GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komitenin yayınladığı Türkiye'ye dair sonuç gözlemleri raporuna, Nobel Ödülü almış 69 ismin İmralı'da yaşanan tecride dair gönderdikleri mektuba, kadınların düğünde Kürtçe türküyle halay çektikleri gerekçesiyle gözaltına alındıklarına, Çorum L Tipi Cezaevinde Meclis TV'nin yasaklanmasına, 20 inşaat şirketinden 8'inin sıfır vergi ödediğiyle ilgili habere, İsrail'e ihracata devam edildiğine ve olimpiyat meşalesi koşusuna bir Kürt sporcunun katılmasına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:110
Tarih:27.07.2024

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İsviçre'nin Cenevre kentinde 8 Temmuzda başlayan Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Komite, Türkiye'ye dair sonuç gözlemleri raporu yayınladı. Rapor 50 maddeden oluşuyor, içinde yok yok; o denli geniş bir rapor ki her türlü ihlal gerçekleşmiş durumda. Tabii, bu rapor yayınlanırken aynı zamanda İmralı'da devam eden mutlak tecride dair konu da gündeme geldi. Bu konuda Türkiye'den katılan bürokratlara çeşitli sorular soruldu. Neden disiplin cezasının kendisini bu denli tekrar ettiği ya da orada hak ihlallerine dair nelerin olduğu, yasalarla bunun ne kadarına izin verilip verilmediği gibi oraya katılmış olan heyete sorular soruldu. Heyetin yanıtı manidardı: "Bunu size yazılı olarak yanıtlayacağız." Yani bir heyet gidiyor, Türkiye'deki mevcut durumdan bihaber ya da bihaber olmak istiyor, orada yanıt vermiyor. Dolayısıyla aslında biz o yanıtın ne olduğunu biliyoruz. O yanıt, olsa olsa şu olacaktı, bu da verilebilir bir şey değil; "Biz yasaları ihlal ediyoruz. Biz hukuk devletini, hukuku tanımıyoruz." olması gerekir çünkü bu verilen disiplin cezaları bir yasa ihlalidir, bir hak ihlalidir, insanlığa dair bir suçtur çünkü işkence suçudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nobel Ödülü almış 69 isim İmralı'da yaşanan tecride dair bir deklarasyon yayınladılar, bir mektup gönderdiler; Öcalan'ın serbest bırakılmasını ve askıya alınan müzakerelerin yeniden başlatılmasını talep ettiler. Bu mektupta imzası olan çok değerli Nobel Ödülü sahipleri var, onların birkaçından bahsetmek istiyorum. 2003 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Coetzee, 2006 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi değerli yazarımız Orhan Pamuk, 2009 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Herta Müller, 2003 Nobel Barış Ödülü sahibi Şirin Ebadi, 2020 Nobel Fizik Ödülü sahibi Roger Penrose.

Evet, bu mektupta dile getirilenleri biz de savunuyoruz; Kürt meselesinin demokratik çözümü için, tüm sorunlarımızdan kurtulmanın belki de en önemli adımının atılması için müzakere sürecinin bir an önce başlatılmasını istiyoruz. Geçmişte başlatılmıştı, Türkiye halklarının umudu olmuştu o müzakere süreci ve aynı iktidar yine iktidardaydı. Dolayısıyla, bu hafızayı silmeden bu hafızayı bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Bakın, müzakereden vazgeçmenin bedelini Türkiye on yıldır ödüyor, her alanda ödüyor ve toplumsal barış giderek her hâliyle çökertilmeye devam ediliyor, bunun örneklerini her gün yaşıyoruz; cezaevindeki hak ihlallerinden Kürtçeye, Kürt halkına yönelik türlü türlü saldırganlıklar da görüyoruz.

Bakın, burada bir fotoğraf var, bu fotoğrafı herkese göstermek istiyorum. Ne görüyorsunuz bu fotoğrafta? Bu fotoğrafta düğünde halay çeken kadınlar var. Evet, düğünde halay çeken kadınlara yönelik Siirt Valisi halkın huzurunun kaçırıldığını söylüyor. Düşünebiliyor musunuz düğünde halay çekiyor diye gözaltına alındılar. Size şu soruyu sorayım: Siz düğüne gittiğiniz de ne yapıyorsunuz? Gerçekten merak ediyoruz. Düğünde halay çekilir, türküler söylenir, eğlenilir, o mutlu gün düğün sahipleriyle paylaşılır ama düğüne, halaya giden kadınlar tutuklandılar, gözaltına alındılar. Şimdi, bunun nedeni -bu, Mersin'de başladı, Ağrı'da devam etti, şimdi de Siirt'te yaşanıyor- halkın huzurunu kaçırmaymış. Daha önce de burada dile getirdik; örneğin, Kürtçe tiyatrolar yasaklandı, Türkiye'de Kürtçe şarkı söyleyenlere yönelik saldırılar oldu. Oysa iktidar hep şunu söylüyordu: "Bizim zamanımızda artık Kürtçenin önündeki engelleri kaldırdık. Kürtçe televizyon var, Kürtçe radyolar var, Kürtçe tiyatrolar var, düğünlerde Kürtçe söyleniyor, hiçbir yasak kalmadı." diye burada bunu defalarca dile getirdiler, biz de defalarca yasakları dile getirdik. Artık bu konuda iktidar bir karar vermeli ve demokrasiden, hukuktan, adaletten yana, insan haklarından yana tavrını netleştirmeli çünkü bu yasaklar artık tahammül edilebilir yasaklar değil, kaldı ki bir mantığı bile yok. Yani düğünde halay çeken kadınlar Kürtçe şarkıyla halay çekiyor diye tutuklanır mı ya, böyle bir şey olabilir mi? O yüzden de bunlara son verilmesini istiyoruz ama vaka bitmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, burada, sürekli olarak cezaevlerindeki hak ihlallerinden bahsettik, hasta tutsaklara yapılan muamelelerden bahsettik, bunların ne denli ciddi boyutlara ulaştığını, insanların orada bırakın artık bir hak ihlaliyle karşı karşıya kaldığını, yaşam hakkı ihlaliyle karşı karşıya kaldığını dile getirdik fakat bu hak ihlallerinin her türlüsü söz konusu. Son bir tanesi: Çorum L Tipi Cezaevinde Meclis TV yasaklanmış, Meclis TV'ye sansür uygulamış cezaevi yönetimi, biz burada ne konuşuyoruz? Bize sansür uyguluyor. Zihniyete bakar mısınız, Meclis TV'yi yasaklıyor. Bize yaptığı muameleye bakın, Meclise yaklaşıma bakın. Meclisi bu hâle düşüren aslında biziz. Bakın, şu anda televizyon kapalı. Niye kapalı? Meclis çalışıyor, halk Mecliste ne konuşulduğunu dinlemek istiyor ama şu anda Meclis TV kapalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Şu anda Meclis TV kapalı. Neden? Bunun bir açıklaması yok. Biz böyle davranırsak Çorum L Tipi Cezaevi Müdürü de Meclis TV'yi kapatır çünkü buradan gelen sesin duyulmasını istemiyor demektir. Bize sansür uyguluyor. Daha ötesi ne olabilir, diye hayretle düşürüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gözünüzden kaçmamıştır, 20 inşaat şirketiyle ilgili bir haber yapıldı. İçindeki 8 inşaat şirketinin sıfır vergi ödediği ortaya çıktı, hiç vergi ödememişler. 30 milyar liralık ihale almış mesela bir şirket var, Taşyapı, hiç vergi ödememiş. Gerçi burada yasayı hazırlayan sayın milletvekili de vergi ödemediğini söylemişti yani bu artık olağan bir duruma dönüşmüş. Bu 8 şirketin hangi şirketler olduğunu biliyorsunuz değil mi? Olağan şüpheliler bunlar; Limaklar, Rönesanslar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, son kez uzatıyorum.

Lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bugün çok tasarruflu gidiyoruz Sayın Başkan, o yüzden biraz daha uzatın lütfen.

Bu olağan şüpheli 8 şirketi biliyorsunuz işte, Limaklar, Cengizler, Rönesanslar, Taşyapılar; -biraz sonra vergi yasasının üzerinde de konuşacağız, burada Komisyon da farkında- bu 20 şirketin tümünün ödediği vergi yükü ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 3. Türkiye'de "Kurumlar vergisi oranını yüzde 30'a çıkardık." diye iktidar övünüyor, vergi aldığını sanıyor oradan. Aldığı verginin efektif vergi yükü inşaat şirketlerinde yüzde 3, inşaat şirketlerinin büyükleri de yani 190 milyar ihale almış olan 8 büyük şirketin ödediği vergi ise sıfır, hiç yük taşımıyorlar. Peki, inşaatçılar böyle de diğerleri farklı mı? Mesela İSO 500'e bakıyoruz, kurumlar vergisi yükü yüzde 11 yani vergi ödenmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, teşekkür için açıyorum.

Buyurun.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Peki, bir asgari ücretlinin üzerindeki vergi yükü kaç? Yüzde 3 mü, yüzde 11 mi? Hayır, ortalamada yüzde 35 yani bir asgari ücretli yüzde 35 vergi yükü taşıyor; bu ülkede Limaklar, Cengizler yüzde 3 taşıyor, bu ülkede TÜPRAŞ'lar yüzde 11 taşıyor ama asgari ücretlilerin vergi yükü yüzde 35.

Son olarak, Filistin'de yaşanan soykırım devam ediyor. Evet, kınamaya devam ediyoruz, ihracata da devam ediyoruz. Bu, TÜİK verilerinde var. Bu savaşın sonlanması için mutlaka gerçekçi, sahici müdahaleler gerekiyor, Orta Doğu'daki tüm savaşları bir an önce durdurmamız gerekiyor. Ben bu olimpiyatların savaşın durmasına vesile olmasını diliyorum. Olimpiyatlar, tüm dünya halklarının sporcularının bir araya geldiği...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - ...savaşı durdurmak için bir araya geldiği, tüm tarih boyunca da böyle olduğu büyük bir şenliktir. Bu şenliğe katılmış tüm sporculara başarılar diliyoruz. Bu olimpiyatlarda yeni bir şey daha oldu, Orta Doğu için, bizim için çok güzel bir şey oldu; Olimpiyat Meşalesi Koşusu'na hem bir Kürt sporcu katıldı hem de zaten Türk sporcu vardı dolayısıyla sporun bir kardeşlik olduğunu, spora ırkçılık karıştırmaya kalkanlara çok güzel bir yanıtı hep beraber verdiler.

Ben bu vesileyle olimpiyatların barışın, Orta Doğu barışının ilk adımı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.