Konu: | İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 8 |
Tarih: | 16.10.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – İYİ Partimizin grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel kurulu saygıyla selamlarım. Gıdaya erişim en temel insan haklarından biridir. Vatandaşların günlük olarak tükettiği pek çok ürünün içeriğinde olması gereken malzemeler yerine ucuz ve bazen de insan sağlığı açısından tehlikeli maddeler yer alıyor. Bu durum ciddi bir halk sağlığı sorunu hâline gelmiş durumda. Gıda güvenliğini sağlamak ve halk sağlığını korumak için öncelikle denetimlerin çok daha sıkı ve etkili bir şekilde yapılması gerekiyor. Bu denetimlerin yalnızca üretim aşamasında değil, dağıtım ve satış noktalarında da yapılması büyük önem taşıyor. Ayrıca cezaların caydırıcı hâle getirilmesi de şart. Sağlıksız ürün üreten ya da satan işletmelere uygulanan cezalar hem maddi hem de hukuki anlamda çok daha ağır olmalı, böylece üreticiler sahtecilikten caydırılabilir. Tüketiciler de bu konuda bilinçlendirilmeli. Gıda etiketlerini dikkatlice okumak, bilmedikleri ya da şüphelendikleri ürünleri tüketmemek konusunda bilgilendirilmelidir. Gıda güvenliği, her bireyin sağlıklı bir yaşam sürmesi için temel bir gerekliliktir. Ancak günümüzde kâr hırsı uğruna halk sağlığı tehlikeye atılmaktadır. Sahte ürünler, kimyasal katkı maddeleri ve yetersiz denetimler bu sorunun temel taşlarını oluşturmaktadır. Denetimlerin sıkılaştırılması, cezaların artırılması ve tüketici bilincinin yükseltilmesi bu sorunların çözülmesi için atılması gereken adımlar arasında yer almaktadır. Sağlıklı ve güvenli bir toplum için gıda güvenliğinin önemi asla göz ardı edilmemelidir. En çok tartışılan sorunlardan biri et ürünlerindeki sahteciliktir. Özellikle köfte, sucuk, salam gibi işlenmiş et ürünleri “dana eti” adı altında satılıyor fakat içeriğinde gerçek dana etinden çok daha fazlasını hatta çoğu zaman içinde dana etini ancak büyüteçle arayıp bulabiliyorsunuz. Bazı üreticiler dana eti yerine tavuk, hindi ya da soya gibi çok daha ucuz protein kaynaklarını kullanarak maliyetleri düşürüyor. Daha da kötüsü, bu ürünlerin içeriğinde çeşitli dolgu maddeleri, düşük kaliteli yağlar ve kimyasallar bulunuyor. Bu hileli üretim yöntemleri gıda güvenliğini ciddi şekilde tehlikeye atıyor ve tüketicilerin sağlığına zarar verebiliyor. Gıdalardaki bu tür sahtecilik sadece maddi bir dolandırıcılık değil aynı zamanda halk sağlığına doğrudan bir saldırıdır. Özellikle alerjisi olan ya da belli sağlık koşulları nedeniyle diyetine dikkat etmesi gereken insanlar için bu tür yanıltıcı etiketler büyük risk taşır. Örneğin, kırmızı et yerine tavuk ya da soya kullanılan bir ürün ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Ayrıca, hayvansal gıdaların sağlıklı olması hayvanların yedikleri yemle de yakından ilişkilidir. Antibiyotikler hayvansal üretimde hastalıktan korunma, tedavi ve büyümeyi hızlandırıcı olarak çok uzun yıllar kullanıldıktan sonra 2006 yılında Avrupa Birliği ülkelerinde ve Türkiye'de yasaklanmıştır; Türkiye'de verim artırıcı yem katkı maddesi olarak kullanılması artık yoktur. Bunun tek istisnası, etlik piliçlerde koksidiyoz hastalığını önleyici olarak yönetmelikte belirlenen bazı iyonofor grubu antibiyotikler, koksidiyostatların yem katkı maddesi olarak kullanılmasıdır. Sahada kullanılan antibiyotiklerin yaklaşık yüzde 70'inin hayvansal üretimde olduğu, kullanıldığı tahmin edilmektedir. Antibiyotik kullanımının tükettiğimiz gıdalarda kalıntı bırakması, antibakteriyel ilaçlara karşı dirençli bakteri suşu gelişimi riski tüketiciler açısından kaygı verici bir durumdur. Ülkemizde üretilen karma yemlerde, özellikle kanatlı kümes hayvanlarının yemlerinde katkı maddeleri yaygın olarak kullanılmakta olup kesim öncesinde katkı maddesi içermeyen yem kullanılması ilkesine gerekli özen gösterilmemektedir. Bu durumda, katkı maddesi hayvanın vücudundan atılamadan kesildiğinden tüketici sağlığı açısından risk oluşturmaktadır. Vatandaşlar bu durumu o kadar kanıksamışlar ki artık köy tavuğunun tadını unutmuşlar ve kusur buluyorlar. Bir diğer yaygın hile ise baharatlar üzerine yapılıyor. Geleneksel olarak kullanılan doğal baharatlar, gıdaların lezzetini artırdığı gibi, onların daha sağlıklı ve güvenilir olmasını sağlar. Ancak günümüzde bazı üreticiler, doğal baharatlar yerine kimyasal renklendirici ve aromaları tercih edebiliyor. Bunun en önemli sebebi kimyasalların daha ucuz olması ve ürünlerin renginin daha cazip hâle gelmesi örneğin kırmızı biber ya da zerdeçal gibi doğal renklendirici ve tatlandırıcılar yerine sentetik maddeler kullanılabiliyor. Arkadaşlar, yalnızca et ve et ürünlerinde, baharatlarda hile yapılmıyor; süt ve süt ürünlerinde, sofralık yağlarda, ballarda, neredeyse tüm gıda ürünlerinde hile yapılabiliyor. Resmen Allah'a emanet yaşıyoruz. AK PARTİ’si Hükûmeti yıllardır iktidarda olmasına rağmen, bırakın bu sorunlara çözüm olmayı sorunu neredeyse bizzat teşvik ediyor. Bir misal vereyim ki daha anlaşılır olsun: 24 Aralık 2017'de bir ülkeyle ticaret ve ekonomi anlaşması yapıyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Başkanım, tamamlıyorum. BAŞKAN – Buyurun, bitirin lütfen. Arkadaşlar, Divan üyesi arkadaşlar, çok nadir söz alabildikleri için sizin de izninizle süresini uzatıyorum. Buyurun. YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Yapılan anlaşmada “500 ton at, eşek, domuz ve katır eti ve sakatatları gümrük vergisine tabi tutulmadan ithal edilecek.” diyor. Biz bunu sorduk, sorunca da aylar sonra verilen cevap, inkâr. İyi de yapılmıyorsa bu imzalar neden atılıyor? İnsanların gözünün içine baka baka inkâr edince sorun ortadan kalkıyor, gizleniyor mu sanıyorsunuz? Hükûmetin bu konuda atması gereken ilk adım, tarımsal üretimi desteklemek ve yerli üreticiyi koruyacak politikalar geliştirmektir. Tarımsal girdilerin maliyetlerini düşürecek ve çiftçilerin üretim yapmasını kolaylaştıracak teşvikler sağlanmalıdır. Aynı zamanda ithalata dayalı tarım politikalarından vazgeçilerek yerli üretimin artırılması teşvik edilmelidir. Tarım sektörüne yönelik yapılacak bu reformlar, gıda fiyatlarının düşmesini ve halkın gıdaya daha kolay erişmesini sağlayacaktır. Üretim aşamasından başlayarak tüm süreç titizlikle izlenmeli, olumsuzluklar anında tespit edilmeli ve önlenmelidir. Aksi takdirde Türkiye'de gıda krizi daha da derinleşecek ve halk sağlığı konusunda ciddi sorunlar yaşanacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)