Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 109 |
Tarih: | 26.07.2024 |
ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkürler.
Madem Vergi Kanunu'nda değişiklik konuşuyoruz, ben şimdi size vergilendirmenin hemen hemen hiç göz önüne alınmayan bir boyutundan bahsetmek istiyorum: Toplumsal cinsiyete duyarlı vergilendirme. Kadınlar için adil bir vergilendirme gerekli ve bunun için pozitif ayrımcı uygulamalara ihtiyaç var. Uluslararası alanda yapılan çalışmalar dolaylı vergilerin yani KDV, ÖTV gibi vergilerin kadın ve erkekler üzerinde farklı etkileri olduğunu söylüyor. Bu bağlamda, kadın ve erkeklerin ödediği KDV, ÖTV farklılaşabilir. Bu farklılığın iki nedeni var: Birincisi, kadınların güvencesiz, düşük ücretlerde çalışması ve AKP'nin yeni politikalarıyla bunun, kadınların güvencesiz ve düşük ücretle çalışmasının iyice derinleşmesi. İkinci boyutu ise, özellikle kadınların kullandığı ped, tampon gibi hijyenik kadın ürünlerinden alınan yüksek KDV'ler. Bunların aslında ücretsiz olması gerekirken kadınlara, bir de buna artı ÖTV, KDV uygulanıyor. Zaten kadınların eşit işe eşit ücret talebi ise asla dikkate alınan bir şey değil.
Nitekim Vergi Adaleti İçin Küresel İttifak ile Vergi ve Cinsiyet Çalışma Grubu, 2022'de, Birleşmiş Milletler Kadının Statüsüne İlişkin Milletler Komisyonu Kongresi'nin 66'ncı Oturumunda kadınlar açısından vergi adaleti talebinin gerekçelerini çok net ortaya koymuştur. Vergi politikaları, mali politikaların "Tanı, azalt, yeniden dağıt, bakım ve ev işlerinin karşılığını ver." çerçevesine uygun hâle getirilmesi taleplerden bir tanesi. Kadınlar üzerindeki adil olmayan vergi yükünün kaldırılması, sermaye ve serveti de kapsayacak şekilde kademeli, yeniden dağıtımcı ve cinsiyet eşitliğine dayalı vergilendirmenin benimsenmesi. Tabii, bunları söylüyoruz ama biz "Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme yapıyoruz." diyerek On Birinci Kalkınma Planı'ndan, bütçeden "toplumsal cinsiyet" kavramının tamamen AKP iktidarı tarafından çıkartıldığının farkındayız, kadının adının ise her tür belgeden çıkartıldığının farkındayız ama artık kadınlar için pozitif ayrımcı adil vergilendirme meselesiyle ilgili de kadınlar mücadele edecek.
Şimdi ise bir başka konuya değinmek istiyorum. Temmuz 2005'te 170'e yakın Filistinli siyasi parti, sendika, kitle ve taban örgütlenmelerinden oluşan geniş bir koalisyon, dünyanın her tarafından vicdanı olan insanlara İsrail'e yönelik olarak geniş boykotlar ve tecrit inisiyatifleri uygulama çağrısıyla BDS Hareketi oluşturdu. 2009 yılında bu çağrının Türkiye'de yankı bulması sonucunda, BDS Hareketinin Türkiye'de de örgütlenmesi amacıyla 30'u aşkın kitle örgütü, siyasal inisiyatifler, sendikalar toplandılar ve kuruluş ilan ettiler; artık BDS, Türkiye'de de faaliyet gösteriyor. BDS Türkiye, 7 Ekimden bugüne dek dokuz ayı aşkın süredir tüm dünyanın gözü önünde aralıksız devam eden soykırımlara karşı İsrail'e askerî ambargo çağrısında bulunuyor, Türkiye'nin İsrail'e karşı askerî ambargo uygulaması gerektiğini söylüyor.
Metinlerinin tamamını okuyamayacağım, sürem yetmiyor ama bakın, bu metinde, bu çağrı metninde ne diyor: "Türkiye ile İsrail arasında imzalanan askerî anlaşmalar konusunda gizlilik nedeniyle güncel veriye erişilemiyor. 1996'da imzalandığı bilinen Savunma İşbirliği Anlaşması'na göre, taraf ülkelerin savunma sanayilerinin ortak hareket etmesi, savunma sanayilerinin karşılıklı teknoloji transferi gibi konularda iş birliği hâlâ sürüyor. 2007 yılında ise İsrail ve Türkiye, İsrail Ofek uydularının ve Arrow balistik füze sisteminin Türkiye'ye satılması konusunda masaya oturmuştur. Bunun dışında sayısız mutabakat sayılıyor, askerî anlaşmalar..." Sürem olmadığı için hepsini okuyamıyorum ama diyor ki BDS Türkiye: "Artık yeter! Askerî anlaşmalarla soykırımcı İsrail Devleti'nin suçlarına ortak olunmasın." Ve iki talebi var: 1996 tarihli Savunma İşbirliği Anlaşması başta olmak üzere, İsrail ile Türkiye arasında imzalanan tüm askerî anlaşmaların derhâl feshedilmesi, İsrail'e açık bir askerî ambargo uygulanması ve tüm ilişkilerin kesilmesi konusunda mücadele çağrısı yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Saki, lütfen tamamlayın.
ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Tabii ki biz DEM PARTİ olarak bu mücadele çağrısına destek vereceğiz, zaten mücadelemiz ortak ama şunu biliyoruz ki: Ta 15 Kasım 2023'te bir gazeteci, Metin Cihan... Bizzat soykırım devam ederken, bizzat Filistin'in üzerine bombalar yağarken Türkiye'den İsrail'e gemiler kalkıyordu ve Metin Cihan sadece devletin kendi resmî belgelerinden bu gemilerle nasıl İsrail'e, sadece gıda değil, askerî malzemeye konu olacak şeylerin art arda taşındığını söyledi. Şimdiyse sözüm ona "Sonlandırdık." deniyor -vaktim yok- hâlâ bu gemiler gitmeye devam ediyor.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Yalan söylemeyin!
ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Biz AKP'nin ikiyüzlü politikalarını biliyoruz, timsah gözyaşlarını biliyoruz.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Hangi gemi gidiyor? Hangi gemi gidiyor?
ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Bu konuda mücadeleye devam edeceğimizi de tekrar teyit ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)