| Konu: | İzmir'de yangında 5 kardeşin yaşamını yitirmesine, Batman'a kayyum atanmasına, sanatçıların konserlerinin yasaklanmasına, kolluk gücü anlayışına ve cezaevlerindeki kötü muameleye ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 12.11.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir yangınında 5 kardeş yaşamını yitirdi; bu kardeşlerin isimlerini size okumak istiyorum unutmayın diye: Fadime Nefes 5 yaşında, Funda Peri 4 yaşında, Aslan Miraç 3 yaşında, Masal Işık 2 yaşında ve Aras Bulut Akcan 1 yaşında. Anne gözaltında, ihmalden. Ama siz o evi gördünüz mü? Esas ihmalde bulunan sizlersiniz, keşke fırsat olsa da sizi ihmalden gözaltına alsak çünkü ihmalinizin belgesi nerede mi? İşte bütçede, Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. Neyi ihmal ettiğiniz için o çocuklar yanarak can verdi biliyor musunuz? Bütçeden o çocuklara para ayırmak yerine kaynakları silaha ayırdığınız için, bütçeden o çocuklara kaynak ayırmak yerine, yoksullukla mücadele etmek yerine o kaynakları sermayeye ayırdığınız için. Belgesi bütçede, gidin, bakın; sermayenin 3 trilyon lira vergi borcunu siliyorsunuz, sonra da anne gözaltında! "Annenin ihmalinden çocuklar öldü." Hayır, sizin ihmalinizden bu ülkede çocuklar ölüyor. O çocuklara bir öğün yemeği çok gören zihniyet, sermayeye 3 trilyon lirayı peşkeş çekebiliyor. Bunu kabul etmiyoruz. Bu ihmalin sorumlusu bu iktidardır, bu iktidarın aslında ekonomi politikalarıdır, bu iktidarın yaratmış olduğu zulümdür. Savaştan, şiddetten beslene beslene her yere bu yangını yaydınız; işte, bu yangının içinde de çocuklarımızı kaybetmeye devam ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, savaş ve şiddet ve işte, şiddetin fotoğrafları, buraya astık. İşkenceciliğin aslında en açık, bariz teşhiri Batman sokaklarında yaşandı. Batman'a kayyum atadınız. Bu, bir suçtur; bu, bir darbedir. İnsanlar haklı olarak protesto ettiler, sokağa çıktılar, haklarını savundular, iradelerine sahip çıktılar. Oy verdikleri belediye başkanlarının yerine atanan kayyuma karşı tabii ki protesto edecekler. Ne bekliyorsunuz, sizin yaptığınız her suça eyvallah demelerini mi bekliyorsunuz; bu mümkün mü? Değil. Fark ediyorsanız çoğu gençtir çünkü ilk defa oy kullandılar hem de bir demokrasi şöleninin içinde yer alarak oy kullandılar. Neydi o demokrasi şöleni biliyor musunuz? Ön seçimdi. Kürt illerinde tam 100 binden fazla insanın katılımıyla ön seçim yapıldı. Şimdi soruyorsunuz, ön seçim nedir? Ön seçimden haberiniz yok ki sizin, siz seçildiğinizi bile ancak ertesi gün televizyondaki yayından sonra öğreniyorsunuz. Bu tek adama, tek zihniyete, tek kayyuma bağlısınız, o yüzden ön seçimle gelmiş olan insanları "Kandil atadı." diye suçlayabiliyorsunuz. 100 binden fazla insan ön seçime katıldı, sonrasında YSK'ye başvurdular, onay aldılar, sonrasında seçildiler, mazbatalarını aldılar ve içinize sindiremediğiniz için kayyum atadınız. OHAL döneminin hukukuna sığınarak, darbe hukukuna sığınarak, aslında o bir an önce iptal edilmesi gereken yasanın arkasına sığınarak bu suçları işlemeye devam ediyorsunuz; bu, hukuki olarak suçtur. Evet, bir yasa gerekçesi vardır ama bir hukuk devletinin kabul edeceği bir şey değildir, bir demokrasinin kabul edeceği bir şey değildir. Dolayısıyla seçilmişlerin hiçbir zaman herhangi bir vesayeti kabul etmemeleri gerekir. Ne İçişleri Bakanının -ki hayatında bir tek oy almamıştır- ne Adalet Bakanının -hayatında bir tek oy almamıştır- ne de herhangi bir bürokratın, savcının, bir atanmışın kararına, vesayetine hiçbir seçilmiş baş eğmemelidir. İşte, Meclise düşen görev budur, seçilmişlerin hakkını korumaktır. Hukuk devletinin belki de en önemli adresi bu anlamıyla yasamadır, yasama yasa yapar, yargının yerine kendini koymaz, yaptığı yasalara tutsak olmaz ama yasama ne yapıyor? Sessizliğe gömülüyor. Aslında tam da buna dair bir kanun teklifi verdik ve bu kanun teklifi çerçevesinde yasamanın tüm üyelerini bu konuda inisiyatif almaya davet ediyoruz. Yani buranın hakkını da biz savunuyoruz, kendi hakkınızı da savunmaya sizleri davet ediyoruz yoksa yarın bir gün bugün bizim belediyemize kayyum atayan zihniyet kalkar buraya da o vesayetini dayatır, sizin yerinize de kayyum atar, hiç kuşkunuz olmasın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kürt düşmanlığı her cephede devam ediyor, akıl almaz bir düşmanlık. Bakın, sanatçıların konserleri yasaklanıyor. Neden? Nedenini açıklayan kimse yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu sanatçılar önceden anlaşmışlar; işte, sanatçılarımız Rojda, Azad Bedran, Xece, Diljen Roni gibi birçok Kürt sanatçısı konser hazırlığı yapmışlar, inanılmaz bir şekilde belli maliyetlere katlanmışlar ama son dakikada konser yasaklanıyor, ve nedenini açıklayan yok. Bununla da yetinmiyorlar, hatırlayacaksınız, burada dile getirmiştik, düğünde halay çeken kadınları gözaltına almıştınız, tutuklamıştınız; hatırlıyor musunuz? Şimdi de düğüne giden gençler yöresel kıyafet giydi diye saldırıya uğradılar hem de silahlı saldırıya uğradılar. Kendisine "polis" diyen kolluk gücü... Çünkü bir kolluk gücünün, bir polisin bu denli yasa dışı bir eylem içinde olmasını beklemiyoruz ve o yüzden kendisine "Kolluk gücü mü, değil mi?" sorusunu soruyoruz, İçişleri Bakanına soruyoruz; Batman'da işkence yaptılar, sorduk "Bunlar polis mi?" Cevap yok, bilmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Aynı şekilde, düğüne giden çocuklara silah çekip ateş eden, havaya ateş edenlere ne olduğunu bilmiyoruz. Ya, böyle bir kolluk gücü anlayışı, böyle bir güvenlik birimi anlayışı, böyle bir polis anlayışı olabilir mi? İçişleri Bakanı bunlarla uğraşacağına sabah akşam kayyum savunusuna soyunmuş çünkü zihniyet aynı.
Bakın, kayyum işine sadece İçişleri Bakanı değil, savcılar da bulaşıyor. Akın Gürlek'in eşi SPK üyesi oldu; belki liyakaten hak etmiştir, bilemiyoruz fakat bu kadar tesadüf artık hepimizi rahatsız ediyor. Kayyum ata, sonra ödüllendir! Bunun aynısını nerede mi yaşadık? Bunun aynısını Kobani kumpas davasında yaşadık. Yine bir savcı, Yüksel Kocaman, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından sonra Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması gerekirken Cumhurbaşkanı "Gereğini yaparız." dedi, o savcı hemen gereğini yaptı, sonra ödüllendirildi mi? Evet, kuşkunuz olmasın, ödüllendirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - İşte, böyle bir sistemle karşı karşıyayız. Sistemin, bu çalışan sistemin birinci önceliği Kürtlere karşı sürdürdükleri bu savaş ve şiddet siyasetidir. Dolayısıyla bu savaş ve şiddete karşı barışı, bu savaş ve şiddete karşı demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz, darbelere hep birlikte karşı çıkmaya devam edeceğiz. Türkiye bununla yol alamaz; alsaydı alırdı zaten. Geldiğimiz yer belli, ülke çökmüş durumda. Çöktürme planı yapanlar altında kaldı, kalmaya devam edersiniz. Dolayısıyla, buradan çıkmanın yolu barıştır, demokrasidir ama bunu yapmak yerine hâlâ bu ceberut anlayışla şiddet sopasına sarılanlar bu zulümde sınır tanımıyorlar.
Son olarak, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki dönem Eş Başkanlarımızdan Sayın Figen Yüksekdağ, biliyorsunuz, Kandıra Cezaevinde tutsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - ...Kobani kumpas davasından dolayı. Biraz önce de anlattığım, aslında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen içeride tutulan başkanlarımızdan. Ona yönelik şiddeti de cezaevindeki kötü muameleyi de kabul etmiyoruz. Kandıra Cezaevi Müdürü Barış Yegin hukuk tanımaz, yasa tanımaz anlayışla tüm mahkûmlara yönelik orada uyguladığı bu ihlallere bir an önce son vermeli. Adalet Bakanı çıkıp sürekli olarak kayyum savunusu yapacağına biraz cezaevleriyle ilgilenmeli. Defalarca burada cezaevlerindeki sorunları dile getirdik. Bunları duymazdan geldikçe bu şiddetin boyutu giderek artıyor.
Bakın, Figen Başkanımızın ayakkabısına bile el koymuşlar ya. Bu kadar fütursuzluk olur mu? Bu kadar saldırı olur mu? Bir insanın ayakkabısına el koymak nedir? Cezaevinde diye insanlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son kez açıyorum Sayın Temelli, tamamlayın lütfen.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Cezaevindeki insanlara yapılan kötü muamelenin geldiği nokta... Her türlü şiddete, hak yoksunluğuna maruz kalıyorlar.
Yine, MYK Üyemiz Aynur Aşan'a yönelik de çıplak arama... Çıplak aramayı kabul etmiyoruz. Bakın, bu insanlık suçlarını işlemeye bir son verin. Bu suçları size rağmen işleyenler varsa haklarında gereken işlemi bir an önce başlatın; eğer başlatmıyorsanız demek ki bu suçları sizin icazetinizle hayata geçiriyorlar, o zaman da sorumlusu sizsiniz.
Teşekkür ederim.