| Konu: | Saadet Partisi Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 15.10.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA KAMURAN TANHAN (Mardin) – Şimdiden teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sağ olasın. KAMURAN TANHAN (Devamla) – Sayın Başkan, aslında, ben kod 37’yle ölüme, açlığa mahkûm edilen KHK mağdurlarıyla ilgili birkaç hususta Sayın Meclisin ve kamuoyunun dikkatini çekmek istiyorum. Biliyorsunuz, Sosyal Güvenlik Kanunu’nda “kod 37” diye bir kod düzenlenmektedir ve bu “KHK’yle kamu görevinden çıkarılma işlemi” demek oluyor; bu, esasında bir fişleme kodu. 15 Temmuzdan sonra ilan edilen OHAL KHK’leriyle 120 binden fazla insan işinden edildi. Bir de doğrudan KHK’nin ekli listelerinde adları ve kimlik numaraları yazılarak fişlenen, lekelenmeme hakları ihlal edilen ve masumiyet karineleri yok sayılan insanlar var. Bu insanlar hakkında bir yargı kararı yok ama yürütme organı kendisini bir yargı gücü yerine koyarak bunları damgaladı. Bu kişilerin millî güvenliğe tehdit oluşturduğu iddiası söz konusu, irtibatlı ve iltisaklı olmakla suçlandılar; kanun hükmünde kararnamelerle yapıldı bu hususlar kimlik numaraları yazılarak üstelik, hem de Resmî Gazete'de ilam edilerek. Bakın, bütün bunlar Anayasa’sında “hukuk devleti” yazan bir ülkede oldu, yürütme yargısız infaz yaptı ve yapmaya devam ediyor. Fikrini söyleyene, akademik özgürlüğünü kullanana yaptı bunu ama Anayasa Mahkemesi barış akademisyenleri için yapılan başvuruya “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiri için “Yazılanlarda, söylenenlerde bir suç yok.” dedi, “İfade özgürlüğü var.” dedi, “Akademik özgürlük var.” dedi. Herkesi bağlayan Anayasa Mahkemesi kararları bir tek iktidar blokunu bağlamıyor anlaşılan belli ki. Ama Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son fıkrası Anayasa Mahkemesi kararlarının Resmî Gazete'de hemen yayımlanacağını; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamları ve gerçek ile tüzel kişileri bağlayacağını hüküm altına almıştır ama öyle değil, öyle de olmuyor, “Beni bağlamaz.” diyen kişiler ve kurumlar var. Mesela, iktidar partisi adına konuşup yazanlar, idari makamları bağlamayacağını söyleyenler hem de bunu Anayasa’ya bağlı kalacağına yemin etmiş insanlar söylüyor. Barış akademisyenleri derken Nobel Ödülü alan Daron Acemoğlu eğer Türkiye'de akademisyen olsaydı, eğer Türkiye'de görev yapmış olsaydı -ki Boğaziçi Üniversitesinde akademisyenlere destek verdi- en iyimser durumla, muhtemelen üniversiteden atılırdı, KHK’li olurdu, belki soruşturma geçirir, hakkında yurt dışı kararı getirilirdi, açlığa ve ölüme mahkûm edilirdi ama Türkiye'de olmadığı için bugün Nobel Ödülü alan Daron Acemoğlu’nu bu sıralarda herkes tebrik ediyor; bu da çürümüşlüğün bir diğer fotoğrafı, bir diğer resmidir. Herkesi selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)