GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:19
Tarih:14.11.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, yirmi üç yıllık meslek hayatımın yirmi iki yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardaydı. Adalet ve Kalkınma Partisinin bu yirmi iki yıllık iktidarında hukukun ve adaletin günden güne nasıl gözümüzün önünde eriyip gittiğine hepimiz şahit olduk. Şimdi bu şehadetimizin başka bir sürecine geçtik; artık kamuoyu tarafından da her şeyin olağanlaştırıldığı, her şeyin meşrulaştırıldığı ya da kamuoyuna bu anlamda dayatıldığı bir dönemden geçiyoruz. Son dönemde bu torba yasa dediğimiz garabetle her şeyi bir torbanın içine koyup, o torbanın ağzını bağlayıp... Bununla birlikte, kanun yapma tekniğini hiçe sayan bir zihniyetin yirmi iki yıllık iktidarını hep beraber yaşıyoruz.

Peki, bu yasa yapma ve yasama faaliyetinin temelinde yer alan kanun yapma tekniği neydi? Hukuk fakültesinde 1'inci sınıfta öğretiyorlar bunu, 1'inci sınıfta. 1'inci sınıfta öğrendiğimiz şeyin bugüne kadar, yirmi üç yıllık meslek hayatımda, AK PARTİ tarafından nasıl gözden çıkarıldığını, nasıl hunharca katledildiğini gördük.

Şimdi, burada Noterlik Kanunu Teklifi'nde ve başka kanunlarda bu torbanın içine konulmuş bir süreci hepimiz mütalaaa etmeye çalışıyoruz. Çok değerli hatipler, çok değerli sözleriyle bu sürece ilişkin görüşlerini ifade ettiler.

Şimdi, bu Noterlik Kanunu'na ilişkin... Hatta Noterler Birliğinin kınadığı bir siyasi partiyiz biz İYİ Parti olarak, daha önce hatırlarsanız noter masası ve tasdik makamı anlamında birtakım söylemlerimiz olmuştu, bununla ilgili de İYİ Parti kınanmıştı. Şimdi, görüyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisi yani yasama organı da çok uzun zamandır sadece tasdik makamı olarak görev yapıyor. Yani Külliye'de hazırlanan, bürokratların yazdığı, Külliye'den onay verilen metinler burada, Gazi Meclisin Genel Kurulunda "İndir elleri, kaldır elleri" diyerek sadece yasalaştırılıyor. Bu konuya ilişkin muhalefetin kararlı tutumu ise her seferinde görmezden geliniyor. Yasamanın bir başka enstrümanı olan soru önergeleri cevapsız, araştırma önergeleri her seferinde reddediliyor.

Bununla birlikte Türkiye'nin gündemi mevcut iktidar tarafından, mevcut iktidarın keyfiyetine göre ve diğer partileri de bu keyfiyetine sürükleyerek günden güne eritiliyor. Bugün Türkiye'nin en önemli gündemlerinden bir tanesi "cezasızlık algısı" tanımıyla muhtemel -dokuzuncu yargı reformu diye getirdiklerinde hiçbir şey yok- onuncu yargı paketiyle getirilecek. Onuncu yargı paketinde ne söyleniyor? Önce bir kamuoyu alıştırması var, nasıl kamuoyu alıştırılıyor? Cezasızlık algısı, cezasızlık algısı, cezasızlık algısı... Nedir peki cezasızlık algısı? Dikkat edin, bu memlekette BTK olmasına rağmen, İletişim Başkanlığı olmasına rağmen, RTÜK olmasına rağmen, on aydır kararlı bir şekilde önce sosyal medyada cinnet ve vahşet videoları yayınlanıyor. Bu cinnet ve vahşet videolarının devamında, bunlar içerisinde en çok etkileşim alanlar ana haber bültenlerine taşınıyor, devamla akşam programlarında tartışmaya açılıyor. Bununla birlikte de toplumda "cezasızlık algısı" diye bir tanımlama ve devamla suflajlar başlıyor: "Cezalar arttırılmalı." Tamam, cezalar arttırılsın. Peki, toplumdaki ve sokaktaki cinnet ortadan kalkmadan arttırılan cezadan ne medet umuyorsunuz? Ne medet umuyorsunuz? Sokaklar cinnet yeri gibi, insanlar trafikte birbirlerine giriyorlar, ev sahibi-kiracı kavgalarını her gün seyrediyoruz. İnsanların hepsi kontrolsüz bir şekilde bireysel silahlanıyor. Geçenlerde bir silah ruhsatı talebine ilişkin "30 bine yakın yenileme ve yeni ruhsat tüfek ve silahla ilgili bekliyor." dediler. İnanabiliyor musunuz? 30 bine yakın. Dolayısıyla, bu memlekette bu cinnet hâlini ortadan kaldırmadan artıracağınız hiçbir cezayla bir başarı elde etmeyeceğiniz gibi, bu kayyum garabetiyle birlikte uygulamaya koyduğunuz toplumsal karışıklığı tetikleme ve bununla istibdat rejiminin yani o çok konforlu olan, sizler için çok konforlu olan o OHAL döneminin, bürokratlarınız için çok konforlu olan OHAL döneminin, mülki idare amirleriniz için çok konforlu olan OHAL döneminin, yargıçlarınız, savcılarınız... Bunun altını özellikle çiziyorum çünkü bugün 26 bin hâkim, savcının yalnızca 4.500 tanesi 17-25 Aralıktan önce mesleğe başlamış hâkim, savcı; geri kalanlar 17-25 Aralıktan sonra mesleğe başlamış hâkim, savcılar. Dolayısıyla emniyetteki organizasyonlarınızla birlikte bir istibdat rejimi beklentisi ve mücadelesindesiniz.

Biz İYİ Parti olarak, bu oyununuzu görüyor ve bununla ilgili hem kendi itidalimiz hem kamuoyunun itidali için elimizden gelen mücadeleyi ortaya koyacağız ve tüm muhalefeti de aynı duyarlılığa her süreçte davet edeceğiz.

Son dönemde yerel seçimlerden önce başlayan normalleşme rüzgârı 1 Ekimdeki karşılıklı iltifatlar sürecinden sonra -bu kürsüdeki değerli hatiplerin ifadelerinden yola çıkarak söylüyorum- Türkiye'nin bütün yakıcı problemleri ortada dururken yaklaşık iki aydır "Kürt meselesi" diye bir mesele konuşuluyor. "Kürt meselesi" Yani bunu telaffuz anlamında bizim yanlış görüyor ve düşünüyor olmamızı kabullenemeyeceğim için burada ithamda bulunabilirim, Kürt'ün meselesi ve Kürt'ün sorunu üzerinden hareketle birçok sorunu çözebilme kabiliyetimiz var. Örnek veriyorum: Bugünkü bu ekonomik krizde -bugünkü değil, sekiz yıldır devam eden ekonomik kriz- Türk-Kürt fark ediyor mu? Peki, eğitimdeki eşitsizlikte Türk-Kürt fark ediyor mu? Sağlığa erişimdeki zorluklarda Türk-Kürt fark ediyor mu? Barınma sorununda, Kredi Yurtlar Kurumuyla veya yurtlarla ilgili sorunu olan çocukların Türk-Kürt, Alevi-Sünni olması fark ediyor mu? Bunlar hepimizin ortak sorunları. Önce bunları ortadan kaldırmak zorundayız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi saraydan hazırlanıp gönderilen yasaları tasdik etme makamı değil. Bunu tartışmak, tartıştığımızı kamuoyunun önünde gerekçelerimizle ortaya koymak ve bu gidişata "Dur!" demek için buradayız. Türkiye'nin yakıcı sorunlarını çözmek için buradayız. Ama ne yapıyoruz? Türkiye'nin yakıcı sorunlarını... İktidarın iletişim tekniklerine âdeta elimizde ateşle koşar gibi iktidarın bu iletişim tekniğini kutsayarak bu kaosun içine sürükleniyoruz.

Tekrar buradan Genel Kurulu saygıyla selamlamadan önce ifade ediyorum: Memleketin yakıcı sorunları hiçbirimizin diline, dinine, mezhebine, etnisitesine bakmaksızın hepimizi kavurup götürüyor. O yüzden, buna ilişkin, bu yakıcı sorunları çözme noktasında, bu yakıcı sorunlarda bütünleşme noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisi tek çözüm adresi olmak zorunda. Önce memleketin ve vatandaşın sorunlarını çözeceğiz, memleketin ve vatandaşın sorunlarını çözmeden... Burada kendi geldiğimiz ideolojiler ya da alkışına alıştığımız mahallelerin duyarlılıkları üzerinden değil, memleketin bütünü üzerinden, memleketin tamamı üzerinden cumhuriyete, devlete ve millete olan aidiyetimizle bu mücadeleyi vereceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)