| Konu: | Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 29.07.2024 |
SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanuna geçmeden önce bir dizimizden bir bölüm paylaşmak istiyorum. AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Yenişehirlioğlu'nun bir şapkası daha var biliyorsunuz, kendisi Payitaht Abdülhamid dizisinde oyuncuydu. Sultanın başkâtibi Tahsin Paşa rolüyle oynadığı dizide konumuzla alakalı şöyle bir sahne vardı. Sultana bir gün payitahtta gezerken bir adamın sokakta dolaşan çeşitli hayvanları bir bahçeye kapadığını, aç bıraktığını iletiyorlar. Sultan da ilgili mahale giderek "Allah zelil etsin." tepkisini vererek şöyle ekliyor: "Kenarı Dicle'de bir kurt kapsa koyunu, gelir de adliilahi sorar Ömer'den onu." diyen bir halifenin makamını işgal eden bizlere yuh olsun! Efendimiz, Üsame bin Zeyd'e "Üsame, senin mesuliyetinde olan hayvanlar hakkında dikkatli ol yoksa kıyamet gününde onlar tarafından Allah'a şikâyet edileceksin. Kendini bunlardan üstün mü görürsün ki 'Bunların koruyucuları yok.' dersin." Hayvanları işaret ederek ekler: "Bundan böyle bunların koruyucusu benim, dervişlerin vazifesi de payitaht sokaklarında aç ve susuz hayvan bırakmamak olacak, masrafları da benim cebimden karşılanacak." Cennetmekân Abdülhamit Han'ın bu vicdani ve cömert yaklaşımı belki Sayın Cumhurbaşkanımıza da ilham olur ve iki gündür konuştuğumuz bu bütçenin temininde de bir işaret olur. Sonuçta, devlet televizyonundaki dizilerin iktidarın siyasi muarızlarına mesaj göndermekten öte işlevleri de var; bu mesajlardan bir tanesi de bu işlevlerden bir tanesi de bu olsun.
Değerli milletvekilleri, 160 sıra sayılı -iyi niyetimi koruyarak söylüyorum- Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında konuşuyoruz. İyi niyetimi 2004 yılında hayvan hakları konusunda devrim niteliğinde bir kanuna imza atmış bir iktidar olduğunuz için koruyorum. Yirmi yıldır o kanun uygulanmış olsa, uygulatılmış olsa bugün kıyametler kopmayacaktı, inanın ama nasıl devlet hazinemizin yedek akçelerine kadar tüketilmesinin hesabını soramıyorsak bu kanunun da uygulanmayışının, sorunun devleşmesinin hesabını da soramıyoruz.
İki gündür burada konuşmaları dinliyoruz, sorunun varlığını inkâr eden "Çözüm bulunmasın." diyen yok, herkes taşın altına elini koymaya hazır. Ben bir yıldır milletvekiliyim, inanın, ilk kez muhalefetin bu kadar fazla çözüm önerisi sunduğu bir kanun teklifi görüyorum ama nafile, karşılık bulamıyor. Evladını kaybeden annelerin acısını hepimiz birlikte hissediyoruz. Bu nasıl ayrışma konusu olabilir aramızda?
Şimdi, bu meselenin çözümünde dört ayak var, hepsi de aynı anda işlemeli: Üretim, kısırlaştırma, sahiplendirme ve eğitim. Teklif kısırlaştırma ve sahiplendirmeyi ele alıyor ama en önemli ayak olan üretimi ve eğitimi ele almıyor. Ülkemizde bir merdiven altı köpek üretim sorunu var; bu, özellikle kırsalda ve işin kaynağı buradan geliyor. Yerli genetik ırklarımız dışındaki ırkların üretimini yapan, satan kişilere kısıtlama getirmiyor, yasaklı ırkların üretimini tamamen yasaklamıyor; bunun önüne geçecek bir düzenlemeyi görmüyoruz. Üretimin önüne geçmedikten sonra isterseniz 10 milyon kapasiteli barınak yapın, sorun ortadan kalkabilemez. Yasanın imzacıları mama lobisinden bahsetti, doğru, biz de bunu söylüyoruz ama yasa itlaf yoksa -ki yok- lobisini canlı tutacak nitelikte. Özellikle kırsalda üretimi kesmeye yönelik çalışma yapmazsanız o lobi çalışmaya devam eder.
Şimdi, cevabı olmayan bazı sorular da var: Bu kanun teklifi hazırlanırken acaba bir etki analizi yapıldı mı yani sokaklarımızın, şehirlerimizin, tabiatın gerekliliği olarak hangi türlerden ve ne kadar hayvana ihtiyacı var? Bunun cevabı yok. Yarın başka sorunlar, başka hayati sorunlar ortaya çıkmayacak mı? Yasa yürürlüğe girince hayvanların toplatılma işlemi hemen başlayacak. Peki, barınakların kurulması için tanınan süre dört yıl sonra, şimdi toplanılan hayvanlar nereye konulacak? Cevabı yok. Şimdi, yasada itlaf yok, evet, maddelerden çıkarıldı, doğru. Peki, bu cevabı olmayan soruların insanların zihninde işin oraya gideceği hissini uyandırması normal değil mi? Cevabı olmayan daha nice sorular var arkadaşlar.
Son olarak, konunun elitler-varoşlar çatışmasına indirgenmesi, inanın, çok yakışıksız. Vallahi, o sosyolojik taban karşıtlıklarının altından çok sular aktı sevgili dostlarım. Ahmet Kaya'nın şarkısında "Ne sen Leyla'sın ne de ben Mecnun." dediği gibi, artık ne iktidar varoşların temsilcisi ne de muhalefet elitlerin. Vatandaşlarımızın can yakıcı bir mesele için bizden çözüm beklerken siyasi hoyratlık yapmak hiçbirimize, milletin vekillerine yakışmıyor. Bu işin sonu da şarkının sonu gibi bitecek gibi gözüküyor "Hep sonradan gelir aklımız başımıza, hep sonradan." (Saadet Partisi ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)