GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN KURULUŞUNUN 93?ÜNCÜ YIL DÖNÜMÜNÜN VE ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI?NIN KUTLANMASI, GÜNÜN ÖNEM VE ANLAMININ BELİRTİLMESİ GÖRÜŞMELERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:95
Tarih:23.04.2013

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, Genel Kurulun 17/4/2013 tarihli 93'üncü Birleşiminde alınan karar uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 93'üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapacağımız görüşmelere geçiyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 93'üncü yıl dönümünü hep birlikte kutluyoruz. Bu vesileyle Meclisimizin açılışını gerçekleştiren, başta millî mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Birinci Meclisimizin kahraman milletvekillerini, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Doksan üç yıl önce burada toplanan milletvekillerinin sağlam temeller üzerinde kurduğu ülkemiz her geçen gün gelişmekte ve güçlenmektedir. Dönemin zor şartlarında vatan sevgisiyle koşup buraya gelen milletvekillerinin bağımsızlık mücadelemizde gösterdikleri ruh, bizim için daima yol göstericidir. Dönemin zor şartlarında büyük bir vatanperverlikle düşmana direnen, ideal ve heyecanlarıyla bu Meclis çatısı altında toplanan ilk Meclisin kahraman üyeleri milletimizin gönlünde unutulmaz bir yer edinmişlerdir.

23 Nisan 1920, bu tarihî gün, milletin istiklali ve de istikbalinin ancak milletin azim ve kararıyla sağlanacağını tüm dünyaya ilan ettiğimiz kutlu ve gerçekten mutlu bir gündür. İşgal altındaki bir devletin istiklal bayrağı bugün göndere çekilmiştir. Ulus'taki mütevazı binada kesilen kurbanlar, edilen dualar ve dökülen gözyaşlarıyla Meclisimiz bugün açılmıştır. O gün, Meclisi açan Sinop Milletvekili Şerif Bey, bu yüce Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin tam bağımsızlığını ve varlığını bizzat ele alıp yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek "Büyük Millet Meclisini açıyorum." hitabıyla Meclisimiz çalışmalarına başlamıştır. İleride cumhuriyete ve demokrasiye giden yolda en önemli adım atılmıştır.

Meclisimiz, imparatorluğun yıkıntılarından kurum ve kuruluşlarıyla çağdaş bir devlet çıkarmıştır. Bu büyük millet, önce Meclisini toplamış, iradesini ortaya koymuş, büyük zorluklar ve sıkıntılar içerisinde millî mücadeleyi yönetmiş; istilacılara ve işgalcilere karşı bu mücadeleyle, üzerinde oynanmak istenen ve uygulamaya konulmuş bulunan emperyalist oyunu bozmuş, son haçlı seferine dur demiştir. Türk milleti, varlığını ve birliğini korumak için çareyi yine kendisinde bulmuştur. O yüzden bu meclis gazi meclistir, şanlı meclistir, son ve ebedi devletimizi kuran meclistir, milletimizin ve cumhuriyetimizin çare kapısıdır, aynı zamanda kurucu meclistir. Meclisin iradesi milletin iradesidir; herkes bunu böyle bilmeli, böyle anlamalı, kanun ya da karar olarak ortaya koyduğu iradeyi ona göre uygulamalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, o günden bugüne doksanüç yıllık süreçte her zaman tarihî sorumluluğunun bilinci ve gayreti içerisinde, Türk milletinin medeniyet yürüyüşünde ve sorunlarının çözümünde en önde görev ifa etmiştir. Gücünü ve yetkisini milletten alan Meclisimizin tarihi aynı zamanda devletimizin de tarihidir.

Değerli milletvekilleri, 23 Nisan istiklalin ve istikbalin adıdır. 23 Nisanın amacı özgürlük ve bağımsızlıktır; hedefi, ileri, çağdaş, gelişmiş, demokratik bir ülke meydana getirmektir. Bizler milletvekilleri olarak 23 Nisanın ruhunu, amacını ve hedefini canlı tutmaya, kazanımlarına sahip çıkmaya mecburuz. Esasen cumhuriyetin ve demokrasinin gücü buradan gelmekte, can suyunu milletin iradesinden almaktadır. Bu sebepten dolayı millî iradenin üstünlüğü bizim için devredilemez ve vazgeçilemezdir. Cumhuriyetin, demokrasinin ve 23 Nisan ruhunun ne kadar hayati önemde olduğunu bölgemizde ve dünyada yaşanan gelişmelerden sonra şimdi çok daha iyi anlıyor ve bu değerleri bize kazandıranları şükranla anıyoruz.

Sayın milletvekilleri, hayat ileriye doğru yaşanıyor ama geriye bakınca anlaşılıyor. Bizler geçmişten ders alarak geleceğimizi inşa etmek zorundayız, böyle bir sorumluluk omuzlarımızdadır; o sebepledir ki millî egemenliği güçlendirmek, ülkemizi geliştirmek ve Türkiye Cumhuriyeti'ni modern devletler safında en güçlü yere oturtmak, bizim en başta gelen görevimizdir. Milletvekilleri olarak bu ideal boynumuza borçtur. Türkiye, bu ulvi hedefe ulaşabilmek için kardeşliğini daha da derinleştirerek birlik ve beraberliğini ebediyen sürdürecektir. Çünkü Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğu'da, Yemen'de ve Fizan'da, Çanakkale'de istiklal ve bağımsızlık mücadelemizde birlikte kan verdik, can verdik, gözyaşı döktük, acımız, hüznümüz, sonuçta sevincimiz birbirine karıştı. Bir olduğumuz zaman iri de olduk, diri de olduk. Unutmayalım ki kuvvet "birlik"tedir, dirlik de "birlik"tedir. Ayrılığı ve ayrımcılığı reddedip birliği ve kardeşliği savunacağız, "birlik"te rahmet olduğu inancını daima diri tutacağız, gönül köprülerimizi güçlendirip Yunus'un dediği gibi, gönüller yapmanın mücadelesini vereceğiz. Bin yıldır bu topraklarda inşa ettiğimiz kültürün ve muhteşem medeniyetimizin özü budur. Ülkemizin karşılaştığı her sorunun üstesinden bu ruh ve inançla galip geleceğiz. Tarihimiz daima bize ışık tutacak, yolumuzu aydınlatacaktır. Kurucu iradenin belirlediği ideallerden, güçlü bir ülke heyecanından vazgeçmeyeceğiz. Doksan üç yıl önce, buradan ayağa kalkan millet var olmaya, hem de en güçlü şekilde var olmaya devam edecektir, bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, bizler sadece sorunları konuşarak siyaset yapamayız. Sorunlara çözüm üretmek bizim asli görevimiz, varlık sebebimizdir. Çözüm üretmeyen siyaset kendisini tartışılır kılar. Sadece mevcut sorunları değil yarınlarda ortaya çıkacak sorunları ve çözümlerini öngöremeyen ve planlayamayan siyasetin gerekliliği en önemli sorun olur. Dünya hızla değişiyor. Hayatın her alanında; siyasetten ekonomiye, dış ilişkilere, üretim ilişkilerine, teknolojik gelişmelere kadar kökten, dipten, derin bir değişim yaşanıyor. Türkiye bu değişimin dışında değildir ve dışında kalamaz. Bu değişimi ve dönüşümü doğru anlamak, gereğini yapmak için tarihî, kültürel, siyasi tecrübeye sahibiz. Büyük potansiyelimiz bulunmaktadır. Bu potansiyeli dinamik hâle getirmek ve iyi kullanmak hepimizin görevidir. Türkiye'yi çağdaş dünyanın ve muasır medeniyetin gerisinde bırakamayız, bu da başka bir görevimizdir, büyük Atatürk'ün bize de vasiyetidir.

Ülkemizin birçok sorunu vardır. İnsanın ve toplumun olduğu yerlerde sorunların olması kaçınılmazdır. Sorunlara çözüm üretmek siyasetin gerekçesidir. Bilim ve akıl, çözümün yöntemini sunar, demokrasi, buna uygun zeminler hazırlar. Tartışma ve diyalog zeminini tahrip etmeden, konuşarak, uygarca tartışarak üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yoktur, bulamayacağımız çözüm de yoktur.

İlk Meclisin tutanakları, tartışmaları, o tartışmalara egemen olan üslup, ruh ve iklim bize çok şey öğretmelidir. Bugün, bu iklime, barışa, kucaklaşmaya, sağduyuya ve hassasiyetlere ihtiyacımızın olduğu açıktır. Bu ihtiyacı en evvel  Türkiye Büyük Millet Meclisinde gidermeli ve milletimize saygı duyulan örnekler ortaya koymalıyız. Bu kutsal çatının saygınlığını ve işlerliğini korumak hepimizin sorumluluğundadır çünkü "Meclis" demek "gelecek" demektir, milletin geleceğine yön vermektir, doksanüç yıldır bunu yapmaya çalışıyoruz.

İyi bir gelecek için bu dönem başarmak zorunda olduğumuz bir konumuz, bir sorunumuz ve bir görevimiz vardır, o da yeni bir anayasa yapmaktır. Mevcut Anayasa'nın bize artık dar geldiği toplumun bütün kesimlerince yıllardır söylenmektedir. Daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha özgürlükçü bir anayasada, birey, toplum, devlet ilişkisini sağlıklı bir zemine oturtmuş, uzlaşıyla hazırlanmış yeni bir toplumsal sözleşme, ortak geleceğimize yönelik bir mutabakat milletimizin en başta gelen talep ve beklentisidir. Bu talep, bugün itibarıyla bir zarurettir, bunu görmeliyiz, bu işi geciktiremeyiz, bu işi savsaklayamayız. Bitmez tükenmez, halkımızı canından bezdiren siyasi kavgaların konusu yapamayız, yeni suçlamaların objesi hâline getiremeyiz. Unutmayalım ki Meclisin görevi, temennide bulunmak değil, milletin bu en önemli özlem ve beklentisini hayata geçirmektir.

Bir diğer husus da çıkardığımız yasalarla ilgili durumdur. Her hafta gecenin geç saatlerine kadar çalışıp yasalar çıkarıyoruz. Ülkemizin sorunlarına, yasa çıkararak, var olanları günün ihtiyaçlarına göre değiştirerek çözüm bulmaya çalışıyoruz. Yasa çıkarmak yetmiyor. Mühim olan, kanun koyucunun iradesine uygun olarak bunların yorumlanması ve uygulanmasıdır. Bu noktada bazı sıkıntılar yaşadığımız ortadadır. Özellikle uygulamadaki farklılıklar ve bunların ortaya çıkardığı mağduriyetler bugün en önemli sorunumuzdur. Bu sıkıntıları gidermek için tekrar yeni yasalar, yeni paketler çıkarıyoruz ya da toplumu yeni beklentiler içerisine sokuyoruz. Bizim yasama organı olarak beklentimiz, açıkça ortaya koyduğumuz irademizin iyi anlaşılması, uygulamaların ona göre yapılması, mağduriyetlerin muhakkak giderilmesi. Bu yöndeki beklentilerin yeni yasal düzenlemelerle değil, özgürlükçü, Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre ve altına imza koyduğumuz uluslararası sözleşmelerin ruhuna uygun olarak içtihatlarla giderilmesidir. Çağdaş hukuk anlayışı bunu gerektirir. Aksine uygulamalar, bize, siyasi, sosyal, güvenlik, temsil, uzun tutukluluk, uzun yargılamalar gibi içinden çıkmakta zorlandığımız birçok sorunu gündeme taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, bugün, aynı zamanda Çocuk Bayramı'dır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak, 23 Nisan gününü Çocuk Bayramı olarak ilan eden bir ülkede yaşıyor olmaktan gurur duyuyorum. Bugün nasıl dünden daha iyiyse yarın da bugünden daha iyi olacaktır. Onu, bugünün çocukları başaracaktır. Daha demokrat, daha özgür bireyler olarak yetişen çocuklarımızın Türkiye'yi ulaştıracakları seviyenin hayallerimizin de ötesinde olacağına inanıyorum, yeter ki bizler onlara daha demokratik ve daha yönetilebilir bir ülke bırakalım.

Bu düşünce ve temennilerle aziz milletimizin, çocuklarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyorum.