| Konu: | Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 14.11.2024 |
SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Bitlis) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sevgili Ape Musa'nın çok güzel ve bir o kadar da derin bir söylemi vardır: "Eğer -benim devletim- benim ana dilim senin devletinin temellerini sarsıyorsa demek ki devletini benim arsama yapmışsın." Allah rahmet eylesin; ruhu şad, katillerine lanet olsun.
Ana dili, her halk gibi Kürt halkı için de bir varoluş ve kimlik meselesidir. Bu sebepledir ki cumhuriyet tarihi boyunca her türlü baskı ve zulmün karşısında diline ve kültürüne sahip çıkmış ve yok olmasını önlemiştir. Bir halkın ana dilini tehdit olarak algılayan, bir halkın kimliğini terörize eden bir devlet aklıyla mücadele ettik yüzyıllarca; öldük, işkenceye maruz kaldık, kaybedildik, cezaevlerine atıldık ve daha akla hayale gelmeyen bir sürü zulme uğradık. Bunları artık herkes biliyor; ben de ajitasyon yapmak için söylemiyorum, bir hakikate dikkat çekmek için söylüyorum. Peki, nedir bu hakikat? Yüzyılın sonunda ne Kürt halkının dili, kültürü ve kimliği yok edilebildi -ki aksine daha da büyüdü- ne de Türkiye Cumhuriyeti devleti demokrasi, özgürlükler, refah, huzur ve güven noktasında bir arpa boyu kadar yol alabildi. Bir ülke kendi yurttaşının hak ve özgürlükleriyle uğraşırsa, "yurttaşım" dediği, dahası -şimdilerde çok moda oldu- "kardeşim" dediği insanlarla mücadele ederse o ülkede hiç kimse huzur bulamaz ve nihayetinde bulamıyor da.
Sayın milletvekilleri, 2016 yılından beri Kürt halkının iradesine çökmenin yeni versiyonu olan kayyum uygulaması geçtiğimiz haftalarda tekrar ülke gündemine yangın gibi yayıldı. Yerel seçimlerden hemen sonra Hakkâri'de başlayan gasp Esenyurt, Mardin, Batman ve Halfeti'yle devam etti. İktidar, hukuk kılıfının altına saklamaya çalışsa da bu ülkede aklı başında hiç kimse buna inanmıyor. Örneklerden de çok açık ki bu uygulamanın hukuki hiçbir temeli de yoktur. AKP iktidarının kayyum atama politikası Kürt halkının iradesini yok sayma, seçme ve seçilme hakkını gasbetme amacı taşıdığı gibi yerel yönetimlerin demokratik temsilini hedef alan bir uygulamadır. Bu anlamıyla sadece Kürt'ün sorunu değildir, bu ülkede yaşayan her bir bireyin, her bir partinin de sorunudur. Kayyumların atanması seçmen iradesine yönelik bir müdahaledir. İktidar, kayyum uygulamasını tarihî belleğe atıfla Kürt'e "kader" olarak, ülkenin geri kalanına da "rejim" olarak dayatmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Kürt dili ve kültürüne yapılan saldırılar da AKP iktidarının kayyum politikasının ayrılmaz bir parçası hâline gelmiş durumda. Sürekli Kürtçe üzerindeki yasakları kaldırmakla övünen AKP iktidarı milyonların ana dili olan Kürtçenin kamusal alanda kullanımını engelleyerek sokağa ve eve hapsetmeye çalışmaktadır, belediyelerimiz aracılığıyla Kürtçeye açılan asgari kamusal alana dahi tahammül edememektedir.
Kürt seçmenlerin oylarıyla seçilen belediyelere kayyum atanması, yerel yönetimlerin Kürt dili ve kültürüne dair geliştirdiği projeleri de hedef almaktadır. Kayyumların ilk iş olarak belediyelerin sitesinden Kürtçe seçeneğini kaldırması, akabinde Kürtçe tabelaların kaldırılması, dil kurslarının durdurulması, geçmişte olduğu gibi Kürtçe kreşlerin dahi kapatılması Kürt halkının diline ve kültürüne düşmanlık değil de nedir? İktidar, bir yandan kayyım gasbıyla Kürt'ün diline ve kültürüne saldırırken diğer yandan aylardır düğünleri basarak, sanatçıları gözaltına alarak, konserleri tek tek yasaklayarak bu düşmanlığı genişletiyor. Bütün bu yaklaşımlar Kürt halkında demokratik iradesine saygı gösterilmediği, diline ve kültürüne tahammül dahi edilmediği kanısını oluşturuyor ve doğal olarak da demokratik ve siyasi süreçlere güveni azaltıyor.
Sayın milletvekilleri, Kürtçe, Kürt halkı için sadece bir dil değil, aynı zamanda Kürt kimliğinin tarihsel hafızasının bir parçasıdır. Kürtlerin dili, kültürü, sanatı, "stran"ı, "govend"i Kürtlerin direnişidir. Bu yüzden müziğinde, şiirinde, zılgıtlarında hep bir "..."(*), bir "..."(*) havası vardır; bu, yüzyıldır böyleydi. Aynı şekilde, yüzyıldır devlet de bu direnişi terörize etti, tehdit olarak algıladı ve bu direnişi kırmak için her yolu denedi. Bu direniş hiçbir halkın varlığına tehdit değildir; bu direniş meşrudur, bu direniş demokratiktir; bunu anlamak bu kadar mı zor? Halk olmaktan gelen, haklarını isteyen mazlum bir halkın halayına, müziğine, düğününe dahi gayrimeşru gözle bakarak 21'inci yüzyılı nasıl Türkiye Yüzyılı yapabilirsiniz ki? Geçtiğimiz günlerde, Tatvan'daki Serhat Kültür Derneği eğitmenlerinden Cesim Başboğa, Şivan Perver'in çok bilinen ve çok sevilen "Serhildan Jiyane" parçasını seslendirdiği için bir yıl on beş gün hapis cezasına çarptırıldı. Bu örnek, sadece son bir yılda yaşanan yüzlerce saldırı, yasak, baskı ve yasaklamalardan bir tanesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Gökalp.
SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Kürtler için son yüzyıl başta olmak üzere, Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi. binlerce yıldır yaşamak hep direnmek olmuştur. Ana dili her halk gibi kullanabilme haklarını elde edene kadar, kimliğinin her kimlik gibi bir statüsü olana kadar, kültürünü ve sanatını herkes gibi özgürce yaşayana kadar da direnmeye devam edecektir. Bu, tehdit değil en temel insani durumdur. Halkımızın verdiği mücadeleyi buradan selamlıyorum. "..." (*)
Genel Kurulu selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)