| Konu: | Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 20.11.2024 |
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasalar, kimlerin hangi gerekçelerle ruhsat alıp silah taşıyabileceğini ortaya koymasına rağmen, çocuklar da dâhil olmak üzere, hemen herkesin elinde silah görebiliyoruz. Cezaevinden izne çıkmış hükümlüler, bağımlılar, akıl sağlığı bozuk olanlar bellerinde silah, ne zaman kime patlayacağı belli değil, patlıyor da. Tekirdağ'da 13-14 yaşında bir çocuk, birkaç ay önce kurusıkıdan çevirdiği silahla, o an kafası attı, canı öyle istedi diye hiç tanımadığı birini katletti. 15 yaşında 2 genç öldü, biri önce arkadaşını, sonra kendini öldürdü; 2 kuzen aynı şekilde. Bunların hepsi aynı ilde ve son birkaç ay içinde olanlar.
Sanırsınız, yasalar "Boşanma aşamasındaki erkekler silah taşıyabilir." diyor, sokaklar kadın ve çocuk kanıyla sulanıyor. Açık ki suç aletlerine çok kolay erişilebiliyor olması gibi bir sorunumuz var. Dolayısıyla, teklifin 13'üncü maddesini bir toplumsal talebin karşılanması anlamında olumlu değerlendirmekle birlikte, caydırıcılığı sağlamak konusunda yetersiz görüyorum. Her ne kadar bir ceza artırımı gözükse de alt sınır iki yılda yani yine hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırında tutuluyor. Kaldı ki hüküm açıklansa da bir iki hafta cezaevinde kalıp tahliye olunabilecek.
Bir diğer konu, ruhsatsız silah temininin temel kaynaklarından birinin de ruhsatlı silah sahipleri oluşu. Bunun ticaretini yapanlar, maalesef, o silahlarla dökülen kanın kendi ellerinde de olduğunu kavrayamıyorlar. Onlara da bu vebali kavratacak bazı yaptırımlar getirilmesini talep ediyoruz.
Kıymetli milletvekilleri, dün konuştum bu konuda aslında ama teğmenlerin haklarındaki suçlamaları içeren dosyayı görme talepleri de reddedildi. Savunma bütün hukuk devletlerinde en kutsal haktır. İşletilen iddia edildiği gibi bir hukuki süreçse neyle suçlandıklarını bilmek, sadece hangi madde olduğunu değil maddenin neye binaen inşa edildiğini bilmek de teğmenlerimizin hakkıdır. Söylentiye göre mi savunacak çocuklarımız kendilerini? "Bilmediğiniz şeyler var."cı bir grup var bu konuda. Teğmenlerimizle ilgili -biliyorsunuz- FETÖ iltisakı iddiasında bulunuyorlar. En kötüsünü düşünelim ve öyle olduğunu varsayalım; peki, bu kimin suçu olur o zaman? Bu ülke Balyozları yaşamış, millî ordu tasfiye edilmiş, 15 Temmuz olmuş; ibret alınmadan fatura ordunun kurumsal kimliğine kesilmiş ve askerî olan ne varsa hastanesinden lojmanına kadar ve dahi askerlerimizin yetiştiği okullar kapatılmış. Milletvekillerine, parti genel başkanlarına, bakanlarına, yandaş yazarlara bir şey olmamış ama olsun, FETÖ'yle anılan şirketler çaycılarına kadar mahkûm edilmesiyle eşsiz bir mücadele sergilenmiş ve buna rağmen öğrencileri, güya sütten ağzı yananın yoğurdu üflemesi titizliğiyle seçilen bir okula da mı sızmışlar yani ve bununla gurur mu duyulacak iktidar "Teğmenler konusunda haklı çıktık." dediğinde? Asıl iktidarın yönetimden ihraç edilmesi gerekmeyecek mi o zaman? Ben böyle olduğunu sanmıyorum ve Allah muhafaza ama o nevi yeni bir aldatma hadisesi bunları düşündürmeyecek mi insanlara? Bir o kadar ağır olan Türk askerinin kutlu pusatı, yere düşürmeyi teslimiyet bildiği, nesilden nesile evlatlarına miras bıraktığı kutlu emaneti, kılıcı çatmanın, aslında bir geleneğin itibara zarar verecek nitelikte suç sayılması, bir Türk generali NATO toplantısında boşları toplarken çekilen bu fotoğraf değil, bir Türk general Türk askerinin başına çuval geçiren birliğin komutanından liyakat madalyası alırken çekilen şu fotoğraf da değil, bizatihi sözde müttefikimizin başımıza çuval geçirdiği şu tarihî utanç fotoğrafı da değil, gerçekten bu fotoğraf mı zedeledi ordumuzun itibarını? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ve o günden beri ben kendime "Sayın Cumhurbaşkanı o çocuklara 'istismarcılar' demek yerine 'Gururumuzsunuz, heyecanınızı paylaşıyoruz.' demiş ve konuyu da orada kapatmış olsaydı ne olurdu? Kendisi ne kaybederdi? Türkiye ne kaybederdi? Haftalardır devam eden ve giderek sertleşen bu tartışmanın hiç yapılmaması bile aslında bir kazanç olmaz mıydı ülkemize?" diye soruyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)