Konu: | Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 111 |
Tarih: | 28.07.2024 |
CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli vekiller; yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
"Hayvanları Koruma Kanunu" adı altında hayvanları katliam yasası hakkında söz almış bulunmaktayım.
Dünyayı sadece insanlardan oluşan bir gezegen olarak düşünmek nasıl büyük bir yanılgı, büyük bir hata. Ekolojik sistem; hayvan, insan, bitkilerden oluşan muazzam bir döngüyle yaşıyor. Küresel ısınmaya sebep olan insanların yarattığı ve doğayı adım adım öldürdüğü bir süreçte, hayvanları tasfiye etmek ne büyük bir akıl tutulması. Evet, ne büyük bir vicdan yangını, ne büyük bir ahlaki çöküş! Harun Mertoğlu -birinci imzacı vekilimiz- aynı Komisyonda olduğu gibi Genel Kurulda da dersini çalışmamış yani kısacası, sadece imza attığını bugün burada tekrar etti kendisi.
Evet, arkadaşlar, konunun tüm taraflarını yok saymış, hayvan hakları dernek ve temsilcilerini Meclise sokmamış, konuşturmamış, onları şeytanlaştırmaya çalışmış AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi âdeta kendini ülkenin tek sahibi olarak, hayvanları da öldürme hakkını kendinde buluyor. Veterinerleri dinleyemedik, görüşlerini alamadık ama veterinerlere ötanazi hakkıyla onlara yük bindiriyoruz.
Dünyadaki ve ülkemizdeki güzel örnekler ve deneyimler ortadayken, sokak hayvanlarını kafesleme ya da "ötanazi" adı altında katletmeyi çözüm olarak sunuyoruz. Çorum Belediye Başkanınız var, AK PARTİ'nin -Komisyonda da ifade etmiştim- Doktor Halil İbrahim Aşgın diyor ki... AK PARTİ'li bir belediye başkanı, güzel bir model olarak ortaya koymuş ve Hürriyet gazetesinin 21 Temmuz Pazar günkü haberinde -kendisini size dinletememiş çünkü siz kulaklarınızı tıkamışsınız- diyor ki Sayın Başkan: "Bizi dinlemediniz." Kendi belediye başkanınızı niye dinlemediniz? Sayın Aşgın, Hürriyette manşet olmuş, bu haberi de herhâlde siz okumamışsınızdır -Komisyonda hatırlattım- herkesi memnun edecek bir çözüm buluyor: "Sahipsiz Hayvanları Koruma Birliği" adı altında bir oluşum yapıyor. Kedi, köpek, sokağa atılan ne kadar hayvan varsa hepsini alıyor, barınaklarda onları sağlığına kavuşturuyor. Altı ayda tam 5 bin köpeği kısırlaştırmışlar yani gözle görünür bir iş yapmış. Ben buradan Sayın Başkanı tebrik ediyorum. İller Bankasından da o Başkanın ödemeleri gelirlerinden maalesef kesiliyor ama onlar birlik kurarak orada, halkın arasında böyle bir yapı oluşturmuşlar.
Sizden yine başka bir haber var. AK PARTİ'li Düzce Belediye Başkanınız var, Faruk Özlü "Çıkaracağınız teklifin sonuç getireceğine ben inanmıyorum." diyor arkadaşlar. "Kimseye zararı olmayan bir hayvanı niye alıp katledeceğiz, barınakta saklayacağız? Bu yasa uygulanabilir değil. Yasanın mevcut sorunun çözümü olmadığı kanaatindeyim." diyor. Kim diyor? AK PARTİ Düzce Belediye Başkanı. Sayın Özlü Tarım Bakanlığının da belediyenin de üzerine düşeni yapmadığını; hem hayvanseverleri hem de sokak hayvanlarından korkanları dikkate alacak bir çözümün mümkün olduğunu ifade ediyor ve vurucu açıklama şöyle: Tabii ki kanunlarda verilen görevler yerine getirilmeyince popülasyon artmış oldu. Buradaki çözüm aslında, problemi uygulamada, yasalarda bir sorun yok; mevcut yasalar aslında sokak hayvanları sorununun çözülmesi için yeterli düzeyde. Sorun kimde? AK PARTİ'de ve onun ortağı MHP'de. Yıllardan beri, yirmi yıl olmuş, kanun ortada. Özlü diyor ki... Kanunda her şey açık ama uygulamayan kim? İktidar, AK PARTİ. Yani o çocuklarımızı ısıran köpeklerin müsebbibi AK PARTİ ve MHP. Yani Özlü mevcut yasa uygulamasıyla, şu anda yaşadığımız sıkıntıların olmayacağını, yasa uygulanmadığı için bu noktaya geldiğini söylüyor.
Sayın Başkan, değerli vekiller; yirmi iki yıldır bu ülkeyi, herhâlde Cumhuriyet Halk Partisi yönetmedi. Tek başınıza yönettiniz, ne koalisyon vardı ne de size engel olan, elinizi tutan biri vardı ama maalesef, yirmi yıldan beri hiçbir şey yapmadınız ve sizin döneminizde sokak hayvanları popülasyonunda da patlama oldu. "Sahipsiz sokak hayvanı sorununu yaratan kim?" derseniz, AK PARTİ'nin ta kendisidir, işte, AK PARTİ bu şeyden sorumludur. (CHP sıralarından alkışlar) Bu sorunun kaynağı, müsebbibi sizlersiniz diyorum.
Ancak ne hikmetse son genel seçimlerde ülke genelindeki büyükşehirler ve belediyelerin yüzde 60'ı kime geçti? Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçti. Birden aklınıza "Ben belediyeleri nasıl sıkıştırırım." fikri geldi. Yemezler arkadaşlar, olmaz arkadaşlar, size bu kanunla hiçbir yetki verdirtmeyeceğiz, belediyelerimizi size yedirtmeyeceğiz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Üstelik hem köpekleri katledecek hem de seçim ve demokrasi üzerinden elde edilen belediyelerimize çökmenize müsaade etmeyeceğiz değerli arkadaşlar. Yani kısacası, siz Sosyal Güvenlik Kurumu borçları ve aynı zamanda bu köpek kanunuyla belediyelerimize çökmek istiyorsunuz ama vatandaşımız size bu imkânı vermeyecek, merak etmeyiniz. Gelelim asıl sorun ne, konuşmamız gereken ne biliyor musunuz? Emeklimize veremediğimiz maaş, maaş; emekli maaşını veremiyoruz. Yine işçimize, çiftçimize, esnafımıza, veremediklerimizi konuşmamız lazım. Çiftçinin BAĞ-KUR'unu, esnafın BAĞ-KUR'unu 7200'ye düşürmemiz lazım. Ben söz vermedim. Kim söz verdi? Sizin lideriniz söz verdi "7200'e düşecek." diye. Nerede? (CHP sıralarından alkışlar)
Yine bakınız, Gemlik'te elektrikli akü fabrikasının temelinde Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "ÖTV'siz araç vereceğiz." Kime? "Ticari aracı olanlara, taksiciye, minibüse, kamyona." Ne oldu? Uyudunuz. Sözlerinizi yerine getirin ki biz de size alkış yapalım, sizi tasdikleyelim ama siz gittiniz, gündemi değiştireceksiniz, size o gündemi değiştirtmeyiz arkadaşlar.
Evet, sizin demokrasiye tahammülünüz yok. Komisyonda konuşmaları sınırladınız, televizyonu kapattınız, yetmedi. Sayın Komisyon Başkanına baktım, burada. Güvenlik Daire Başkanı dedi ki: "Ben içeri girişlerin engellemesini Komisyon Başkanından emir aldım." Komisyon Başkanına söyledik, "Ben öyle emir vermedim." Ya, çay istedik bardakta, dedi ki görev yapan arkadaşlar: "Bardakta çay veremiyoruz." Kim yasaklayan? Evet, Komisyon Başkanı. Evet, yasakçı oldunuz, yasakçı. Her şeyi yasaklıyorsunuz ama siz bu kanunu geçiremeyeceksiniz, belediyelerimizin üzerine çökemeyeceksiniz sizler. Evet, arkadaşlar, gelin, bu cani bir anlayıştan, bu vahşice bir anlayıştan vazgeçin diyoruz. İnsandan başka canlıya yaşama şansı vermeyen, canice bir bakış açısından, siz bu sonuçtan uzaklaşın diyoruz.
Teklifle barınaktaki köpeklerden hasta olduğu düşünülen, saldırgan olduğu düşünülen ya da tedavi edilemeyen tüm köpeklerin ötanaziyle öldürülmesine imkân sağlıyorsunuz. İnanılmaz keyfî uygulamalara sebep olacak kötü niyetli uygulamaların önü açılacak çünkü teklif isteyenin istediği yere çekebileceği kadar açık arkadaşlar yani muallaksınız, ucu açık bıraktınız. Onun için bu kanun her şeye sebebiyet verecektir ve insanlar arasında kutuplaşmaya sebebiyet verecek.
"Kuduz" dediniz. Ya, Tarım Bakanlığının rakamlarına bakıyoruz, artı, diğer rakamlara bakıyoruz. Ülkemizde geçen yıl 2 tane kuduz vakası olmuş ama size bakarsınız... İşte bu yazan arkadaş okumamış, bakmamış, diyor ki: "Kuduz vakaları çok olduğu için böyle bir kanuna ihtiyacımız var." Hadi oradan, hadi oradan diyoruz sizlere.
Evet, Dünya Sağlık Örgütü köpeklerin toplu şekilde yok edilmesi çalışmasının işe yaramadığını söylüyor ama AK PARTİ ve MHP ise işe yaradığını söylüyor. Ben buradan Devlet Bahçeli'ye sesleniyorum: Sayın Bahçeli, geçen hafta grup toplantısından çıktıktan sonra dediniz ki: "Türk milleti hayvanseverdir, köpekleri dost kabul eder, MHP üstüne düşeni yapacaktır." Bakalım MHP üstüne düşeni yapacak mı? Oylamada hep beraber göreceğiz biz de. (CHP sıralarından alkışlar) Yani Türk milletimizin köpeklere karşı uygulanacak her türlü yanlışın karşısında olduğunu söyleyen -ben demedim- Devlet Bahçeli; bakalım Devlet Bahçeli'nin grubu ne yapacak, merak ediyoruz arkadaşlar.
Yine, bakınız kent yaşamı içinde sahipsiz sokak hayvanlarıyla ilgili sorunu yadsımak imkânsız. Evet, hem insan açısından hem de bu sokaktaki can dostlarımız açısından büyük risk ve sorunlar bulunmaktadır. İnsanların da hayvanların da yaşadığı sorunlara çare bulmak mümkündür. Çözüm için ilgili bakanlıklar, kamu kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, uzmanlar ve gönüllüler ortak bir çabayla bunu çözebilirler. Ama siz bütün uzmanları, bilim insanlarını dışarı attınız, onları konuşturmadınız bile, dinletmediniz bile. Bilim adamları diyor ki: "Biz bu sorunu çözeriz." Romanya katletti ama oradaki popülasyonu düşüremedi. Bakıyorsunuz dünya örnekleri var ama siz dünyaya kapalısınız. İşinize geldiği zaman Avrupa bizi, Almanya bizi kıskanıyor ama işinize gelmediği zaman da Almanya kötü örnek.
Evet, yine bakınız sosyal medya, televizyon ve radyolarda hayvan sevgisini aşılayacak ve sahiplendirmeyi özendirecek kamu spotları yapılabilir. Bakanlığın hiç aklına gelmez böyle şeyler, onların aklına ne gelir? Hangi merayı, hangi yeşil alanı nasıl biz ranta çeviririz geliyor. İşte burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Adalet Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının, Tarım Bakanlığının ortak paydada buluşması gerekirken Adalet Komisyonu, Çevre Komisyonu ve Sağlık Komisyonu diyor ki: "Bizi ilgilendirmiyor, siz hâlinize bakın." Ya, bu kadar önemli bir konu 3 bakanlığı nasıl ilgilendirmez, o komisyonlar neden görev almaz; ben merak ediyorum.
Yine, bakınız STK'lerle ilgili iş birliği yapılması gerekli diyoruz ama siz STK'leri dışladınız. Sayın AK PARTİ yöneticileri, kapılara güvenlik koydunuz, üç günde kırk üç saate yakın biz burada çaba gösterdik ama içeriye bir türlü STK temsilcisi girmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aygun, lütfen tamamlayın.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, evet, hepimizin içini titreten bir şarkı var: "Bir başkadır benim memleketim." Belki bir çağrı yapar da vicdanları sızlar, ona göre de kollarını, ellerini havaya kaldırırlar. Evet arkadaşlar, şarkı diyor ki: "Anadolu bir yanda, yiğit yaşar koynunda. Aşıklar destan yazar dağlarda. Kuzusuna, kurduna, Yunus'una Emrah'a. Bütün alem kurban benim yurduma." Kuzusu, kurdu, köpeği, kuşuyla ülkemizi sahiplenelim, onları yaşatalım; cellat değil, yoldaşları olalım.
Bu uyarılarla sözlerime son veriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)