Konu: | İsrail Devleti'nin kuruluş sürecine, Hamas'ın ve Filistinlilerin vatanlarını korumak için başlattıkları mücadeleye, 7 Ekimden itibaren bölgede ve dünyada Filistin'le ilgili yaşananlara ve Saadet-Gelecek Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partilere yaptıkları teklife ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 110 |
Tarih: | 27.07.2024 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 1940-1945 yıllarında İkinci Cihan Harbi yapıldı ve İkinci Cihan Harbi'nde -genellikle savaşlar Orta Doğu'da tecelli ediyordu fakat İkinci Cihan Harbi Orta Doğu'da tecelli etmedi- Hitler bir noktada bir Yahudi devletinin, İsrail Devleti'nin kurulmasına da vesile oldu. Ardından yükte hafif pahada ağır eşyalarını alarak Avrupa'dan, Rusya'dan Filistin'e doğru göç etti Yahudiler. Bizim Yahudilerle ve Musevilerle herhangi bir problemimiz yok ama siyonist İsrail'le, işgalci İsrail'le problemimiz var, İsrail Hükûmetiyle problemimiz var. Ardından burada bir devlet kurdular; bu devlet, üç bin yıl vatansız yaşayanların kurmuş oldukları bir devletti. Ardından, burada, ağır ağır "Arzı Mevud"u yani kutsal toprakları gerçekleştirmek için Ürdün'ü, Lübnan'ı, Mısır'ı, hatta Suriye'yi, hatta Türkiye'yi de rahatsız etmeye başladılar. Adım adım çeşitli vesilelerle buralarda operasyonlar yaptılar, savaşlar yaptılar, Filistin topraklarını işgal ettiler. Gelinen noktada, çok ciddi şekilde arzımevudu gerçekleştireceklerini söyleyerek yollarına devam ettiler. Daha öncesinde, burada Filistin Kurtuluş Örgütü mücadele vermişti ve silahlı mücadele veriyordu, bu silahlı mücadeleyi verirken haklı bile olsalar davalarında haksız hâle dönüyorlardı çünkü Yahudi lobileri, siyonist Yahudi lobileri çok ciddi bir şekilde dünyada medyaya hâkimdiler ve algılarla beraber bu insanları "katil" olarak takdim edebiliyordu. Filistin Kurtuluş Örgütünden sonra, Ebu Cidal ve arkadaşları burada İntifada'yı başlattılar. İntifada neydi? Sapan lastikleriyle bu İsrail askerlerine karşı masum gözükmek, mazlum gözükmek, mağdur gözükmek adına mücadele başlattılar. Bu mücadele esnasında Kolombiya Üniversitesinden Edward Said isimli bir Arap, Filistinli ve Hristiyan bir akademisyen çıktı Kolombiya'dan doğru Filistin'e geldi ve küçücük, nohut tanesi kadar bir taşı alarak İsrail'e doğru attı. O günden itibaren çok ciddi şekilde İsrail'de İsrail'e karşı bir antipati, Filistinlilere karşı bir sempati uyanmaya başlamıştı ve Kolombiya'ya, üniversitesine döndüğü zaman bütün Yahudi lobileri ayağa kalkarak Edward Said'in işine son verilmesini istedi ama oradaki rektör "Ben buradaki işine bakarım, dışarıda yaptıkları beni ilgilendirmez. O nedenle görevine devam edecek." dedi. Ardından, bakıyoruz, 7 Ekim tarihi geldi. Burada Hamas ve oradaki Filistinliler vatanlarını korumak adına bir mücadele başlattılar. Bu mücadeleden sonra, Netanyahu ve arkadaşları âdeta Hitler'in Reichstag yangınını nasıl bahane ederek büyük bir soykırım yaptıysa yine aynı şekilde burada bir soykırıma başladılar. 7 Ekimden itibaren burada 40 bin kişi, kadınlar, çocuklar, insanlar öldürüldü, bu insanlar acımasızca katledildi. Hastaneler bombalandı, camiler, sinagoglar, kiliseler bombalandı ve acımıyorlar, acımak da istemiyorlar fakat İslam dünyası liderleri sınıfta kaldı, İslam dünyasının halkları da sınıfta kaldı; bunu da söyleyebilirim. Ama Hristiyan Batı dünyasının liderleri, bazı devletler Filistin'i tanımaya başladılar. Portekiz gibi, İspanya gibi, aynı zamanda Slovakya gibi, Belçika gibi ülkelerde buralarda tanımalar yaptılar. Bunların çoğalmasını bekliyoruz ve çoğaldıkça da buralarda vicdanlı liderlerin olduğunu, vicdanlı hükûmetlerin olduğunu da söyleyebiliriz.
Bakıyoruz, ardından, buradaki mücadeleden sonra Netanyahu'yu Amerika'ya davet ettiler. Burada Kongrede bir konuşma yaptı, dakikalarca alkışlandı ve oradaki senatörler, oradaki milletvekilleri o Columbia Üniversitesinin Rektöründen ders almamışlardı ama Amerika Birleşik Devletleri'ndeki öğrenciler, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki sivil toplum kuruluşları Filistin davasında Filistin'e destek verdiler ve buradaki Filistinlilere destek verdikleri gibi Netanyahu'nun yapmış olduğu zulümlere, soykırıma karşı da mücadeleye başladılar. Bu sırada Güney Afrika Cumhuriyeti de biliyorsunuz Uluslararası Adalet Divanında İsrail'e karşı dava açmıştı; onlara da teşekkür ediyoruz.
Ben buradan bir teklifte bulunacağım: Dün bunu gündeme getirmek istemiştik yani burada bir genel görüşme talebinde bulunmak istedik fakat daha sonra, diğer partilerle de konuşalım birlikte karar verelim dedik. Gelin, beraberce Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, DEM PARTİ'si, Gelecek-Saadet Grubu, Milliyetçi Hareket Partisi ve aynı zamanda İYİ Parti Grubuyla burada, tüm partilerle beraber bir genel görüşme talebinde bulunalım. Nedir bu? Netanyahu Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde konuşuyor; buraya, şu an seçilmiş olan, son Başbakanı olan İsmail Haniye de dâhil olmak üzere orada bulunan liderleri davet edelim. Sadece Mahmud Abbas'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından davet edilmesi yeterli değil. Evet, çok iyi bir girişimdir, teşekkür ediyoruz kendisine ama yeterli değil. Bizim de Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm fertleri olarak onları davet etmemiz gerekir diye düşünüyorum ve aynı zamanda, Sayın Ahmet Davutoğlu dün bir "tweet" attı, Sayın Temel Karamollaoğlu da buna destek verdi, biz Gelecek-Saadet Grubu olarak onların yanındayız ve buraya davet edilmesini istiyoruz. Eğer davet edersek ve burada konuşmuş olursak samimiyetimizi göstermiş oluruz bütün dünyaya karşı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - "Türkiye Büyük Millet Meclisi mazlum insanların yanındadır, mağdur insanların yanındadır ve aynı zamanda, zalime başkaldıran bir duruş sergilemektedir, direnç göstermektedir burada." diyerek bir meydan okuyabiliriz. Bu bizim turnusol kâğıdımız. O nedenle, buraya İsmail Haniye'nin davet edilmesi gerekir diye düşünüyorum, Mahmud Abbas da davet edilebilir, Cumhurbaşkanıdır; aynı zamanda, son Başbakan da İsmail Haniye'dir. Bu davetler yapılabilirse, bu insanlar burada konuşturulabilirse çok güzel bir hamle yapmış oluruz. Hem de aynı zamanda, Arap dünyasının, aynı zamanda, Afrika dünyasının, Türk dünyasının liderlerine bir mesaj veririz, alırlarsa tabii; almazlarsa eğer halklarına mesaj vermiş oluruz. Bu mesajda Türkiye Cumhuriyeti devleti nasıl ki Kurtuluş Savaşı'nda mazlum ve mağdur milletlere de örnek olduysa mücadelesiyle yine aynı şekilde bir örnek sergilemiş oluruz. Biz burada çok fazla soru önergeleri verdik, grup önerileri verdik, onlar geride kaldı, o bir siyasi mücadeleydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Toparlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Teşekkür ediyorum.
Aynı zamanda, burada yeni bir mücadele, yeni bir mesaj vermiş oluruz, hem Amerika Birleşik Devletleri'ne mesaj vermiş oluruz hem de Filistin Devleti'ni yeni tanıyan Batı dünyasının o devletlerine, 4 devlete mesaj vermiş oluruz, Arap dünyasına, Türk dünyasına mesaj vermiş oluruz ki doğru bir mesaj olur, turnusol kâğıdıdır. Ben burada özellikle iktidar partisinin milletvekillerine, grup başkan vekillerine sesleniyorum: Gelin, genel görüşme talebimizi birlikte imzalayalım, beraberce imzalayalım, ardından, burayı olağanüstü bir toplantıya çağıralım ve onları da davet ederek gerek Mahmut Abbas'ı gerek İsmail Haniye'yi veya başka liderleri de... Türkiye Büyük Millet Meclisine onları bir onur konuğu olarak davet etmek bizim için şereftir. Zaten dün de İsmail Haniye, aynı zamanda, Genel Başkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu'nu arayarak "Ben bu davete çok teşekkür ediyorum, onur duydum, şeref duydum. Davet ederseniz koşarak gelirim." dedi. Mahmut Abbas da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından davet edilmiş. Birlikte davet etmiş oluruz, birlikte, beraberce yeniden mazlum milletlere, özellikle Filistin'e...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, son kez söz veriyorum.
Lütfen tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son cümlem, efendim.
Nasıl ki Birleşmiş Milletlerde bayrağı varsa ve İsrail'in onlara belirleyeceği bir sınıra değil 1967 sınırlarına döneceğimiz, Filistin topraklarının "vatan" olarak tanınacağı, iki ayrı devletin beraberce, barış ve huzur içinde yaşayacağı bir iklimi oluşturma yolunda önemli bir adım atmış oluruz. O nedenle de bütün milletvekillerine görev düşüyor, özellikle Grup Başkan Vekillerine, Grup Başkanlarına görev düşüyor, bütün siyasi parti liderlerine görev düşüyor.
Bu görevi onurla yapacağımız inancı içerisinde hepinizi saygıyla selamlıyorum. Genel Kurul görüşmeleri hayırlı olsun efendim. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)