Konu: | Kanal İstanbul Projesi'nin yaratacağı toplumsal ve ekolojik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 21 |
Tarih: | 20.11.2024 |
ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, bugün size Kanal İstanbul Projesi'nden söz etmek istiyorum.
Bakın şu haritaya; 2011 yılında Tayyip Erdoğan'ın "çılgın proje" diye ifade ettiği proje Marmara ve Karadeniz'i birbirine bağlayan kocaman bir yarık âdeta İstanbul'un bağrına saplanmış bir hançer gibi.
Size şu kitabı göstermek istiyorum: "Kanal İstanbul Projesi'ndeki Türkiye" kitabı. Bu kitap, Kanal İstanbul'un yaratacağı tahribatı, hem ekolojik hem toplumsal tahribatı tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor. Beş dakikada kuşkusuz bunların hepsine değinemeyeceğim ama en genel anlamda temel sorunlara değinmek istiyorum. Bu proje bir kere mega menfaat, mega yıkım projesi. Tüm meslek odalarının, tüm o bölgede yaşayanların itirazlarına rağmen "inadına" denilerek yürürlüğe konulmaya çalışılan Kanal İstanbul Projesi. Bu projeye karşı tüm bölgedeki sakinler, meslek örgütleri, çeşitli siyasi partiler "Ya Kanal Ya İstanbul" diye bir inisiyatif oluşturdular. Gerçekten bu proje eğer hayata geçerse İstanbul yok demektir yani kanaldan yanaysanız İstanbul'u topyekûn yok ediyorsunuz demektir.
Aynı zamanda bu proje bir rant projesidir; halkı yerinden yurdundan etme, mülksüzleştirme projesidir; Şahintepe'den Fikirtepe'ye, Arnavutköy'den Güngören'e İstanbul'un birçok noktasında iktidarın talan projelerinin en büyüğüdür.
2020 tarihli nihai ÇED raporu sonrası yürürlüğe giren ve defalarca değişen planlar ve ardından gelen ihaleler bugün dava konusu ÇED sürecini tamamen anlamsız bırakmıştır. Halkların Demokratik Partisi, TMMOB, meslek örgütleri, sendikalar "ÇED Olumlu" raporuna karşı dava açtı ama ne hikmetse bu dava sonunda beş yıl içinde yürütmeyi durdurma konusunda herhangi bir karar verilmedi ve sonra 2020 yılında açılan davanın bilirkişi incelemesi ancak 14-15 Kasım tarihinde gerçekleştirildi. Davaya müdahil olarak biz de oradaydık. Tüm itirazlarımızın, kaygılarımızın... Orada beş yıllık geçen süreçte ekosistemi nasıl tahrip ettiğini bizzat gözlerimizle gördük. Bu süreçte TOKİ tarafından sessiz sedasız ihaleler yapıldı, dava sürüyor olmasına rağmen TOKİ konutları yükselmeye başladı. Proje güzergâhındaki Sazlıdere Baraj havzasını Küçükçekmece Gölü'ne bağlayan kısmında bulunan Şahintepe Mahallesi'nde mahkeme kararlarına rağmen halk yerinden sürgün edildi. Bu projeye yandaş şirketlerin en büyüklerinden en küçük müteahhidine kadar herkes iştahla saldırıyor ve büyük zararlara yol açıyor.
Bakın, yine bu haritada bu projenin kimler için olduğunu lüks konutlar bölgesiyle görüyorsunuz. Bu bölge tarım ve orman arazisi, kuşların göç yollarının olduğu arazi ama marifetmiş gibi "lüks konutlar" denilerek burada projenin reklamı yapılıyor, yine ranta peşkeş çekiliyor.
Peki, Tayyip Erdoğan tarafından sunulan bu projenin en temel gerekçesi neydi? Boğaz trafiğini rahatlatmak. Oysa Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının verilerine göre, İstanbul Boğazı'ndan geçen gemi sayısı on yedi yılda sürekli düşüyor. Yine Ulaştırma Bakanlığının üç yıllık gemi geçiş istatistiklerine baktığınızda 2017'de 43 bin civarında, 2023'te ise 30 bine düştüğü görülüyor. Yani yalan söyleniyor, ana gerekçe gerçek değil. Öyleyse biz bu projenin alınıp çöpe atılması gerektiğini düşünüyoruz. Orada tüm meslek örgütleri, bölge halkı gerçekten isyan durumunda. Biz İstanbul'un bağrına sokulan bu hançerin çıkartılmasını istiyoruz ve acilen yürütmeyi durdurma kararı alınmasını talep ediyoruz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)