GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/1806, 1813, 1827, 1828, 1829, 1830) No.lu Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Akıl, Ruh ve Beden Sağlıklarının Gelişimi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:4
Tarih:08.10.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları başında bizi izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bu çatı altında, bu ülkenin yaşam standartlarını, halkların refahını, toplumsal gelişimini nasıl sağlayabileceğimizi, ekonomisini, iç ve dış barışını konuşmalıydık ama bir çocuğun katledilmesini, bir çocuğun cenazesinin on dokuz gün boyunca nasıl bulunmayışını konuşmak için ve bunun üzerine bir komisyon kurmak için buradayız. Ne yazık ki Diyarbakır Surları ile İstanbul Surları birbirine kadın cinayetleriyle, çocuk cinayetleriyle bağlandı, böyle bir durumdayız. Narin 8 yaşındaydı, yaşayacak bir hayatı, gerçekleşecek hayalleri vardı ama tüm hayalleri üç dakika içerisinde sona erdirildi. En son 15.15'te köy okulunun kamerasında görüldü, oradan camideki kurstan çıktı, 15.18'de buradan arkadaşlarına el salladı ve on dokuz gün sonra evinin içinde, yatağında, güven ve huzur içinde uyuması gereken Narin'in cenazesi evinden 3 kilometre uzakta, dere yatağında gizlenmiş olarak bulundu. Neredeyse tüm köy suça ortaktı. Aile hemen telefonların hepsini kapattı; bütün mesajlarını sildiler, âdeta organize bir şekilde hareket ettiler. Saklanan neyse artık... Kendilerini koruyan yalnızca avukat ordusu değil; kim bilir daha hangi aparatlar, kimler kimler -kırk yıl boyunca tanıyor- koruyorlardı ki aile en başından beri şok edici bir şekilde, özgüvenle hareket ediyordu. Daha önce de söyledik, bugün burada yeniden söyleyelim: Narin olayı, Narin davası ikinci Susurluk davasıdır. Eğer iktidar milletvekilleri 8 yaşında bir çocuğun katledilmesinde "Aile arasıdır." diyorsa o aile bizim bildiğimiz ailelerden değildir, eğer odak değişsin diye aile mitingleri yapılıyorsa orada üstünün örtülmesi gereken konular vardır. Narin cinayetine dair, konuyu hasır altı etmeye yönelik her açıklama soruşturma konusudur, soruşturmamak ise bir suçtur. Bütün bunlar devletin özel savaş politikalarının bir parçasıdır. Organize cinayetler de kolluk ellerinde uygulanan cinayetler de çocuklara yönelik cinsel istismarlar da -her türlü- devletin özel savaş politikalarının bir parçasıdır ve ona hizmet ediyor. Cezasızlık politikalarıyla bugün nefes alınabilecek bir alan bırakılmamışken şiddet verilerini kamuoyuyla paylaşmamak da bunun başka bir göstergesidir. Âdeta toplumu felç etmek istenen politikalar yürütülmektedir.

Bugün gelinen durumda çözümlenmeyen her katliam, verilmeyen her ceza toplumun çürümesinin sebebidir. İktidar, kadın ve çocuk düşmanı, savaş yanlısı politikalarıyla toplumun günden güne çürümesine sebep olmaktadır. Bu ülkede çocuklar bile hayatta kalma mücadelesi vermek zorundalar. Bugün bir çocuğun öldürülmesinden bahsediyoruz ama bu çocuk sadece Narin değil... Mesele, Türkiye'de katledilen çocukların yanı sıra her gün can güvenliği tehdidi altında olan çocukların meselesidir. Çocukların can güvenliğini sağlayamayacak, sağlamayacak bir iktidarın varlığı hiçbir anlam da ifade etmiyor.

Bakın, 2006 yılında dönemin Başbakanının "Çocuk da olsa, kadın da olsa gereği yapılacaktır." söyleminin bu katliamların önünü nasıl açtığını ve nasıl normalleştirmeye çalıştığını unutmamak gerekiyor. Bu söylemlerin ardından, Enes Ata'yla beraber 6 çocuk katledildi.

Ülkemizde 2016'dan bu yana çocuklara yönelik şiddet güncel verilerle paylaşılmıyor. Birkaç örnekle hafızalarımızı tazeleyelim. Sadece kürdistanda on altı yılda zırhlı araçların karıştığı 82 kaza oldu ve bu 82 kazada 22 çocuk katledildi, 23 çocuk da yaralandı. Rabia Naz'ın katledilmesi, Silopi'de Muhammed ve Furkan Yıldırım kardeşlerin evlerine zırhlı aracın girmesiyle katledilmeleri; dava uzun süre devam etti, hâlâ tutuklu yargılanan yok. Helin, Uğur, Cemile polis kurşunuyla katledildi ve cezasızlıkla devam etti, failler cezasız kaldı. Ceylan Önkol yaşam alanına atılan bir havan topuyla katledildi ve annesi parçalarını eteğinde topladı. Berkin Elvan 14 yaşında gaz fişeğiyle yaralandı, uzun süre hayat mücadelesi verdi ve 15 yaşında yaşamını yitirdi. Roboski'de çocuklar bombalarla katledildiler. Diğer yandan, Afrin'de kaçırılan kız çocukları Ankara'da çıktı. IŞİD'i sarıp sarmalayanlar, bu coğrafyanın çocuklarına kan kusturdular. Deprem bölgesinde kaybolan çocukların akıbeti ve sayısı hiç belli değil zaten. İsmailağa tarikatında çocuk istismarı, Aladağ'da yurt yangınında üzerine yangın kapısı kilitlendiği için yanarak can veren kız çocukları, Ensar Vakfı davası ve karşımızda "Bir kereden bir şey olmaz." diyen Bakan ve gülerek oy kullanmalar. İşte, Türkiye'nin çocuk politikası tam da bu. Keşke bugün barınma, beslenme, eğitim sorunlarını nasıl çözebileceğimizi konuşsaydık. Çocuklar uluslararası sözleşmelerle haklarından yoksun bırakılıyorlar, çocuk olma kimliğini tanımadan hayatlarını kaybediyorlar ve katlediliyorlar. Veriler saklanabildiği kadar saklansın ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Her bir yurttaş artık güne "Ya sıra bende ya da çocuğumda." diye uyanıyor.

Narin için Diyarbakır'da yaptığımız bir eylemde polislerin eylemi engellemesi sırasında vatandaşın cümlesi şuydu, "Bugün Narin ise yarın benim çocuğum ya da benim kardeşim olacak. O yüzden eylemimi yapacağım." diye tepki göstermişti. Bu sistematik şiddet ve cezasızlık politikası sadece bireyleri değil, tüm toplumu bir özel savaş stratejisi altında ezme politikasıdır. Yürütülen bu politikalar toplumda korku, güvensizlik ortamı yaratmak, insanların birbirine yabancılaşmasını sağlamak üzere kurgulanıyor ancak tüm çabalara rağmen halkın direnme iradesinin kırılmayacağını... Haftalardır Narin için ayakta olan kamuoyu ve halklar var.

Yine, dün, Diyarbakır'da birkaç gün önce katledilen kadın için ve İstanbul'da katledilen kadınlar için binlerce kadının Diyarbakır sokaklarında, ayakta "Bunu kabul etmiyoruz." diye haykırışları da bunu saklayamayacağınızın bir göstergesi.

Yaşanan her zulüm, her haksızlık, her katliam karşısında başta kadınlar olmak üzere çocukların her yerde kendi öz savunmasını ve örgütlülüğünü güçlendirmesi gerekiyor. Öz savunmasız ve örgütsüz her çocuk, her kadın bu katliamla karşı karşıya kalacak. O yüzden biz de buradan kadınlar ve çocuklar olarak öz savunmamızı ve örgütlülüğümüzü büyüteceğimizi belirtmek istiyoruz. Çocukların yaşam hakkını korumak için örgütlü bir direniş şarttır. Burada Narin için konuşuyoruz ancak bu ses kaybedilen her çocuk için yükseliyor. Bugün bu araştırma komisyonunu Narin cinayetinin araştırılması için kuruyoruz ama biliyoruz ki bu, bir çocuğun değil katledilen ve kaybedilen bütün çocukların, bütün toplumun meselesidir. Demokratik bir toplum, demokratik bir yaşam, demokratik bir aile inşa edilmeden çocukların güvenliğini sağlamak mümkün değildir. "Öyleymiş gibi yapmak" bu devlet aklının en kadim geleneklerindendir. Gözünü kırpmadan çocukları koruyan sözleşmeleri feshedenlerin dertlerinin çocuk olmadığını çok iyi biliyoruz. Özellikle Narin cinayetine dair şaibeler sürerken hiç inandırıcı olmayan senaryolarla odak değiştirme tam da AKP-MHP iktidarına yaraşır bir yöntem. Türkiye bilinçli politikalarla koca bir kadın ve çocuk mezarlığına çevrilmiş durumda.

Bir şey daha ifade etmek istiyorum: Bu araştırma komisyonunun, daha önce Rabia Naz ve Furkan, Muhammet kardeşlerin davalarında olduğu gibi yalnızca halkın öfkesini yatıştırmak amacıyla kurulan, gerçek bir sonuca ulaşmayan bir yapı hâline gelmesine asla izin vermeyeceğiz. Bugün Narin için başlatılan bu süreç bir formalite olmamalı çünkü bu sadece Narin'in değil, kaybettiğimiz, adalet aradığımız tüm çocukların, tüm toplumun meselesidir. Yıllardır çözüme kavuşmayan davalar, karanlıkta bırakılan gerçekler ve üstü örtülen cinayetlerle çocukların hayatı göz ardı ediliyor. Bizler bu kez gerçek bir adaletin sağlanması için buradayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Aydeniz.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Bu komisyonun amacının saptırılmasına, faillerin korunmasına ya da olayın unutturulmasına asla izin vermeyeceğiz. Katledilen bütün çocuklar için adalet talebimiz bitmeyecek çünkü bu mesele sadece bir çocuğun hayatı değil toplumun vicdanı ve bugünümüz olan çocukların geleceği içindir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)