GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:23
Tarih:26.11.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA GEORGE ASLAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine DEM PARTİ adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, birçok konuşmacı arkadaşımız kayyum meselesine değindi, ben çok fazla değinmeyeceğim ama gerçekten bir şey söylemek istiyorum: Kayyum politikalarıyla siz fiilî olarak bu ülkeyi böldünüz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) İster beğenin ister beğenmeyin, ister kabul edin ister kabul etmeyin, böldünüz, gerçekten böldünüz. Yüzde 70, yüzde 80 oy alan insanları görevden alıyorsunuz ve yerine kayyum atıyorsunuz. Ya, bu halk bunu kabul etmiyor artık. "Böldünüz." derken bu halk diyor ki: "Artık bunlar bizi istemiyorlar." Yani gerçekten ülkeye zarar veriyorsunuz. 2002 gerçekliğinize geri dönünüz, geri dönmediğiniz takdirde inanın bir dahaki seçimlerde o Kürt illerinde siz tabela partisine döneceksiniz. Yasaklamayla bugüne kadar ne elde ettiniz? İşte, akşamdan beri Meclisi yöneten Sayın Başkan Vekili, bir slogan yüzünden diyor ki: "İşte, bu, Anayasa'ya aykırıdır." Ya, Anayasa bırakmadınız ki! Anayasa'ya artık uyan kim? Siz kendiniz uymuyorsunuz. Yani, şimdi, o attıkları sloganı siz yasakladınız ama ben de diyorum ki: "..." (*)

(Mikrofon kapandı)

GEORGE ASLAN (Devamla) - Bu da Süryanicesi, buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Onu da yasakladınız, onu da yasakladılar.

GEORGE ASLAN (Devamla) - Bu da Anayasa'ya aykırı. Ne yapalım yani, söylemeyecek miyiz? Dünyada artık herkes bunu dile getiriyor, biz niye kendi Meclisimizde dile getirmeyelim? Burası hepimizin Meclisi, bütün Türkiye'de yaşayan halkların Meclisi. Halk yüz binlerce oy vererek bizi buraya gönderdi yani bir kelime konuşmayacak mıyız?

Değerli milletvekilleri, şimdi esas konuya geçiyorum. Üzerinde sıklıkla kanuni değişiklikler yapılan alanların başında nedense imar ve kentsel dönüşüm konusu gelmektedir. İktidar her ne kadar bunun depreme karşı yapıldığını iddia etse de uygulamalar bunun tersini göstermektedir. AKP iktidarı döneminde kente ve imara ilişkin yasaların çoğu toplumsal ihtiyaç ve talepler gözetilmeden çıkarılmıştır. Bu yasalar, konut hakkı başta olmak üzere, pek çok insan hakkı ihlali ile mağduriyetini barındırmakta ve salt ekonomik getiriye odaklandıklarından da kamu yararı yok sayılmaktadır. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. Yoksul ve emekçi mahallelerine ödenemeyecek koşullarda lüks projeler dayatarak mülksüzleştirme, yoksullaştırma projelerine dönüşen bu uygulamalarla zorunlu göçe yol açılmaktadır.

Deprem kuşağı içerisinde olan Türkiye'de kentleri, binaları depreme karşı dayanıklı, hazır hâle getirmenin ne denli önemli olduğunu vurgulamaya gerek yok ancak özellikle son on beş yılda yaşanan Van, İzmir ve Maraş gibi büyük depremlere rağmen kayda değer ciddi önlemler alınmadı. "Kentsel dönüşüm" denilerek bilimsel bir temele dayanmadan yapılan çalışmalar da kentleri depreme karşı dayanıklı hâle getirmekten ziyade daha çok ticari kazanç elde etmek için yürütüldü. Kentlerde rant değeri yüksek bölgelerde dönüşüm uygulanırken acil ihtiyaç duyulan bölgelerde bir çivi bile çakılmamış; öyle ki depreme dayanıksız binaların dönüştürülmesi bir kenara, değerli bölgelerdeki boş arsalar üzerinde kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirildi. Türkiye'de yıllardır çıkarılan imar afları sağlıksız yapılaşmayı teşvik etti, depreme dayanıklı olmayan yapıların devlet onayıyla kullanılmaya devam edilmesine neden oldu. Deprem ve depremde güvenilir binalar yaratmak Türkiye'nin en önemli konularından biridir. Ancak şu ana kadar deprem zararlarını azaltmaya yönelik olarak sunulan kentsel dönüşüm projeleri genel olarak amacı dışında kullanılarak daha çok rantsal dönüşüme hizmet etmiştir. Jeolojik, jeoteknik etütler sonucunda "imara uygun olmayan alan" olarak ilan edilmiş bölgeler dahi "kentsel dönüşüm" adı altında yapılaşmaya açılarak daha da tehlikeli hâle getirildi. Deprem riski çok daha az olan ancak rant değeri yüksek alanlar "riskli" ilan edilerek iktidara yakın müteahhitler ve sermayedarların rant alanına dönüştürüldü. Uzun yıllar bir arada ve ortak yaşama kültürü bulunan mahallelerde yaşayan insanlar zor kullanılarak cüzi kira yardımıyla yerlerinden edildi.

Değerli milletvekilleri, getirilen yasa taslağı Köy Kanunu, İmar Kanunu, Yapı Denetimi Kanunu, Çevre Ajansı Kanunu gibi farklı kanunlarla ilgili bazı düzenlemeler içermekte. Teklifin geneline baktığımızda kimi olumlu gibi görünen değişiklikler içerse de genel olarak toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kimi düzenlemeler içermektedir.

Getirilen önemli düzenlemelerden biri, insanların kent içindeki değerli yapı stoklarının ranta açılmasının önünü açabilecek imar hakkı aktarımı konusudur. Düzenleme, kamuya ait alanların bedelsiz şekilde kamu mülkiyetine geçirilmesi ve "imar hakkı aktarımı" adı altında arazi sahiplerinin mülkiyet haklarını kısıtlayan bir mekanizma oluşturmasıyla mülkiyet hakkının özüne zarar verecek niteliktedir. Kamulaştırma bedellerinin ödenmeden bu alanların kamuya aktarılmaya çalışılması, anayasal güvence altındaki mülkiyet hakkını ve hukuki güvenliği zedelerken kamu yükümlülüklerini vatandaşa yıkmaya yönelik bir yaklaşımı yansıtmaktadır. İktidarın daha önceki pratikleri bu uygulamanın da rant odaklı kullanılma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir. Bugüne kadar yürütülen "kentsel dönüşüm" adı altındaki tüm çalışmalar, yoksul halkı evlerinden çıkarıp eğer barınmak istiyorlarsa karşılığında borç senetleriyle uzun vadeli borçlandıran; bu insanları kendi mahallelerinden, evlerinden koparıp şehir dışına süren projeler hâline getirilmiştir.

Kanun teklifinin 1'inci maddesiyle Köy Kanunu'nun geçici 5'inci maddesindeki köyde sürekli oturanlara köy ihtiyar heyeti vasıtasıyla satılan taşınmazların devir ücretlerinin ödemesi dört yıl süreyle uzatılmaktadır. Bu maddeyle getirilen düzenleme olumludur ancak yetersizdir. Buradaki sorun, süre uzatımı değil; mesele, esas itibarıyla insanların barınma sorunuyla karşı karşıya olduğu gerçeğidir. Şehirlerde ve kırsal kesimlerde insanlar barınma ve mülksüzleşme sorunu yaşamaktadır. Barınma ve mülkiyet hakkı için kısmi çözümler yerine bu soruna bütünlüklü bir politikayla yaklaşmak gerekir.

Getirilen diğer önemli bir düzenlemeyle belediyelerin yetkisinin "hazırlık işlemleri" adı altında Bakanlığa bağlı kuruluşa devredilmesinin yolu açılmaktadır. Diğer taraftan, Gecekondu Kanunu'nda değişiklik yapılarak sadece belediyelere değil Toplu Konut İdaresi ve il özel idaresine de bu konuda işlem yapma yetkisi verilmektedir. Belediyelere, hazineye, özel bütçeli idarelere ait arazi ve arsalarda bulunan yapılarla ilgili TOKİ, belediyeler veya il özel idarelerince yıkım kararı alınabilecektir. Belediyelerin, yerel yönetimlerin kentler üzerindeki yetkilerini kısıtlayan, işlevsizleştiren, özellikle de imar konusunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı üzerinden merkezî yönetimin kentlere doğrudan müdahale yetkisini genişleten düzenlemeler getirilmişti; burada da benzer uygulamaların önü açılmaktadır. Partimizin belediyelerine valiler, kaymakamlar kayyum olarak atandığı gibi tüm belediyelerin yetki alanlarını kısıtlayan bu düzenlemeyle diğer tüm belediyelere de bir nevi kayyum atanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, teklifte yapı denetim firmalarına ilişkin düzenleme getirilmektedir. Bu düzenlemeyle 500 metrekare alandaki projelerin elektronik dağıtım sisteminden çıkartılarak yapı denetimi firmasının müteahhit tarafından seçilmesinin önü açılmaktadır. 500 metrekare üzerindeki işlerde ise müteahhide iki yapı denetim şirketinden birini seçme hakkı tanınmaktadır. 2019 itibarıyla Yapı Denetimi Kanunu'nda yapılan değişiklikle müteahhitlerin tercihinde olan yapı denetim şirketlerinin belirlenmesi seçeneği ortadan kaldırılmış; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından denetçilerin bir havuz içerisinden elektronik olarak belirlendiği bir kura sistemi başlatılmıştı. Getirilen yeni düzenleme, tarafsız denetimi ortadan kaldıracağı ve 2019 öncesine dönüş niteliği taşıyacağı gibi alanda yaşanan sorunların daha da artmasına neden olacaktır. Düzenlemeyle, yapı denetim kuruluşlarının denetim yaptıkları yapıda kendi kusurları nedeniyle hasar oluşması hâlinde yapı denetim kuruluşlarına yaptırım uygulanacaktır. Ancak bu düzenleme, teknik personelden laboratuvar görevlilerine kadar geniş bir kesimi sorumluluk altına alırken "görevi kötüye kullanma" gibi ifadeler belirsiz bırakılmıştır. Bu durum uygulamada keyfî yorumlara ve cezalandırmalara da yol açabilir. Teknik hatalar kişisel ihmallerle karıştırılarak adaletsiz sonuçlar doğurabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslan, lütfen tamamlayın.

GEORGE ASLAN (Devamla) - Hapis cezası tehdidi sektör profesyonelleri üzerinde ciddi bir caydırıcı etki yaratabilir.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak imar, kentsel dönüşüm ve deprem gibi insanların hayatına mal olan konulara ciddiyetle yaklaşılmalıdır. Rant yaklaşımından uzak, güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir kentler oluşturulmalıdır. Yapı üretim ve denetim süreçleri bilimin ve mühendisliğin yol göstericiliğinde yürütülmelidir. Deprem ve diğer doğal afetler nedeniyle yaşanan can kayıplarının alınmayan önlemlerin bir sonucu olduğu bilinciyle toplumun yararını önceleyen, barınma ve mülkiyet hakkını koruyan, insana hizmet edecek politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir diyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)