| Konu: | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 10.10.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tüm siyasi parti gruplarının ortak mutabakatıyla, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulması üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Evet, kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, taciz, tecavüz, çocuk istismarları… Ayşenurlar, İkballer, Emineler, Gülferler, Özgecanlar, Narinler ve Sılalar, binlercesi… Hunharca katledilen kadınlarımız ve çocuklarımız, her biri vicdanımızda yanan kor ateşleri gibi. Bu ateşleri ruhumuzu yakıyor, insanlığımızdan hepimizi utandırıyor. Suçlular mevcut düzenin sunduğu müsamahadan dolayı sonuna kadar bundan yararlanıyor. Hukukun katledildiği ülkemizde ceza sistemimizdeki hafifletici sebepler, iyi hâl indirimleri, yetersiz denetimler ve ülkeyi yönetenlerin söylemleri suça davetiye çıkarıyor sayın milletvekilleri. Kadına, çocuğa ve kendinden güçsüz olanlara yönelik şiddet, istismar acziyetin, aşağılık kompleksinin, bozuk ruh sağlığının ve çarpık ahlak anlayışının bir tezahürüdür diyorum. Ne hâle geldiğimizi, toplumsal bir çözülme yaşadığımızı görmek için gündüz kadın programlarında reyting almak uğruna iştahlı sunucuların programlarına bakın yeter. Tabii ki bir sözleşme, raporlar ve kanunlar, Anayasa’da yazılanlar tek başına kadına şiddeti önleyemez ama İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti önleyici politikalar için ülkelere yol haritası çiziyordu, kaldırdınız. Zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var sayın milletvekilleri. İnsan kavramının değersizleştirildiği günümüzde insanı merkeze alan bir anlayışa ihtiyacımız var. Tüm hukuki, ekonomik, sosyal tedbir ve uygulamaların yanı sıra eğitime ihtiyacımız var ve kadına yönelik şiddete -beyefendiler, sayın vekiller, sizlere sesleniyorum- karşı olan samimi erkeklerin kadınlardan çok daha seslerinin gür çıkmasına ihtiyacımız var. Şiddetle mücadelede tavizsiz tutum kamu ve tüm toplum için vazgeçilmez olmalı. Şiddetin önlenmesi için zihniyetin değişmesi gerekiyor. Kanunlardaki eksikliklerin ve uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi için kararlılık gerekiyor. Asla bu konuda taviz verilmemesi gerekiyor. Demokrasi kültürünün gelişmesi ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin hayat bulması gerekiyor. Demokrasinin olmadığı yerde kadın haklarını, dahası insan haklarını savunamazsınız. Toplumun ve yaşamın her alanında, tüm karar alma mekanizmalarında kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve korumak için öncelikli bir devlet politikası gerekiyor. Sayın milletvekilleri, ekonomik koşulların ağırlaşması toplumun her kesimini mutlaka etkiliyor ancak bu durumdan en fazla etkilenen kadınlar. Yoksullaşan daha çok kadınlar yani kadın yoksulluğu giderek çok fazla artıyor. İş piyasasında ilk işten çıkarılan, ilk gözden çıkarılacak olanlar yine kadınlar oluyor. Bu yüzden, ekonomik kriz kadın istihdamını çok olumsuz etkiliyor, kadınları çok kötü yönde etkiliyor. Çalışmayan kadınlar aile geçiminde daha da büyük sıkıntı yaşıyor. Kayıt dışı çalışanların çoğu kadın değerli milletvekilleri. Kadınımızı yoksullaştırdınız ya, bir kuru soğana muhtaç ettiniz. Devletin görevi nedir sayın milletvekilleri? Kadın yoksulluğunu bitirecek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak çalışmalar yürütmektir. “Toplumsal cinsiyet eşitliği” bundan, bu kavramdan çok rahatsız oluyorsunuz iktidar mensupları. Toplumsal cinsiyet eşitliği bireylerin cinsiyetlerine yani kadın-erkek olmalarına bakılmaksızın hayatın tüm alanlarında eşit fırsat ve haklardan yararlanması ve eşit muamele görmesi, diledikleri tüm alanlarda kişisel bilgi ve becerilerini geliştirebilmesi ve tercihler yapabilmesidir. Kimi rahatsız etti bu tanım? Sürdürülebilir kalkınmayı ve demokratikleşmeyi tam anlamıyla başarmış bir ülke olmak için toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamamız gerekiyor. Toplumda kadın cinayetleriyle ilgili tepki arttığında iktidar grubu o konuda araştırma komisyonu kurmak için harekete geçiyor. Kaç kere siyasi parti grupları tarafından önergeler, araştırma önergeleri verildi bu konuda, hepsini reddettiniz. Biraz önce Grup Başkan Vekili çok kıymetli olduğunu ifade etti. Yani siz verince mi kıymetli oluyor? Bu, memleketin meselesi, kadınlarımızın meselesi. 2015 yılında kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurulmuş ama seçim araya girdiği için rapor görüşülmemiş ve hükümsüz olmuş. Bakın, 8 Mart 2021'de, yine tüm partilerin vermiş olduğu araştırma önergeleri birleştirilerek kadına yönelik şiddet konusunda uygulamada var olan eksikliklerin tespit edilmesi için bir komisyon kuruldu ve çok kısa bir süre sonra, 20 Mart 2021'de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı. Yani sebep buymuş ve neticede birçok siyasi parti grubundaki temsilciler gibi ben de bu komisyonun sağlıklı çalışmadığını, çoğulcu olmayıp çoğunlukçu bir anlayışla hareket edildiğini, davet edilenlerin bile kadına bakış açılarının uygun olmadığını gördüm. Neticede, 8 Mart 2022 yılında Meclis araştırması raporu Genel Kurula geldi; 912 sayfalık bir rapordu, birçok da tespitler vardı -ne yaptılar bilmiyorum- o tespitlere uygun kanun teklifleri mi hazırlandı, uygulamadaki eksiklikler mi giderildi; bundan bir haberimiz yok ve raporu okuma imkânı olmadan, bir oldubittiyle Meclisten geçti. Şimdi, değerli arkadaşlar, yeniden bir araştırma komisyonu kurulacak; tabii ki kurulsun, faydası var mutlaka ama sağlıklı bir çalışma yapıp sonuçlarını iyi değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Evet, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemiz şiddet ve cinayet oranlarının ve kadın haklarına yönelik ihmallerin artmasına neden oldu; böyle bir şey yoktur demeyin. Bu durum kadına karşı şiddet eğilimlerinin cüretini artırdı sayın milletvekilleri ve sahada bir boşluk oluşturulup kadının devlet desteği ve korumasından mahrum kalmasına, ihmallere sebebiyet verdi. O yüzden, bakın, Türkiye'de bu yılın başından bugüne 296 kadın katledildi, 184 şüpheli kadın ölümü var. Son on yılda baktığımızda 5 bine yakın kadın hunharca öldürüldü. Türkiye kadınların can güvenliğinin tehdit edildiği bir ülke hâline geldi. Kadınların erkek şiddetine karşı koruma talebi sayısı yüzde 200'e dayandı. Ayrıca, yine, Türkiye OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldi. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye, 146 ülke arasında Suudi Arabistan'ın da gerisine düşerek 127'nci sıraya yerleşti. Sayın milletvekilleri, hedefimiz hiçbir kadının şiddete uğramadığı; eğitim, çalışma ve özel yaşamında ayrımcılığa maruz kalmadığı, her kadının özgürce yaşadığı bir Türkiye olmasını istiyoruz. Kadın cinayetlerinin önlenmesi, kadınların güvenliğinin sağlanması için hem failler hem de taraflarla irtibat hâlinde olan çeşitli kurumların hesap vermesini sağlamak için kadın cinayeti vakalarının analizine yönelik ne çalışma yapıldı? Kadına yönelik ayrımcılığa neden olan, kadına yönelik şiddeti onaylayan, yeniden üreten tüm olumsuz yargıların ve geleneksel tutumların değiştirilmesi amacıyla tüm topluma etki edecek bilinçlendirme, farkındalık ve zihniyet dönüşümü seferberliği başlatabildik mi? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Tamamlayın lütfen. ŞENOL SUNAT (Devamla) – Değerli milletvekilleri, çok şey söylenebilir, zamanım elvermeyecek, sadece şunu söylemek istiyorum: “Dünyada her şey kadının eseridir.” diyor Büyük Önder’imiz. Kadın eğitendir, kadın büyütendir, kadın üretendir. Yine Ziya Gökalp diyor ki: “Kadın yükselmezse alçalır vatan.” Kadın gözetendir, vakfedendir ve öğretendir ama en çok da ezilen yine ülkemizde kadındır. Var edendir, can verendir, sabredendir. O yüzden kadına şiddet asla kabul edilemez. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)