Konu: | Bir seneyi aşkın bir süredir İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam, soykırıma varan büyük insanlık suçları ve son günlerde özellikle Lübnan'a karşı neredeyse bütün dünyaya naklen seyrettirdiği saldırıları dolayısıyla bölgede yayılma ve büyük bir millî güvenlik tehdidi hâline gelen İsrail saldırganlığı konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesi için gerçekleştirilen özel oturuma ilişkin konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 4 |
Tarih: | 08.10.2024 |
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, bugün özel bir oturum nedeniyle birlikteyiz. Bir seneyi aşkın bir süredir İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam, soykırıma varan büyük insanlık suçları ve son günlerde özellikle Lübnan'a karşı neredeyse bütün dünyaya naklen seyrettirdiği saldırıları dolayısıyla bölgede yayılma ve büyük bir millî güvenlik tehdidi hâline gelen İsrail saldırganlığı konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesi için bugün bu özel oturumu birlikte gerçekleştireceğiz.
(Uğultular)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, oturumu başlattık. Lütfen, sükûnet sağlanırsa herhâlde oturum daha rahat bir şekilde takip edilir.
Öncelikle şunu söylemek isterim ki İsrail'in işgal, ilhak ve imha planları sadece geçen yıl başlamış değildir yani İsrail'in Gazze'yi ya da Filistin topraklarını ilhak, işgal ve imha planlarının bir yıllık bir geçmişe ait olduğunu düşünmek fevkalade yanıltıcı olur. Esasında, geçtiğimiz yıldan itibaren devam eden ve nerede duracağı henüz belli olmayan bu sürecin devam eden tarihsel bir sürecin üçüncü halkası olduğunu ifade etmek isterim.
Hepinizin bildiği gibi, bu senaryonun birinci perdesi 1917 yılında Osmanlı cihan devleti Filistin topraklarından çekilmek mecburiyetinde kaldığında orada ilan edilen İngiliz mandasıyla birlikte uygulamaya konulmuştu. İngiliz manda yönetiminin yaptığı ilk iş, Filistin topraklarına dünyanın dört bir tarafından ve özellikle Doğu Avrupa'dan getirdiği işgalcileri yerleştirmek, onlara yeni birtakım yerleşim alanlarını açmaktı. Bildiğiniz gibi, 1917'de başlayan bu süreç, 1957'de bölünme planıyla birlikte ve arkasından devam eden süreçlerle, savaşlarla, çatışmalarla birlikte İsrail her gün, her ay adım adım ilerleyerek Filistin topraklarının büyük bir kısmını ilhak, imha ve işgal projesini sürdürdü. Birinci perde son derece kanlı birtakım gelişmelere sahne olmuştu. İkinci perdenin yani Orta Doğu'da devam eden bu sürecin, bu oyunun, senaryonun ikinci perdesi ise 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ı işgaliyle birlikte açılmıştı. Bu süreçte de Amerika'nın Irak'ı işgaliyle birlikte bölgedeki ülkelerin tamamı, neredeyse tamamı istikrarsızlaştırıldı, bölündü, parçalandı, siyaseten yönetilemez hâle getirildi. Irak'ın, Suriye'nin, Lübnan'ın, Yemen'in, Sudan'ın, Libya'nın durumu ortadadır. Dolayısıyla ikinci dönemde devam eden, ikinci perdede devam eden işler Orta Doğu ülkelerini ve halklarını tamamen bir çaresizlik içerisine, kararsızlık içerisine, bölünmüşlük içerisine sevk etti ve maalesef yirmi yıl gibi kısa bir süre içerisinde 2023'ün Ekim ayına gelinmiş oldu. 2023'ün Ekim ayında İsrail büyük bir askerî güçle Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Batı ülkelerinin de kendisine vermiş olduğu destekle birlikte bölgeye bütün gücüyle abanmaya başladı. Bu süre içerisinde ortaya konulan insanlık suçları herhâlde insanlık tarihî boyunca gerçekleştirilmiş en kanlı insanlık suçlarıdır. Bu suçlar karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisinin, millî iradenin merkezi olarak ortaya koyduğu, bu insanlık suçlarına karşı geliştirdiği tavrı her türlü övgünün üstünde gördüğümüzü bir kere daha ifade etmek isterim. 2023'le birlikte başlayan süreçte ise İsrail, hazır bölge ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, parçalanmış ve bölünmüş bir hâlde bulmuşken, bazı dostlarını da burada koşulsuz bir şekilde yanında destek verir bir hâlde bulmuşken son adımı atmak, son vuruşu yapmak, altın vuruşu gerçekleştirmek istiyor. Böylece, bu durumdan istifade etmek isteyen İsrail'in, maalesef, adım adım işgal, imha ve ilhak planlarını gerçekleştirmekte olduğu ve yakmış olduğu bu büyük ateş çemberinin -tabiri caizse- bir ateş çukuruna dönüştürüldüğü aşikârdır. Şimdi Netanyahu ve yönetimi, yapmış oldukları, açmış oldukları bu ateş çukuruna bütün bölge halklarını atmaya çalışıyorlar. Mesele, Türkiye açısından da ülkemiz açısından da fevkalade hassas bir noktadadır. Onun için, bir millî güvenlik sorunu olarak gördüğümüz İsrail'in bölgedeki yayılmacı politikaları, özellikle Lübnan'a yapmış olduğu saldırılar sonrasında, zaten uluslararası sistemi, uluslararası hukuku yerle bir eden tavrının daha da azgınlaşacağının aşikâr olduğu bir ortamda, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, birlik içerisinde, beraberlik içerisinde ve millî güvenliğimizi her şeyin üstünde tutan bir anlayışla, bölgedeki politikalara karşı emin adımlarla ilerlememiz gerekir.
Bu çerçevede, ümit ediyorum ki bugünkü bilgilendirme toplantımızda bir kez daha birlik ve beraberlik içerisinde ülke olarak, millet olarak kendimizi bu tehlikelerden nasıl koruyabileceğimizi gündeme getireceğiz ve gerçekten sınır tanımaz, herhangi bir şekilde uluslararası hukuku asla kabul etmeyen bu anlayışa karşı nasıl mücadele edilebileceğini burada bir kere daha konuşacağız.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, meselenin vahametini anlatmak için söylenebilecek çok cümle var ama bir tek şeyi söyleyerek sözlerimi tamamlayacağım: Bu kadar çok insan öldürülmüşken hatta ve hatta acı bir şekilde Gazze'de bir yıldır katledilen insanların sağlıklı bir istatistik verisi bile ortada yokken, Filistin topraklarının ardından İran'ın, Lübnan'ın ve Suriye'nin egemenlik hakları açıkça ihlal edilmişken hâlâ bazı ülkelerin İsrail'in bu saldırgan tavrına karşı sınırsız bir destek verdiğini görmek hepimizi yaralıyor. Çok açık söylüyorum; böylesine büyük, ağır bir insanlık suçuna rağmen hâlâ birileri kalkıp ölçülü bir cevaptan bahsediyorsa bunun bir tane anlamı vardır, bu bölgede daha fazla ateşin devam etmesine yeşil ışık yakmakta olduklarını ilan ediyorlar demektir.
Daha fazla dikkatli olmamızı gerektiren önemli hususlardan biri bu açıklamanın altında gizlidir, şifreleri burada gizlidir. Utanmadan bunu söyleyenlere buradan sizler adına bir kere daha söylemek istiyorum: Ölçülü bir cevap verme hakkı acaba kaç 10 bin insan öldükten sonra bir hak olarak ortaya çıkıyor? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ya da daha kaç 10 bin kişinin öldürülmesine yeşil ışık yakılıyor? Bütün bu meseleleri tamamıyla rasyonel planda, ülkemizin ve bölgemizin menfaatlerini düşünecek bir şekilde bugün burada konuşacağız ve zaten Türkiye Büyük Millet Meclisinin, zaten Türkiye siyasetinin ilk günden itibaren en önemli önceliklerinden biri olan bölgedeki bu ateşin söndürülmesi için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getireceğiz.
Ben bu vesileyle açılışını yaptığımız bu oturumun hayırlı, bereketli, uğurlu olmasını temenni ediyorum.