Konu: | Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 111 |
Tarih: | 28.07.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar herhangi bir hususta siyasi rant elde edemiyorsa o konuyu milletin gündeminden uzaklaştırma ve derin dondurucuya atma konusunda maalesef çok başarılı davranıyor. "Maalesef" diyorum çünkü hükûmetlerin asli görevi olan halkın sorunlarını çözmek yerine, bu sorunları toplum kesimlerini karşı karşıya getirmek ve iktidarlarını konsolide etmek için kullanıyor. Biriken ve ötelenen sorunlar bir zaman geliyor kangren hâline geliyor ve tıpkı bugün yaşadığımız gibi başta temel hak ve özgürlükler olmak üzere hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, eğitim, sağlık ve dış politika konularında ülkemiz, Meksika açmazı gibi bir durumla imtihan ediliyor. İktidarın yaşattığı ve bile isteye büyüttüğü bu sorunlar, savrulmalar maalesef telafi edilemez boyutlara gelmiş durumdadır. Toplumun gazını almak adına zaman zaman uygulamaya koyduğu popülist işlerin de tamamen konjonktürel olduğu çok açıktır. İktidarın yıllara sari tecrübe ettiği bir siyaset tarzı var. Başta insan ama bitki, hayvan ve tabiat da dâhil olmak üzere her bir canlıya ve çevreye yönelik tüm icraatları şahsının ve partilerinin yararına değilse gaz alıp, zamana yaymak suretiyle geçiştirmekten, ipe un serme politikası yürütmekten ve toplumu ayrıştırmaktan ibaret olduğunu bu milletin kafasına vura vura gösteriyorlar. Her zaman söylediğimiz gibi, siyasetin ve toplumun gündeminde olan hayvan hakları kanunu da bunlardan biri.
Yıllardır hayvan hakları başta olmak üzere, hayatın her bir değerine saygılı ve duyarlı çevrelerin yasalaşması için yoğun bir çaba gösterdiği tasarı, teklif iktidarın yukarıda ifade ettiğimiz siyaset tarzı yüzünden maalesef ipe un serme politikasının kurbanı olmuştur. Kamuoyunda zaman zaman hayvanlara yapılan acımasız işkence ve zalimce uygulamaların gündeme gelmesiyle kabaran toplumsal hassasiyet, iktidarın konuyla ilgili düzenleme yapacağını ve bir an önce hayvan hakları yasasının çıkarılacağını söylemesi hep zamana yayma politikasına kurban edilmiştir. Sebebi ise gayet açıktır, bu konuda da olabildiğince siyasi bir rant elde etmek için şartların olgunlaşması beklenilmiştir.
Genç cumhuriyetimiz, dönemin koşullarına uygun olarak 6 Mayıs 1928 tarihinde 1234 sayılı Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu'nu, ardından 9 Ağustos 1931 tarihinde de Bakanlar Kurulu tarafından mevzu kanunun 27'nci maddesi hükümlerine uygun olarak 517 maddeden oluşan bir Hayvan, Sağlık Zabıta Nizamnamesi'ni çıkarmış, ancak ilgili mevzuat değişen şartlar ve yeni gelişmeler nedeniyle yetersiz kalmıştı. 2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu düzenlenmiş, bu kanun sonuçları itibarıyla bir kabahatler kanunu olarak devam etmiştir.
Değerli milletvekilleri, biraz önce iktidar partisinin milletvekili şöyle söylüyordu: "Bakın, belediyelerin çoğunluğunu muhalefet aldı. Ne yani çekiniyor musunuz, korkuyor musunuz bu hayvanlara barınak yapmaktan?" diye söylüyordu. Peki, o zaman mefhumumuhalifinden de "2004 yılında bu kanunu çıkarmışsınız, 2004 yılından sonra kaç tane yerel yönetim seçimlerini kazanmışsınız, niye bu kanunla ilgili doğru bir kanun tasarısı yapmamışsınız ve bunlarla ilgili olarak da popülasyonunu azaltmamışsınız, kısırlaştırma yapmamışsınız, aşılamayı yapmamışsınız, barınakları yapmamışsınız ve bugünkü problemleri önümüze niye getirdiniz?" diye size sormazlar mı? Sorarlar tabii ki.
24'üncü Dönemde, benim de milletvekili olduğum dönemde bu kanun tasarısı Bakanlar Kurulu tasarısı olarak Çevre Komisyonuna geldi, ben de Alt Komisyon Başkanıydım. İlk defa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde iki buçuk aylık bir süreyle tüm hayvan hakları savunucularıyla, dernekleriyle, vakıflarıyla, platformlarıyla, aynı zamanda veteriner odalarıyla birlikte beraberce çalıştık ve iki konu haricinde bütün konularda anlaştık. Âdeta Kanada'nın, Avustralya'nın, Amerika'nın, Avrupa Birliğinin kanunlarının üzerinde çok değerli bir kanun tasarısı yaptık ve burada sadece ve sadece yunus balıkları konusunda, sirkler konusunda anlaşamamıştık, onu da değiştireceğimize burada söz vermiştik; kadük kaldı. Ardından 26'ncı Dönem geldi, 26'ncı Dönemde Adalet Bakanlığı bir çalışma yaptı. Aradım Adalet Bakanını, dedim ki: Amerika'yı yeniden keşfetmenize gerek yok, gelin, bu kadük kalan kanunu alın, getirin, tekrar bir an önce bu kanun tasarısını yürürlüğe koyalım yani değiştirelim bu kanunu ve toplumun ihtiyaçlar manzumesi doğrultusunda yapalım. Ama dinlemediler, o da kadük kaldı. Ardından 27'nci Dönem geldi, 27'nci Dönemde de burada araştırma önergeleri birleştirildi, araştırma komisyonu kuruldu; 5 parti, Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, HDP -DEM PARTİ- İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi beraberce birlikte çalıştılar. Bu Komisyon çok değerli bir rapor ortaya koydu ama o rapor Genel Kurula indirildikten sonra o rapora uygun bir şekilde bir kanun teklifi getirilmedi ve başka bir kanun sunuldu buraya.
Şimdi, mevcut kanun ne diyor? Belediyelere söylüyor: "Siz şu kadar nüfusa sahipseniz şunları yapacaksınız, bunları yapacaksınız." Peki, yapmazsam ne olur? Müeyyidesi yok ki. Bakın, 2004 yılında bir kanun yapıyorsunuz, Kabahatler Kanunu'na göre yapıyorsunuz ve yetmiyor çünkü Ceza Kanunu'nun da içinde olması gerekiyor.
Peki, siz bu kanunu yaparken paydaşlarla niye görüşmüyorsunuz? Görüşürmüş gibi yapıyorsunuz "-mış" gibi yapıyorsunuz. Peki, Avrupa bu işleri nasıl yapmış diye niye merak etmiyorsunuz? Mesela Almanya, mesela Fransa, mesela İtalya. Ben Almanya'dakileri gördüm, gittim ve gördüm; Almanya çok geniş, büyük büyük yaşam alanları oluşturmuş ve buralarda aynı zamanda ırkları, cinslerini kendine göre ayırt etmiş ve burada veteriner hekimler koymuş, aynı zamanda, kısırlaştırmış, sahiplenmeyle ilgili olarak da buralarda bütün vatandaşlarına duyurular yapmış yani bir yandan tabiatı, bir yandan hayvanları, bir yandan insanları, bir yandan bitkileri, bir yandan cansızları korumak adına ne gerekiyorsa, bilgi ne diyorsa, bilim ne diyorsa bunu yapmışlar. Peki, siz niye yapmadınız? Ardından da 2014 yılındaki kanun kadük kaldıktan sonra 2016'da kanununuz tekrar kadük kalmış, getirememişsiniz bile buraya. 2021 yılında bir kanun yapmışsınız, bu kanun kaç sene sonra değiştirilmek isteniyor? Üç sene sonra değerli arkadaşlarım, üç yıl sonra. Bu kanunların hepsi birbirinden farklı, müeyyideleri yok, aynı zamanda, eksik kanunlar. Doğru yapmıyorsunuz işlerinizi. Doğru yapmayınca ne oluyor? İşte problemler gelip bizi buluyor ve ardından da diyorsunuz ki: "Ben apar topar bu kanun teklifini getireceğim." Peki, paydaşlarla görüştünüz mü bu kanunla ilgili? "Görüştük." diyeceksiniz. Tamamıyla görüşmediniz. Veteriner odalarıyla görüştünüz mü? Bize geldi bunlar, veteriner odaları geldi, hayvanseverler geldi; aynı zamanda, hayvanlar tarafından mağdur olan insanlar da geldi, onlarla da konuştuk. Peki, siz bunlarla konuşa konuşa, Avrupa'yı da inceleye inceleye yapabildiniz mi bunu? Araştırma Komisyonu kurmuşsunuz burada ve dört ay boyunca çalışmışsınız. Niye gitmediniz bu Almanya'ya, bu Fransa'ya, bu İtalya'ya, bu İngiltere'ye niye gitmediniz? Niye görmediniz oraları? Siz ne yapmak istiyorsunuz Allah aşkına?
Her zaman söylüyorum bu kürsüden "Ya, vakit çok değerli, nakit çok değerli." diyerek ama siz hiçbir şey dinlemiyorsunuz, bilgiden uzaksınız. Siz aynı zamanda sağduyudan uzaksınız, toplumun taleplerinden uzaksınız. Ardından "Kanun yapıyoruz." diyorsunuz, yaptığınız kanunları Anayasa Mahkemesi bozuyor, gönderiyor, Danıştay zaman zaman iptal ediyor, dinlemiyorsunuz ki. Sonra da diyorsunuz ki: "Biz bir anayasa yapacağız, yeni bir anayasa." Ya, Danıştayı dinlemiyorsunuz, Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyorsunuz, yaptığınız kanunlar doğru değil, eksik. Her yıl bir kanun yapıyorsunuz, bazı kanunları altı ay içerisinde 2 defa, 3 defa buraya getiriyorsunuz. Sonra da diyorsunuz ki: "Efendim, biz kanun yapıyoruz ve Türkiye'yi yönetiyoruz." Nasıl yönettiğiniz seçimlerde ortaya çıkmış oluyor.
Değerli milletvekilleri, müteaddit defalar ifade ettiğimiz gibi, aslında, bütün bunlar iktidarın yapmak istemediği bir konuda ipe un sermedeki maharetini göstermektedir. 2004 yılından bugüne kadar tam on sene geçmiş ve bu seneler içerisinde 3 ayrı çalışma yapılmış, Meclisin bu son gününde iktidar alelacele bu yasa teklifini huzura getirmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, istedikleri zaman, istedikleri kanunu bir gecede Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaştıran iktidar, on yıldır beklettiği hayvan hakları kanununu çıkaramadığı gibi, bir de "Bu kanun hâlâ çıkmadı mı?" diyerek kamuoyuna konudan habersiz gibi mesajlar bile vermiştir.
Siyaset anlayışlarını tarif ederken yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdiğini dillendiren iktidar sözcülerinin hayvanların da Allah tarafından yaratılan canlar olduğunu -birçok değeri unuttukları gibi- unutmuşlar sanırım. Hayvanlar insanların üzerinde istedikleri tasarrufu yapabilecekleri birer mal değildir değerli milletvekilleri. Yaratılan her canlı gibi onlar da bu yaşam döngüsünün vazgeçilmez bir parçasıdır. İnsanoğlunun kendi bencil hayat tarzının hoyratlıklarını bu masum canlar üzerinden tatmin etmeye hakkı yoktur.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin içeriğinde ciddi sorunlar var ama esas büyük sorun bu iktidarın yönetme zihniyetindedir. Toplumda ayrışmalarla körüklenen bir yaygara nedeniyle gerçekçi biçimde problemleri oturup konuşamıyoruz, tarafların görüşlerini almadan getiriyorsunuz. Mesela, ülkemizde çeteleşmiş ve vatandaşa korku salan hayvan problemi var mı? Elbette var fakat böyle olmasının tek suçlusu bu dilsiz hayvanlar mıdır? Yahu, bu konuda suçlu arayacaksak en masum olanın bu hayvanlar olduğu ortadadır. 2004 yılında çıkartılan kanun esasen kronik birçok soruna çözüm üretmişti lakin uygulamada çok ciddi sorunlar yaşandı. Yasayı uygulamakla yükümlü belediyeler üzerlerine düşeni yapmadı ya da yapamadı çünkü maddi kaynakları yoktu, olanın da niyetleri yoktu ve elbette yapmadıkları takdirde bir yaptırımla da karşılaşmıyorlardı. Aslında, nüfusu 25 binin üzerinde olan belediyelerin tedavi, rehabilitasyon, kısırlaştırma üniteleri ve bakımevlerini kurmaları yasal zorunluluktu; peki yaptılar mı? Müeyyideleri olmadığı için bu yasal zorunluluğu yerine getirmediler. Bugün hâlen binlerce belediyede kapsamlı ünitelerin olmadığını biliyoruz, görünürde bir veteriner hizmeti var ama o da çoğu zaman göstermelik. Kısırlaştırma, tedavi ya da rehabilitasyon gerekçesiyle kendi bölgelerinden sokak köpeklerini toplayan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - ...bazı belediyeler de bu hayvanları başka belediyelerin alanına ya da kırsala bırakıp güya meseleyi çözüyorlar. İşte, insanların hayatlarını tehdit eden bu çeteleşmiş ve saldırgan köpekler buralardan doyuyor değerli milletvekilleri.
Peki nasıl çözeceğiz? Bir yandan kısırlaştırmayla ilgili -vaktim çok az olduğu için oralara girmeyeceğim- barınaklarla ilgili ama çok değerli yaşam alanlarını çok genişleterek aynen Almanya'nın, Fransa'nın ve İtalya'nın yaptığı gibi ve aynı zamanda, değerli milletvekilleri, sokak hayvanlarıyla ilgili olarak özellikle şunu söylemek isterim; kısırlaştır, aşılat ve yaşat. Bizim parolamız böyle olmalıdır; kısırlaştır, aynı zamanda aşılat ve de yaşat olmalıdır.
Bir yandan, burada Değerli Milletvekili Bahadır Yenişehirlioğlu -benim hemşehrimdir aynı zamanda- çok değerli bir konuşma yaptı ve bu konuşmasında bir yandan kadim kültürümüze atıfta bulundu, bir yandan dinimize atıfta bulundu, bir diğer yandan da yapılanlara atıfta bulundu yani Gurabahane-i Laklakan'dan bahsetti, buralardan bahsetti. Evet, çok değerli işler yaptık, onlar dünde kaldı efendim, dünde kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Dünden ders alacaksınız, bugünü yakalayacaksınız ve bugüne çözümler üreteceksiniz. Siz bugünü kaçırıyorsunuz ve sonuçta da problemlerimizi daha çok büyütüyorsunuz ve kucağımıza da büyük, koca koca problemler getiriyorsunuz.
O nedenle bu yasa teklifi tekrar geri çekilmeli ve yeniden değerlendirilmeli, hem de paydaşlarıyla beraber diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)