Konu: | Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 19 |
Tarih: | 14.11.2024 |
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'ya göre devletin asli ve sürekli görevleri ancak kanunla düzenlenir. Hâkim ve savcıların kadroları da yargı bağımsızlığı açısından kritik bir görev olduğu için bu kadroların sadece kanunla düzenlenmesi gerekir. Yargıya yönelik kadro ve ünvanların Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle belirlenmesi, yürütmenin yargıya müdahalesi anlamına geldiğinden iptal edilmesi gerekliydi. O kadar uzman hukukçumuz var, binlerce danışman var, bilmiyorlar mıydı bu kararnamelerin Anayasa'ya aykırı olduğunu? Bal gibi biliyorlardı. İşleri görüldü mü? Görüldü. Yıllarca yargıç kadroları kararnameyle düzenlendi. Şimdi, yıllar sonra bu değişiklik, bu düzenleme yapılınca zedelenen demokrasi ve yargı bağımsızlığı, daha önemlisi yurttaşların adalete duydukları güven duygusundaki zedelenmeyi nasıl onarmayı düşünüyorsunuz merak ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdınız. Devlet, kanun hükmünde kararnamelerle, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle hukuk devleti olma özelliğini yitirdi. AYM kararlarını tanımıyorsunuz, yargı kararlarını hâkimlerden önce yandaş gazetecilerden duyuyoruz. Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanacağını ve yerine kayyum atanacağını hâkimden ve Valilikten önce yandaş medya duyurdu. Danıştay kararları, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından tenkit ediliyor. OHAL döneminde KHK'yle ihraç edilenlerin dosyalarına Danıştay 5. Dairesi bakıyor. Erdoğan, KHK'yle ihraç edilen 450 hâkim ve savcı hakkında göreve iade kararı veren Danıştayı bakın nasıl hedef hâline getirmiş: "Danıştayın aldığı bu karara da sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki Anayasa Mahkemesinin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak buna da sessiz kalamayız." Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin bunu sık sık yaptığını, Danıştayın daha seyrek yaptığını ifade etmiş ve demiş ki: "Mesela Anayasa Mahkemesi bir de BTK'yle ilgili bir karar almış. Hani bunun neresinden gireceksin? Nasıl böyle bir karar alınır? Biz de bu işin üzerine üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Danıştayda da bu işin yine aynı şekilde takipçisi olacağız." Yani işinize gelen, ısmarladığınız kararları verdiğinde "Yargı bağımsız, saygı duyun." demeyi biliyorsunuz, işinize gelmeyen kararlara karşı da "Üzerine gidiyoruz, gideceğiz." diyerek açıktan tehdit ediyorsunuz; böyle bağımsız yargı mı olur?
Danıştay 12. Dairesi Başkanlığı, KHK'li olmayan başka bir dosya için 2019/2513 numaralı Kararı'nda Anayasa’nın 38'inci maddesine vurgu yapmakta. 38'inci madde "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez." diyor ancak değerlendirmeler, KHK'liler söz konusu olunca bir anda unutuluyor ve işletilmiyor. 2016 yılından sonra çıkarılan KHK'lerle 2016 yılından önceki olaylar nedeniyle işlem yapılmıştır ve hepsi bu kararda olduğu gibi hukuka aykırıdır. Kanunda "terör örgütüne iltisaklı ve irtibatlı olmak" diye bir suç yoktu, uydurdunuz. Bunu siz OHAL döneminde on binlerce kamu görevlisini ilelebet sorgusuz sualsiz ihraç etmek için yaptınız, icat ettiniz. Siyasi baskının büyük etkisi altında olan günümüz rejiminin ceza mahkemelerinin dahi takipsizlik veya beraat kararı vermek zorunda kaldığı kişiler var. İdare mahkemeleri ve Danıştay, bu kişileri göreve iade etmek için hâlâ neyi bekliyor? 2019 Eylül ayında AYM, barış akademisyenleri hakkında net bir hak ihlali kararı verdi ancak idare mahkemeleri ve Danıştay bu kararı da görmezden geliyor. Bir de göreve iade edilip ikinci defa ihraç edilenler var yani verilen yürütmeyi durdurma kararları yine aynı gerekçeyle yani Anayasa Mahkemesinin, imzalama eylemini yani bildiriyi imzalama eylemini düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren kararının altını boşaltmaya çalışan bir şekilde yapılıyor, bildiriyi imzalama eylemini yeniden suç olarak tarif ediyor.
Hukukun üstünlüğü ilkesini, kuvvetler ayrılığı ilkesini, yargının bağımsız olduğunu sizin kendinizin yok ettiğini inkâr edebilirsiniz ancak uluslararası değerlendirmeler ve endeksler gerçeği ortaya çıkarıyor.
Saygılar sunuyorum Başkanım. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)