GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Birleşmiş Milletlerin Orta Afrika Cumhuriyeti’nde icra ettiği harekât ve misyon kapsamında yurt dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin son olarak 11/10/2023 tarihli ve 1394 sayılı Kararı’yla uzatılan iznin süresinin Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca 31/10/2024 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/932) münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:12
Tarih:24.10.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli Genel Kurul, sayın milletvekilleri ve sevgili halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de bu devam eden şiddet sarmalı sebebiyle yaşamını yitiren herkesi saygıyla anıyorum ama bir şiddete cevap başka bir şiddeti doğurmak, o şiddeti büyütmek ve çocukların ölümüne gidebilecek bir hamle yapmak değildir, böyle adımlar atmak değildir; bunu kınıyoruz. Dün Kobane’de, Tirbespiye’de, kuzeydoğu Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki küçük çocukların annelerinin kucağında öldükleri sahnelere şahit olduk; yaralı çocukların belki ekmek yiyecekleri un fabrikalarının bombalanmasına şahit olduk, altyapı ve üstyapının bombalanmasına şahit olduk. Ortalama bir dünyada normal bir düzende derdik ki BM’nin buna dair uyarıları var, BM “Altyapı, üstyapıyı hedef almak, askerî saiklerle hedef almak yanlıştır.” der, derdik burada ama dünkü Lübnan Tezkeresi’nde de dile getirmiştik, BM’nin artık reforma ihtiyacı var, BM’nin artık değişmesi gerekiyor. O yüzden de bu tezkereyi çelişkili buluyoruz. Bugünkü değerlendirmelerde, Grup Başkan Vekillerinin yaptığı değerlendirmelerde AK PARTİ Grup Başkan Vekili de benzer bir değerlendirme yaptı, dedi ki: “BM’nin bir reforma ihtiyacı var.” Gerçekten de katılıyoruz, BM’nin bir reforma ihtiyacı var. Bu MINUSCA Tezkeresi’nin yani bu mevcut tezkerenin de bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz çünkü örneğin Gazze'de, Refah’ta, Lübnan’da bu saldırılar yaşandığında, sivilleri hedef alan saldırılar yaşandığında hepimiz BM’yi göreve çağırdık ama bunu yapacak yapıya, kapasiteye, yetki alanına sahip değildi. O yüzden de tekrar diyorum ki geçen seneye bakalım; geçen sene bu tezkere görüşüldüğünde ne konuşulmuş, o günden bugüne Orta Afrika Cumhuriyeti’nde ne değişmiş ve biz bugün bu tartışmayı niye yapıyoruz diye tekrar bakmanızı öneriyorum. Yoksa her yıl tezkere geçirip, ellerimizi kaldırıp indirip hiçbir gelişme kaydetmeden, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşayan insanların yaşamına pozitif bir şekilde etki edecek bir şey yapamadan sadece elimizi kolumuzu kaldırıp indirmiş olacağız. Orta Afrika Cumhuriyeti -biliyorsunuz- dünyada beklenen yaşam süresinin en kısa olduğu ülke yani ömürleri çok kısa ama üstlerinde filler tepişiyor. Kim bu filler? Rusya var, Çin var, Fransa var, Batı Bloku var, bunların hepsi bu ülkenin üzerinde tepişiyorlar. Aynı zamanda 6,1 milyonluk nüfusun 3,4 milyonu tamamen yardımlara bağımlı olarak yaşıyor. Bu sebeple MINUSCA’nın çalışma faaliyetlerini, alanını değerli bulmakla birlikte eksik buluyoruz yani bu yardımın onlara ulaşması gerekiyor ama bu insanların tek ihtiyacı yalnızca bu yardım değildir. O yüzden de buna yine bütünlüklü yaklaşmak gerekiyor. Yine, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde işlenen insanlığa karşı suçlar sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesinde devam eden birkaç tane dosya var. Nasıl ki Gazze’yle ilgili bu davalara dâhil oluyorsak belki oralara da dâhil oluruz, “Gelin, insanlığa karşı suçlarla ilgili biz de tavır alıyoruz, biz de buradayız, bu davaya müdahil oluyoruz.” diyebiliriz. Az önce devlerin savaşından bahsettim. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde çalışan bir diplomat da bir siyasetçi de aynı şekilde değerlendiriyor, “Ne yapacağımızı bilmiyoruz.” diyor bu devlerin başlattığı savaş için de. Rusya’nın başlatmış olduğu yoğun bir dezenformasyon iklimi var. Bu dezenformasyon iklimi oradaki seçimleri, anayasal değişimi, oradaki genel ekonomik faaliyetleri etkiler düzeyde. Yine, benzer şekilde Fransa seçim manipülasyonu yapmakla suçlanıyor, sahte hesaplar açarak seçim sonuçlarını etkilemekle suçlanıyor. Bu sebeple de Orta Afrika Cumhuriyeti’nin tek ihtiyacı -dediğimiz gibi- sadece, insani yardımı sağlayacak askerî birlikler değildir. Bir yandan da Çin var demiştik; işte, devlerin savaşında diğer tepişen devlerden biri de Çin. Orada Kuşak-Yol Projesi sebebiyle verdiği krediler var ve bu kredileri aslında bu insanların tepesinde bir Demokles’in kılıcı gibi gezdirip her an kredinin geri ödemesini talep edecek, onları ekonomik bir tahakküm altına alacak şekilde kullanıyor. Aslında hem Çin’in hem Rusya’nın hem de Batı Bloku’nun bütün Afrika’daki duruşunu -Afrika, sadece Orta Afrika Cumhuriyeti değil ama- genel bir Afrika politikası içinde değerlendirmek gerekiyor. Çin’in Afrika’da 50 milyar dolara yakın bir yatırımı var, bunu 60 milyara çıkarmayı hedefliyor, daha da genişleyecek ve şunu diyor: Ben Batılı ülkeler gibi sizin iç işlerinize karışmam, benim umurumda değil; isterseniz birbirinizi parçalayın, bu benim sorunum değil. Ama iyi bir müttefik, iyi bir uluslararası partner böyle olamaz bizce. Neden böyle olamaz? O ülkenin iç diyaloğunun gelişmesine, oradaki toplumsal barışın gelişmesine katkı sunar iyi bir uluslararası partner. Şimdi, Orta Afrika Cumhuriyeti’nin belli ihtiyaçları var. Burada Afrika Gelişim İnisiyatifi’nin oluşturduğu bir tablo var ve burada aslında, MINUSCA’dansa bizim katkı sunabileceğimiz başkaca bir liste çıkarmış. Örneğin orada şöyle bir tespit yapıyor, diyor ki: “Orada modern tarım yapmayla ilgili son yıllarda yapılan, kaydedilen gelişme yüzde sıfır.” Biz, örneğin Orta Afrika Cumhuriyeti’nin daha iyi tarım yapması için yardımcı olabilir miyiz? Türkiye bu konuda nasıl katkı sunabilir? Veya kadın ve çocukların hijyenik alet edevata erişimiyle ilgili yine neredeyse yüzde sıfır bir gelişme var bunca yıl içerisinde, biz buraya nasıl katkı sunabiliriz? Belki bunu konuşabiliriz, bunu öneriyorum. Yine, ulusal bir diyaloğa ihtiyacı var Orta Afrika Cumhuriyeti’nin. Benden önceki çoğu konuşmacılar bu konuya çok daha hâkimler, çok iyi tariflediler; Orta Afrika Cumhuriyeti’nin demografisi nedir, etnik yapısı nedir, dinî inanç biçimi nedir, bunları tariflediler ve belki bu tariflere uygun bir şekilde biz nasıl diyaloğa yardımcı olabiliriz? Onu konuşmamız gerekiyor diye düşünüyoruz. Bir de burada, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde faaliyet yürüten çeşitli ülkeler var. İşte, az önce bahsettik, “Çin” dedik, “Rusya” dedik, “Fransa” dedik, işte, BM bir taraftan, Avrupa Birliği bir taraftan faaliyet yürütüyorlar ama her birinin bölük pörçük, oranın çıkarına hizmet etmeyen siyasetleri var. Belki Türkiye bu anlamda şöyle bir öncülük üstlenebilir, diyebilir ki: “Bu kadar çok –paydaş diyeceğim onlara- paydaş varken, bu kadar çok faaliyet yürüten aktör varken bu aktörlerin bütünlüklü bir şekilde Orta Afrika Cumhuriyeti’nin çıkarına olacak şekilde birlikte çalışabileceği bir ortamı biz kurabiliriz.” Türkiye bu açıdan ön açıcı olabilir. Dündü galiba, Cumhurbaşkanı da BRICS Zirvesi’ndeydi. Orada, işte, çok kutuplu bir dünya düzeninden bahsediyoruz. Çok kutuplu dünya düzeninden bahsederken G20 ülkelerinin arasında Afrika Birliğinin olmaması örneğin büyük bir eksiklik. Niçin büyük bir eksiklik? Bütün bir kıtanın bu küresel siyaset oluşturulurken hiçbir söz hakkı yok; orada derdini, meramını anlatacak bir temsilcisi yok. Afrika Birliğinin hem Orta Afrika Cumhuriyeti bağlamında da o şekilde dâhil olması önemlidir. Yine, ihtiyaca dayalı bir tavrın geliştirilmesi önemlidir diyoruz ve BM reformunu aslında tekrar dile getirmek istiyoruz. Niçin BM reformundan bahsediyoruz? Dün, işte, dediğimiz, kuzeydoğu Suriye'deki saldırılar; yine, aynı şekilde Gazze’de, Lübnan’da, Rohingya’da -örneğin- gerçekleşen saldırılar; bütün bunlar, genel olarak dünyanın her yerinde artık patlamaya yüz tutmuş bu çatışmaların içinde BM’nin daha iyi bir rol alabileceğini düşünüyoruz. Doğrudur “dünya 5’ten büyüktür” söylemi, evet, haklı bir yerdedir ama bunun ötesine nasıl geçilebilir? Dünyanın bütün devletlerinin daha adil bir şekilde bu karar yapım, bu geleceğini belirleme hakkına nasıl erişebileceğine biz de katkı sunabiliriz diye düşünüyorum. Son olarak, her ülke hakkında konuştuğumuzda yaptığımız gibi, onların insan hakları karinelerine bakıyoruz “Ne yapıyor bu ülkeler?” diye ve Orta Afrika Cumhuriyeti ne yazık ki çok korkunç bir tablo sunuyor. Bununla ilgili, orada insan haklarının geliştirilmesiyle ilgili de ayrıca bir adım atılması gerektiğini, bununla ilgili rol alınması gerektiğini düşünüyoruz. Yalnızca askerî güç göndererek, beline silah takmış kişiler göndererek oranın çözümüne katkıda bulunmadığımız geçen sene oyladığımız tezkereden bugüne gelene kadar herhangi bir gelişme olmamasından anlaşılıyor diyorum. Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)