Konu: | Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 22 |
Tarih: | 21.11.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önümüzdeki kanun -özellikle "önümüzdeki" diyorum zira sizin önünüzde olmasına rağmen okuduğunuzu, okuduysanız bile dertlendiğinizi hiç sanmıyorum, korkarım ki en kötüsü ise okuyup anlamamış olmanız- devlet aklından ve ahlakından arındırılmış, kavramların ve kurumların içini boşaltan, kurum kültürünü yok eden, mülkiyelilik ve mülki idare kavramını ortadan kaldıran yani anlayacağınız, iktidarınızın temel stratejilerinin bir örneği daha. Metni okuyunca devlete kaymakam ve vali değil iktidara paralel il-ilçe başkanı ihtiyacının öncelendiğini ifade edebilirim. O kadar alışkın hâle geldiniz ki partinizin il ve ilçe başkanlarını vali ve kaymakamların yerine koymaya hatta onlardan üstün tutmaya sanıyorum ki bu yüzden kanunun ilk bölümündeki maddeleri tek tek onayladınız, bu ikinci bölümde de "Bitse de gitsek." diye oylayacaksınız ve göz göre göre memleketin, devletin, kurumların, kurumların yerleşik kültürünün canına okuyacaksınız. Bu duyarsızlığınızın faturası ise milletin devletten umudunu kesmesi ve güvenini yitirmesiyle önümüze gelecek.
Bu hükûmet sisteminin verdiği yetkilerle kolundan tuttuğunuzu adı "bakan" uygulamada sekreter olarak atıyorsunuz. Vali, kaymakam dediğiniz ise devlettir; sağdan soldan toplayıp devletin mülki idare teşkilatı inşa edilmez. Elimizde kalan ne varsa bunlar da yıkılır, tarumar olur. Allah için kendinize şunu sorun: Elektrik mühendisinden kaymakam, vali olur mu? Kaymakam, validen de elektrik mühendisi olur mu? Yani valilik bir istihdam alanı mıdır? Kaymakamlık bir istihdam alanı mıdır? Bu ülkenin iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden mezun olanların, bu ülkenin hukuk fakültelerinden mezun olanların suyu mu çıktı? Elinizde nitelikli kadro mu yok?
Nitelikli kadro deyince, İçişleri Bakanlığı bütçesini de dün görüştük, orada da ifade ettik; mesela ben size mevcut İçişleri Bakanlığının elindeki nitelikli bir atama konusunu ifade edeyim. Şimdi, bu elimdeki 26/1/2024 tarihinde Sayın İçişleri Bakanlığına vermiş olduğum soru önergesi. Bu soru önergesinde... Ankara Emniyet Müdürlüğünde Narkotik Suçlarla Mücadele ekibinde bir şahıs, bu kamuoyunda "Cevheri Güven" diye bilinen, YouTube'dan yayın yapan bir şahsa bilgi sızdırdığı iddiasıyla gözaltına alındı, hakkında işlem yapıldı, tutuklandı; bu, açık kaynaktan, o dönemdeki Hürriyet gazetesinden aldığımız bilgi. Bununla ilgili kendilerine bir soru sordum, soru şu: "Fetullahçı terör örgütüne bilgi sızdırdığı tespit edilip Terörle Mücadele Şubesi tarafından operasyonla gözaltına alınan ve hâlen tutuklu bulunan Serkan Dinçer 2013 yılında Trabzon Emniyet Müdürlüğünden İstihbarat Daire Başkanlığına atanmış mıdır, atanmamış mıdır? O dönemin İstihbarat Daire Başkanı kimdir?" Soru bir, cevabını vereyim: Şu anki Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç.
İki: "Tutuklu Serkan Dinçer İstihbarat Daire Başkanlığında hangi şubede görev yapmıştır? O dönemde çalışmış olduğu şubenin müdürü Kerim Altay mıdır? Kerim Altay hakkında herhangi bir soruşturma var mıdır?" Yasa dışı bahis hususunda Samsun'da soruşturma geçirmektedir, cevabı veriyorum.
"Tutuklu Serkan Dinçer Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığından Ankara Emniyet Müdürlüğüne hangi tarihte gönderilmiştir? Gönderildiği tarihte Emniyet İstihbarat Daire Başkanı kimdir? Son görev yeri olan Ankara Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Teknik Birimine ne zaman atanmıştır? Atandığı tarihteki Ankara Emniyet Müdürü kimdir?" Yine aynı cevap: Engin Dinç. "Hâlen görevde olan Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç ile tutuklu Serkan Dinçer Trabzon'da aynı dönemde görev yapmış mıdır? Tutuklu Serkan Dinçer'in son görev yeri olan Ankara Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Teknik Birimdeki görevine değin Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç'le başkaca ast-üst ilişkisi olduğu bir görevde bulunmuş mudur?" Çok basit sorular, soruların hepsinin cevabı bizce malum ve biliyoruz. Şimdi, İçişleri Bakanlığının verdiği cevap: "Soru önergesinde bahsi geçen konuyla ilgili Terörle Mücadele Kanunu kapsamında bilgi verilememektedir." Yahu, benim sorduğum soruların her birinin cevabı şu an Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç, senin bir buçuk yıldır kılıç gibi kullandığın Engin Dinç. (CHP sıralarından alkışlar) Yahu, sorduğum sorunun cevabı terörle mücadele kapsamındaysa o zaman terörle mücadele kapsamında işlem yapacağın adam Engin Dinç; bundan uzaksın. Peki, Engin Dinç kim? Gezi eylemlerinden önce İstihbarat Daire Başkanlığına atanan ve 15 Temmuzdan altı ay sonraya kadar İstihbarat Daire Başkanlığı görevini yürüten şahıs. Bu dönemde neler oldu? Gezi eylemleri. Bu dönemde neler oldu? 17-25 Aralık. Bu dönemde neler oldu? 15 Temmuz. Bu dönemde neler oldu? Gar patlaması, Suruç, Sultanahmet, Merasim Sokak, niceleri; ya, maşallah, Bombacı Mülayim gibi. Ankara Emniyet Müdürü yapıldı bu liyakat abidesi, Ankara Emniyet Müdürü olunca ne oldu? 1 Ekimde, tam bu kürsüye 280 metre mesafede Emniyet Genel Müdürlüğüne silahlı ve bombalı saldırı yapıldı; seneidevriyesinde TUSAŞ'a, savunma sanayimizin göz bebeğine yine 2 kişi, yine hem silahlı hem bombalı saldırı yapıldı, seneidevriyesinde. Burası Ankara, burası başkent; burada sizler bile, bizler bile milletvekili olarak öyle elimizi kolumuzu sallayarak gezemeyiz. 1 Ekimde hepimiz buradaydık; Sayın Cumhurbaşkanı burada olacaktı üç saat sonra, Bakanlar da burada olacaktı, Genel Başkanlar da burada olacaktı; hepimiz buradaydık, 280 metre mesafede. Adamlar Kayseri'de gasbettikleri aracın plakasını değiştirme ihtiyacı bile duymamışlar ya. Kim Emniyet Müdürü? Engin Dinç. Şimdi, bu bir liyakat örneği. Dolayısıyla liyakati bu şekilde merkeze alan bir İçişleri Bakanlığı anlayışının burada valilerle, kaymakamlarla ilgili "Yok efendim, o fakülteden de mezun olsa olur, bu fakülteden de mezun olsa olur." diyerek... Yüz binlerce atanamayan öğretmeni, pedagojik formasyonla öğretmen sıfatı verdikleri gibi şimdi de atanamayan kaymakam yaratacaklar.
Kanunun diğer maddelerindeki birçok hususa ayrı ayrı değinmenin bir anlamı yok, teknik konular ama orada enteresan bir husus var, POLSAN. Bu da POLSAN'ın internet sitesinden kamuya açık kaynak. İnternet sitesindeki, POLSAN'ın... POLSAN nedir? Polis Sandığı. Yönetimi kim? Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mustafa Çalışkan, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı. Tabii "Emniyet Genel Müdür Yardımcısı" demekle böyle şey yapmayalım, basitleştirmeyelim; uzun dönem İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü yaptı, başarılı da, 15 Temmuzda da başarılı bir İl Emniyet Müdürüydü. Yine, şu anki İçişleri Bakanlığı döneminde Mustafa Çalışkan haberi olmadan yurt dışına görevlendirileceğini duyuyor, haberi yok. Ya, bu adam Emniyet Genel Müdür Yardımcısı.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Nereden duyuyorsun, ben anlamıyorum ki!
UĞUR POYRAZ (Devamla) - Yahu, senin duymadığını ben duyuyorsam bu da senin eksikliğindir.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Yanlış kardeşim. Söylediğin şeylerin hepsi yalan, hepsi yalan!
UĞUR POYRAZ (Devamla) - Bu da senin eksikliğindir. Yani bugüne kadar görev yaptığınız dönemlerin sonucunda Emniyeti ve yargıyı binbir türlü isimlendirilmemiş örgüte teslim edip, ondan sonra bu konuyu sorma cüreti de gerçekten büyük cesaret.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Emniyetle alakalı söylediğin de yalan, bu da yalan! Uydurup uydurup konuşuyorsun. Belge, bilgi koyacaksın; belge, bilgi koyacaksın!
UĞUR POYRAZ (Devamla) - Şimdi, ben devam edeyim, daha sonra konuşursun.
Burada diyor ki: “POLSAN’ın A tipi (standart) üyelerine sağlanan finansman desteği ve emeklilik yardımı gibi hak ve imkânlardan B tipi (katılımcı) üyelerin de aynı şekilde yararlanabilmelerine yönelik 24/10/2024 tarihli Yönetim Kurulu Kararı ile ilgili husustaki Diyanet İşleri Başkanlığından alınan fetva kapsamında sandık tarafından uygulamaya alınan ve hükme bağlanan düzenleme esasları aşağıda belirtilmektedir.” Neresi burası? POLSAN. Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Çalışkan, Yönetim Kurulu Başkan Vekili kim? Ya, yine bizim Engin Dinç.
Buradaki hikâye şu: Bu Yönetim Kurulu “A tipi” ve “B tipi” diyerek, “faizli” ve “faizsiz” diyerek… Şimdi, Emniyet personelinin üzerinde şöyle bir duygu var, bunu da siz de buradayken ifade etmiş olayım Sayın Bakanım: “Fişleniyor muyuz? 'Faizli'den ve 'faizsiz'den fişleniyor muyuz?” Duygu bu, bu bir duygu. Şimdi, bu duygunun cevabı yok ama burada acı olan şu: POLSAN gibi, Emniyetin en etkin ve yetkin isimlerinin yönetiminde olduğu bir sandık “Bu iş hukuki midir, değil midir; doğru mudur, değil midir?” bunların değil “Haram mıdır, helal midir; dinen caiz midir, değil midir?” bunun peşinde. Ya, siz bunun ayrımını yapamıyorsanız, bunun ayrımını muhakeme edemiyorsanız hem POLSAN’da hem de o makamlarda ne işiniz var diye adama sorarlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)