GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:19
Tarih:14.11.2024

SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) - Sayın Başkan, sayın vekiller; tekrardan merhaba, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu değişiklikle ilgili olarak öncelikle şunu belirteyim: Zaten yargının toplum nezdinde çok ciddi bir güven erozyonuna uğradığını biliyorsunuz. Yargının toplum nezdinde karşılığı, (*)Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. güven bunalımı. Şimdi yapılmak istenen değişiklikle yargıdaki son kırıntılar da -bağımsızlığı- tasfiye ediliyor. Ya, bir hâkimin, savcının terfisi bile Cumhurbaşkanlığına, saraya bağlanıyor. Bu nedenle bu değişikliğin aleyhindeyiz.

Ben, esas, burada, bununla bağlantılı olan -çünkü kayyum siyaseti yargıdan bağımsız değildir- kayyum siyaseti üzerine birkaç şey söylemek istiyorum. 3'üncü kezdir kayyum atanıyor, 3'üncü kezdir bir halkın iradesi yok sayılıyor. Bizim Sivereklilerin bir deyimi var ama onu burada paylaşmak istemiyorum. Yani 3'üncü kez kayyumun atanmış olması, hakikaten akla ziyandır; bunu öncelikle belirteyim.

İkincisi, kayyum atamak, sadece seçilmişlere değil onu seçenlerin kendisine de en büyük siyasal ve sosyal terördür; bunun altını çizerek söylüyorum. Sayın AK PARTİ'liler, Sayın MHP'liler; siz, sizin seçilmiş bir belediye başkanınıza ve onu seçenlere 3'üncü kez kayyumun atandığını bir düşünün; bunu sosyal ve siyasal bir terör olarak algılar mısınız, algılamaz mısınız? Evet, bölgeden geliyorum ben. Bu, gerçekten siyasal ve sosyal bir terördür. Buna son vermeye çağırıyoruz.

Şimdi, seçilmişlerin kendisine ilişkin Sayın Cumhurbaşkanı bir cümle kullandı, talihsiz bir cümle kullandı "ne idiği belirsiz atanmışlar" dedi. Ben Halfetilileri, Sayın Ahmet Türk'ü, Batman'ın Eş Başkanlarını yakından biliyorum. Ben Halfeti'deki Mehmet Karayılan ile Saniye Bayram'ın bir önceki kayyumda dişleriyle, tırnaklarıyla, alın terleriyle -tabii ki Halfeti halkıyla birlikte- kayyumun elindeki iradelerini nasıl özgürleştirdiklerinin şahidiyim; bizzat orada kaldım, katkıda bulunmaya çalıştım.

Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanı gayet iyi biliyor ki DEM PARTİ bu dönem eş başkanları belirlerken ön seçime başvurdu, doğrudan doğruya halka başvurdu. Nasıl oluyor yani bunlar "belirsiz atanmış kişiler" oluyor? Dolayısıyla, seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak, seçimin ve seçilmenin ne demek olduğunu iyi bilenlerden birisi olarak "ne idiği belirsiz atanmışlar" demesini asla kabul etmiyoruz. Bu talihsiz açıklama dolayısıyla -ben bölgeden geliyorum; Batman, Mardin, Halfeti'den geliyorum- halkın beklentisi şudur: Bu talihsiz açıklamayı geri almasıdır, çağrımız budur.

Kürt siyasetine el uzatıldı, çok güzel; Kürt siyaseti de bunu olumlu algıladı, doğru algıladı, "İyi." dedi. İyi de... Arkasından "iç barış" dendi, "iş birliği" dendi, "diyalog" dendi, "yumuşama" dendi. Sahi kime dendi bunlar? "Türk Kürt'ü sevsin." dedi Sayın Bahçeli. Kime dendi? Niye dendi? Ne için dendi bunlar? E, bir mesele var besbelli ortada; bu, Kürt meselesidir; bu, kürdistan meselesidir. O zaman, niye karanlıkta ıslık çalıyoruz biz ve nereye kadar karanlıkta ıslık çalacağız? Niye adını koymuyorsunuz? Tartışmak istediğiniz budur, çözmek istediğiniz budur.

Ha, Kürt meselesini çözmek yerine Kürt siyasetini çözmek istiyorsanız o ayrı dal, ayrı bir konu. O yüzyıldır çözülmedi, onu belirteyim ben size; o dipsiz bir kuyudur, onu belirteyim. Dolayısıyla, mademki bu mesele Mecliste konuşulsun... Sayın Bahçeli dedi ki: "Sayın Öcalan gelsin, konuşsun DEM Grubunda." İyi. Mademki Cumhuriyet Halk Partisi sıkça açıklıyor, diyor ki: "Bu mesele Meclise gelsin konuşalım, tartışalım." Diğer partiler de benzer bir şey söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çiftyürek.

SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - DEM PARTİ Grubu da aynı şeyi söylüyor, diyor ki: "Bu mesele, Kürt meselesi Meclise gelsin; Mecliste bütün derinliğiyle, bütün boyutuyla, artısıyla, eksisiyle konuşulsun, nedir bu diye." Bizim de başta Sayın Bahçeli'ye, bütün siyaset kadrosuna çağrımız şudur: Sıkışıldığı zaman, tehdit algılandığı zaman bu meseleyi gündeme getirmeyin. Bu mesele Meclise gelsin; bütün derinliğiyle Kürt, kürdistan meselesi nedir Selçuklulardan bugüne ve bugün neyi bekliyor, neyle yüz yüzeyiz, Kürtler ne diyor; bu, bütün ayrıntılarıyla ele alınsın; Mecliste konuşulsun, tartışılsın. Dolayısıyla tehdit değil, tehdit algılanmasın, sorunun çözümü esas alınsın diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)