GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:21
Tarih:20.11.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Beş dakikada çok uzun, çetrefilli bir konuyu anlatacağım için çok hızlı konuşacağım.

Öncelikle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve selamlamama başlarken, aslında, yarın ölüm yıl dönümü olan Uğur Kaymaz'ı; aile, erkek, devlet ve sistem şiddetinin kurbanı olan Narin'i, Veysel'i, Sıla'yı, Miraç'ı, Ceylan'ı, bütün çocukları saygıyla anıyorum.

Yakın zamanda, yenidoğan çetesinin duruşmasının görüldüğü İstanbul'daydım ve o salonda otururken sıklıkla faillerden şöyle bir savunma duyduk, hepsi "Bu herkesin bildiği bir olay, zaten olan bir şey. Devleti soymak, kamuyu soymak normal bir normdur." diye açıklama yapıyorlardı ve bu normallik, bunun normalleştirilmesi direkt akla "Devlet malı deniz, yemeyen keriz." ibaresini hatırlattı bana ve birçok arkadaşıma. Neden bu ibareyi hatırlatıyorum "mal"la birlikte? Çünkü sistem çocuğa ve çocuğu doğuran kadına bir mal, bir mülkiyet olarak bakıyor; malı ve mülkiyeti, tüketebileceği, ideolojisini aktarabileceği, yaygınlaştırabileceği bir meta, bir komodite olarak bakıyor ve bu şekilde muamele gösteriyor. İşte, bu yüzden 10 çocuk o yoğun bakım servislerinin içinde kâr amacıyla katledildi ve öldürüldü.

Şimdi, bu çocukların, 10 çocuğun bu sistem içinde öldürülmesi, direkt olarak aklıma İspanyol Ressam Goya'nın iç savaş sürecinden yaşadığı travma sebebiyle oluşturduğu, çizdiği bu tabloyu hatırlattı: Çocuklarını Yiyen Satürn. Satürn, kendi iktidarına tehdit teşkil edebilir diye çocuklarını sürekli olarak yiyor çünkü iktidarı -zaten buradaki ellerinden anlarsınız- sımsıkı tutmuştur. İşte, bu sistem de, şu an için de çocukları yiyen; Uğur'u, Veysel'i, Ceylan'ı, Narin'i katleden sistem iktidara tam da Satürn gibi, bu tanrı gibi tutunmaya devam ediyor. MESEM'lerde çocuklar katlediliyorlar, metal makinelerin arasında çocuklar katlediliyorlar, bazen de dilleri daha oluşmadan, daha ilk kelimelerini edinmeden -bu ana dillerini öğrenebilecekleri, tıpkı Batman'daki Beybun Kreşinin kapatılması gibi, kayyumca bu kreşlerin kapatılması gibi- dillerinden ediliyorlar, dilleri ampute ediliyor. Bir yandan depremde çocuklar kayboluyor; diğer yandan kuvözde ölüyorlar; başka bir yandan köyde, köy sokaklarında gezerken katlediliyorlar ya da yurtlarda yangında ölüyorlar; bazen de Kur'an kurslarında tacize uğruyorlar ve katlediliyorlar. Hâliyle bu devlet, bu ülke çocuklar için güvenli bir ülke değil, güvenli bir ülke olmadığı için de bizim buna dair bazı önerilerimiz var.

Şimdi, biliyorum ki bu genel görüşme önergesini kimse okumadı. Okumadığınız için de -mazur görürsünüz, sizi kastediyorum- "hayır" diyeceksiniz çünkü bu önergeyi okumuş olan kişi istatistikleri görür, çocuğa yönelik cinsel saldırı suçlarının ne kadar arttığını görür. Bu önergeyi okuyan kişi, Türkiye'nin Çocuk Hakları Bildirgesi'ne çekince koyduğunu görür, bu çekinceden utanır, "Ben böyle bir çekincenin parçası olan bir partinin parçası olmak istemiyorum." der, ayrılır ve bir vicdan muhasebesi yapar. İşte bu vicdan muhasebesine düşmemek için -sürem bitmeden- öncelikle her birinizden bu genel görüşme talebine "evet" demenizi öneriyorum. Neden öneriyorum? Bu komisyon üç ay da olsa, dört ay da olsa çalıştığında en azından bir çocuğun bile yaşamını değiştirebilecekse o zaman bu Parlamento buraya gönderilme misyonunu az da olsa karşılayabilecektir.

Yine, bugün bir kanun teklifi verdim. Özellikle savunmasız saydığımız kırılgan grupların yani kadınlar ve çocukların, bu sistemin en çok ezdiklerinin öz savunma yeteneklerine erişebilmesi için bu Parlamentonun bu kanun teklifini uygulayarak Millî Eğitim müfredatında ilgili değişiklikleri yapmasıyla ilgili bir önerge verdim. Ve en başından söylemeye çalıştığım -çok zamanınızı da almadan- hesap verebilir bir sistem inşa etmemiz gerekiyor çünkü kendi çocuklarını yiyen sistem olmak durumunda değiliz, böyle bir sistemin devamı olmak zorunda değiliz. Siz de bu sistemin başlangıcı değilsiniz -sizden önceki iktidarlar da bunu yaptı- bu geleneği devam ettirmek zorunda değilsiniz. Bu genel görüşme önergesine "evet" oyu vermenizi ve çocuklarla ilgili samimi niyetinizi beyan etmenizi bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)