| Konu: | Yeni yasama yılına; Kobani kumpas davasından dolayı siyasi tutsak olanları, Gezi tutsaklarını ve tüm siyasi mahpusları selamladığına; hasta mahpuslara ve bu sabah vefat eden Abdulkadir Kuday'a, bir Meclisin aynadaki yansımasının o ülkenin cezaevleri olduğuna; Meclisin başarılı olmak istiyorsa kendini topluma, halka açmak zorunda olduğuna; yeni çalışma döneminin her şeyden önce kuvvetler ayrılığını ve denge denetleme mekanizmasının işlerliğini mutlaka sağlaması gerektiğine, İç Tüzük'ün yenilenmesine ihtiyaç olduğuna ve yeni anayasa çalışmalarına, İsrail'in saldırılarına ve barış siyasetine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 02.10.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de bu yasama yılının herkes için hayırlı olmasını diliyorum, başarılı bir yasama yılı diliyorum. Başarılı olmak için neler yapmamız gerektiğini geçmiş yıllarda yaptıklarımızdan önemli dersler çıkartarak inanıyorum ki hep birlikte değerlendireceğiz. Tabii ki toplumun beklentilerini karşılamamız adına böyle bir sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğu mutlaka yerine getirmek hepimizin aslında öncelikli görevi, ödevi olmalı. Ama ben başlarken vicdansızca, hukuksuzca, yasa dışı bir dava olarak hayata geçirilen Kobani kumpas davasından dolayı siyasi mahpus, siyasi tutsak olan arkadaşlarımı selamlayarak başlamak istiyorum. Sevgili Figen Yüksekdağ'ı, Selahattin Demirtaş'ı, MYK üyelerimizi ve tüm partili yoldaşlarımı buradan selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Evet, Kobani kumpas davası gibi Gezi davasından dolayı şu anda cezaevinde tutsak olan başta Can Atalay olmak üzere tüm Gezi tutsaklarını selamlıyorum. Tüm siyasi mahpusları selamlıyorum. Şu anda ifade özgürlüğünden dolayı, ifadesinden dolayı cezaevinde olanları, basın emekçisi olduğu için, hakikati yazdığı için cezaevinde olanları selamlıyorum. 1.600'e yakın hasta mahpusu selamlıyorum. Bu hasta mahpusların 600'ü şu anda ölümle boğuşuyor ve maalesef bu sabah Abdulkadir Kuday'ı kaybettik. Evet, bir hasta mahpustu, kanserle boğuşuyordu. Kanser olmasının nedeni aslında ihmaldi, cezaevindeki ihmaller nedeniyle kanser oldu. Yaşamının son günlerini ailesinin yanında geçirmek istedi; buna bile izin verilmedi.
Evet, başarılı bir çalışma dönemi diliyoruz ama işte, bu fotoğraflar bizim aslında yapamadıklarımızın fotoğraflarıdır. Bir meclisin aynadaki yansıması o ülkenin cezaevleridir. Dolayısıyla bugün dönüp cezaevlerine bakmak lazım. Cezaevleri işkencehanelere dönüşmüştür, cezaevleri ölümevlerine dönüşmüştür. Bugün inşa edilen, yapılan cezaevleri hiçbir insani tutarlılıkla, insani yaklaşımla açıklanamayacak âdeta kuyu tipi cezaevleriyle birer ölüm hücresi olarak inşa edilmektedir. İşte, bu ülkenin gerçek fotoğrafı cezaevlerinde saklıdır. Buraları görmeksizin bu ülkede önümüze koyduğumuz sorunları çözmemiz ne kadar mümkün bilemiyoruz. Evet, şu anda hasta tutsaklar ölüme yatmış durumda.
Sadece bu mu? Evet, Meclis başarılı olmak istiyorsa kendini bu izolasyondan kurtarmak zorunda; duvarlarını yıkmak, kendini topluma, halka açmak zorunda. Hak mücadelesi veren, sesini Mecliste duyurmak isteyen işçilerin önüne polis barikatları çıkaran değil onları ağırlayan, onları dinleyen, tıpkı FERNAS işçilerinde olduğu gibi onların sözünü dinleyen ve sorunlarını çözen bir yerde olmak zorunda. Öğretmenleri dinlemek zorunda, sanatçıları dinlemek zorunda. Bugün bu toplumda mağdur olan herkesin eğer bir derdi varsa, o derdinin çözüm yeri Meclisse Meclis onları engelleyen değil onlarla buluşan bir yerde durmak zorunda. Evet, yapamadıklarımız bunlar. Başarılı olmak istiyorsak toplumun gündemini gündemimiz yapmak zorundayız, toplumun sorunlarına çözüm bulmak zorundayız. Hele hele bugün olabildiğince kronikleşmiş yapısal sorunlara bir an önce çözüm üretmekle sorumluyuz. Bunları yapamadığımız sürece temennilerden öteye geçemeyen açılışlarla ve bir sene boyunca kendini izole etmiş bu Meclis, tek bağlantısını sarayla kurarak, sarayın gündemini gündemi yaparak yol alamaz, hiçbir soruna da çözüm üretemez; üretemediği için zaten böyle bir kaosun içindeyiz, böyle bir krizler yumağının içinde boğulmaya devam ediyoruz. İşte, bu nedenden dolayı artık bu Meclis vesayetten kurtulmalıdır.
Dün Meclisin açılışında dile geldi; kuvvetler ayrılığının, güçler ayrılığının ne kadar önemli olduğu, Meclis çalışmalarında da ne kadar önemli olduğu dile geldi. Evet, o kuvvetine sahip çıkan, o kuvvetini başkalarına aktarmayan; başkalarının vesayetiyle, yürütmenin vesayetiyle, yargının vesayetiyle hareket etmeyen, kendi öz gücünü koruyan bir Meclise ihtiyacımız var. O yüzden, kuvvetler ayrılığına olabildiğince, kıskançlıkla sahip çıkması gereken bir Meclise ihtiyaç var. Bunu hayata geçirmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu anlamıyla, yeni çalışma dönemi, her şeyden önce kuvvetler ayrılığını ve denge denetleme mekanizmasının işlerliğini mutlaka sağlamak zorundadır. Evet, bir iç tüzüğe ihtiyaç var, İç Tüzük'ün yenilenmesine ihtiyaç var ama bu, Meclisin kendi kuvvetler ayrılığı ilkesine ve denge denetlemesine sahip çıktığı bir yerden, Meclis çalışmalarını demokratikleştiren bir yerden, toplumla buluşan, toplumun sorunlarını taşıyan bir yerden mi olacak yoksa sarayın vesayetinde, muhalefeti susturan, Meclis çalışmalarını daha da güdükleştiren bir yerden mi olacak? İşte önümüzdeki mesele bu. Dolayısıyla iç tüzük çalışmaları aslında anayasa çalışmalarına da yol gösterecektir. Nasıl bir anayasa istiyoruz? Evet, dile geliyor, sivil bir anayasa istiyoruz. Şeklî olarak sivil olması yetmez, 12 Eylül anayasasından tabii ki kurtulmamız lazım ama sadece 12 Eylül anayasasından şeklî olarak kurtularak yol alamayız, ruhundan da kurtulmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - 12 Eylülün ruhundan kurtulmadan demokratik bir cumhuriyet için anayasa yapamayız. 12 Eylülün ruhundan kurtulmadan eşit yurttaşlığı, çoğulculuğu, bu ülkedeki halkların taleplerini dikkate almayan bir yerden anayasa yapamayız. Dolayısıyla çoğulcu, özgür, laik, demokratik bir cumhuriyet için anayasanın nasıl olması gerektiğini aslında bu Meclis de mutlaka tartışacaktır ama vesayetlerden ve o ruhtan, 12 Eylül ruhundan muhakkak kurtulmak zorundadır.
Son olarak, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bugün Orta Doğu yanıyor. Tam bir yıl önce, 7 Haziranda İsrail'in Gazze saldırılarıyla başlayan, soykırıma dönüşen, 41 binden fazla insanın katledildiği bir faciayı bir yıldır birlikte yaşıyoruz. Şimdi, Hizbullah bahanesiyle Lübnan'ı işgal etmeye devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Evet, İsrail saldırılarına karşı onlarca kez kınamada bulunduk, yine kınamalara devam ediyoruz ama bu saldırıyı durduramadığımız gibi savaş bütün Orta Doğu'da olanca hızıyla yayılmaya devam ediyor. 22 Arap ülkesi var. Diyoruz ki: Bu Arap ülkeleri neden engel olmuyor, bu Arap kardeşliği nerede? Aslında bizi yanıltan şey şu: Bütün o devletler hatta bizim durduğumuz yer hatta İsrail'in içinde olduğu şey kapitalist sistemin bizatihi kendisidir. Kapitalist sistemin savaşları Orta Doğu'yu yakmaya, yıkmaya devam ediyor. İşte, o gördüğünüz ticaret hatları, enerji hatları yani Orta Doğu'nun paylaşım savaşına aslında biz de bir yerde ortak oluyoruz. Bunu durdurmanın yolu, Orta Doğu halkları için, Orta Doğu'da yaşayan insanlar için bir barış siyasetiyle adım atmaktan geçiyor. Bunun yolu var mıdır? Vardır. Bunun yolu üçüncü yoldur. Bunun yolu barış siyasetidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, teşekkür için açıyorum, buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bunun yolu bize düşen kısmıyla barış ihraç etmektir; tezkere çıkarmak değil, sınır ötesi harekât kararları almak değil.
Biz, ısrarla ve hep birlikte Kürt meselesinde demokratik çözümü mutlaka hayata geçirmeliyiz. Bunun ilk adımı da İmralı tecridinin sonlanmasıdır İmralı'nın kapılarını açın, Türkiye'ye de Orta Doğu'ya da barış gelsin.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)