| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 26.07.2024 |
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçen gün, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda İçişleri Bakanlığı bizlere birer sunum yaptı; güzel güzel hazırlanmış sunumlar, raporlardı bunlar. Yine, iki hafta önce dokuzuncu yargı paketini konuştuk ve bu sunumlara da baktığımızda her şey güllük gülistanlık! Sanki biz ayrı ülkede yaşıyoruz, bu sunumları bize yapan ve buna inanmamızı bekleyen kişiler ayrı ülkede yaşıyor; ne cezaevlerinde işkence kalmış ne kötü muamele kalmış ne kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili bir sorun kalmış; her gün kadına yönelik şiddet engelleniyor, ülkede kadın ölümleri azalıyor; böylesi bir tabloyu önümüze getirdiler ve buna da inanmamızı bekliyorlar.
İnanın, bakın, inanın, bunların tamamının doğru olmasını canıgönülden isterdik ama gerçek olan ne biliyor musunuz? Gerçek olan, Batman'ın Gercüş ilçesine bağlı Dereiçi köyünde on gün önce darbedilerek gözaltına alınan analarımız, resimde gördüğünüz analarımız. 54 yaşındaki Emine Kaya, 58 yaşındaki Nezete Bölek ve 59 yaşındaki Sare Kaya köylerinden darbedilerek gözaltına alındılar ve gözaltına alındıktan sonra adli kontrolle serbest bırakıldılar; savcılık afaki bir itiraz yaptı, kuvvetle muhtemel bir talimat geldi, bu analar apar topar Batman M Tipi Kapalı Cezaevine götürüldüler.
Peki, cezaevinde neye maruz kaldılar? Hani, o az önce bahsetmiş olduğum İnsan Hakları Komisyonunda, dokuzuncu yargı paketinde öve öve anlattığınız şeyler var ya, bunların hiçbiri orada gerçekleşmedi. Bakın, nelere maruz kaldılar: Bu 3 anne, cezaevinde, inkâr ettiğiniz, her zaman "Hayır, yok." dediğiniz çıplak aramaya maruz kaldılar. Meydanlarda dönüp dolaşıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Cennet anaların ayağının altındadır." Fakat dip not düşüyoruz: Kürt anaları hariç. Çok merak ediyoruz ya, siz işkenceden ne anlıyorsunuz? "İşkence yok." dediğiniz bu ülkede yaşlı, hasta kadınlar cezaevinde kıyafetleri tamamen çıkarılıp çıplak aramaya maruz bırakılıyorlar. Analar bunu kabul etmedikleri için ne yapılıyor? Kulübede saatlerce bekletiliyorlar. Yüzde 71 oranında engelli olan Emine Kaya ve kronik hastalıkları olan diğer anneler üç gün boyunca sadece ve sadece kuru ekmek yediler, kuru ekmek. Bunun adı işkencedir, bunu yapana da "işkenceci" denir; biz bunu demeye de devam edeceğiz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Daha önce kullanılmış kirli süngerler ve battaniyeler var, "İhtiyacımız var." diyor anneler, diyorlar ki: "Dilekçe yazın." Yahu, bu anneler Türkçe bile bilmiyor, Türkçe; nasıl yazacaklar size o dilekçeyi? Sizin ne hakkınız var bu şekilde işkenceye maruz bırakmaya? Peki, ben size soruyorum: Bu hukuk mu? Bu vicdan mı? "Kürt, anasını görmesin." devrinden "Kürt'ün anası cezaevinde perişan olsun." devrine geçtiniz siz. Sonra da "Ayrımcılık yok, ırkçılık yok." diyorsunuz burada, buna da inanmamızı bekliyorsunuz. Söz konusu Kürt olunca anaymış, kadınmış, hastaymış, masummuş, umurunuzda dahi değil.
Bu sözüm iktidar sıralarına: Bakın, kadınlardan korkuyorsunuz; 18 yaşında olan kadından da korkuyorsunuz, 70 yaşında olan kadından da korkuyorsunuz. Mücadele eden kadınlardan korkuyorsunuz. Hele bu kadın Kürt kadınıysa titriyorsunuz, cinnet geçiriyorsunuz. Neden? Neden? Çünkü Kürt kadınlar neredeyse yarım asırdır bu topraklarda eşit, özgür bir dünya için mücadele ediyor. Siyasette, kültürde, basında, yerel yönetimlerde dünyada eşi benzeri görülmemiş uygulamalar hayata geçiriliyor. Eş başkanlık sisteminden tutun da ataerkil kodlarla mücadele eden bir Kürt kadını gerçekliği var. Dünya bunu örnek alıyor ya; dünyada birçok ülke Kürt kadın hareketinin bu mücadelesini örnek alıyor ve geliyorlar, bölgeye geliyorlar, Kürt kadın hareketiyle görüşmek istiyorlar. "Siz, bu eşitlik zeminini nasıl sağlayabildiniz? Nasıl bu erk zihniyetiyle mücadele ediyorsunuz? Eş başkanlık sistemini nasıl uyguluyorsunuz?" diye gelip bizlerden ilham alıyorlar. Siz ne yapıyorsunuz peki? Tir tir titriyorsunuz bu kadınlardan. Peki, şunu ortaya koyalım sizlerle birlikte: Kürt kadınlarının verdikleri mücadele üzerine üniversitede dersler görülüyor. Açıp onlara bir bakın eğer merak ediyorsanız; nasıl oluştu, nasıl örgütleniyor diye açıp onlara bakın diyoruz size. Peki, sizin yaptığınız şey ne? Bugün "Tevgera Jinen Azad" yani Özgür Kadın Hareketi çatısı altında örgütlenen binlerce kadın, bütün bu baskılarınıza rağmen, bütün bu sindirmelerinize rağmen yılmadı, mücadele etmeye devam ediyor çünkü bizler için özgün örgütlenmeler çok önemlidir. Sizler de bundan feyzalmış olacaksınız ki ne zaman bizim kadın hareketinin, TJA'nın bir etkinliği olsa, bizim kadın özgün planlamamız olsa, 8 Mart olsa, 25 Kasım olsa hop İçişleri Bakanlığının özgün bir operasyonuyla karşılaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kunt Ayan, lütfen tamamlayın.
DİLAN KUNT AYAN (Devamla) - Bakıyoruz bu iddianamelere, içi bomboş, diyor ki: "8 Marta katılmışsın. 25 Kasıma katılmışsın. Toplumsal cinsiyet atölyeleri vermişsin." Yahu, dünyada, dünyanın her yerinde bu çalışmalar yapılır. Siz bunlardan feyzalacağınıza gelip bunu kriminalize ediyorsunuz. Geçenlerde bir etkinlik var, bu etkinlik pankartının üzerinde TJA'nın amblemi var, kriminalize etmekten başka hiçbir şey yapmıyorsunuz, "Hayır, bu amblem var, biz bunun içerisine koymayacağız." Bakın, biz burada açık açık söylüyoruz sizlere: TJA, bu coğrafyada kadın-erkek eşitliği sağlamak adına büyük emekleri olan, bedeller ödeyen, bedel ödese bile mücadeleden vazgeçmeyen bir kadın örgütlenmesidir. İçişleri Bakanlığı tarafından hukuk dışı gerekçelerle operasyonlar düzenlenmesini, yargı sisteminin hiçbir izahatı olmayan gerekçelerle ceza vermesini kabul etmiyoruz. Bu toprakların bir hakikati olarak var olmaya, mücadele etmeye, eşit ve özgür bir dünya yaratmaya devam edeceğiz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)