Ey Batı Trakya Türk genci, daha dünyaya gözünü açtığın dakikada kundaklar içinde sarılıyken haksızlıklar ve ayrımlar teneffüs ettin. Doya doya, bağıra bağıra 'Ben Türk çocuğuyum.' diyemedin. Ama ant olsun diyeceksin, gerekirse bir iğneyle bin kuyu kazacağız ama diyeceksin. Senden Selanik içinde, İskeçe, Gümülcine, Deliorman, Silistre içinde okunan selalar değil zafer türküleri miras kalacak sonraki nesillere."
Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, Doktor Sadık Ahmet'i bir kere daha rahmetle anıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)