GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ülkenin sorunlarına, Türkiye partisi olma vasfına, Dersim’e, Kobani kumpas davasına, cezaevlerindeki sorunlara ve yeniden değerleme oranına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:24
Tarih:27.11.2024

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bildiğiniz gibi, ülkemizin çok sayıda sorunu var. Gerçekten, ülkede ekonomik, siyasi ve toplumsal kriz inanılmaz bir boyutta ve giderek de halkı, toplumu mağdur etmeye devam ediyor. Dönüp baktığımızda, nüfusun büyük bir kesimi ciddi bir mağduriyet altında yaşıyor ve bugün işçiler, emekçiler, köylüler, çiftçiler, emekliler, kadınlar yani toplumun hangi kesimine baksanız çok büyük bir sorun yumağı içinde. Şimdi, bunları görmezden gelme gibi bir şansımız yok, hele Meclisin böyle bir lüksü olamaz, şansı olamaz. Dolayısıyla memleketin bütün meselelerine, sorunlarına sahip çıkmak, onlara çözüm üretmek öncelikli görevimiz zaten ama bunun için memleketi tanımak gerekiyor, ülkeyi tanımak gerekiyor; bu ülkenin tarihini, kültürünü, bu ülkeyi var eden değerleri bilmek gerekiyor. Dolayısıyla biz burada, başta Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl çözümü olmak üzere tüm meselelerin siyaset zemininde, barış zemininde, birlikte müzakereyle, diyalogla çözüleceğine inanıyoruz; bu konuda Türkiye partisi olmak gerektiğine inanıyoruz, ayrımcılıktan kurtulmak gerektiğine inanıyoruz ve bunun mücadelesini veriyoruz. Şimdi, burada her türlü ayrımcılığı, bölücülüğü yapıp, bu ülkenin değerlerine karşı çıkıp sonra da bir Türkiye partisi olma vasfını yitirmiş olanların bize kalkıp rol biçmesini de anlamamız mümkün değil. Kürtçe bu ülkenin bir değeri, bu ülkeyi var eden değerlerden biri. Biz de biliyoruz buranın resmî dilinin, bu ülkenin resmî dilinin Türkçe olduğunu; buna dair bir şey mi dedik, bir tartışma mı açtık? Ya da burada çalışma diline dair bizim kalkıp da bir önergemizi başka bir dilde verdiğimizi mi gördünüz? Hayır. Ama bu ülkeyi biliyorsanız, bu ülkenin değerlerini biliyorsanız bu ülkenin Meclisinde bir selamlamaya da tahammülünüz olmalı. İşte, o zaman Türkiye partisi olursunuz ama siz bir selamlamaya bile, bir dile bile tahammül göstermeden, üç kelimeye tahammül göstermeden burada konuşursanız size "bölücü" derler; ayrımcılık yaparsınız, Türkiye partisi olamazsınız. Bakın, AKP'nin düştüğü talihsizlik budur; Türkiye partisi olarak geldiler, Türkiye partisinden en hızla uzaklaşan parti oldular. Türkiye'nin hangi sorununa bakarsanız bakın, bütün sorunlarına yabancılaşmış bir parti artık bu memleketin ne kadar partisi olur varın siz düşünün. Bakın, Plan ve Bütçede Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı görüşülüyor. Dün kreşi konuştuk. Bir Türkiye partisi evlatlara, çocuklara, öğrencilere böyle mi yaklaşır? Ya da işte, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi görüşüldü, Çalışma Bakanlığı bütçesi görüşüldü, o görüşmelerde bu ülkenin hangi sorununu çözdünüz? Hiçbir sorununu çözmedinîz. Sorunları çözmeyeceksiniz, sonra, çözemediğiniz sorunların bedelini de kalkacaksınız DEM PARTİ'ye yüklemeye çalışacaksınız, elinizde bahane de hazır; yok "Siz Türkiye partisi olamadınız." yok "Siz bölücüsünüz." Biz Türkiye partisiyiz, bölücü de değiliz. Kim ki ayrımcılık uyguluyordur, kim ki vatandaşlarını farklı farklı kategorilere koyuyordur, "eşit yurttaşlık" dediğimiz meseleden uzaklaşıyordur; işte, bölücü odur, ayrımcılık yapan odur, nefretten beslenen de odur. Bu, bu kadar nettir. Dolayısıyla bu ülkenin sorunlarını çözeceksek bu ülkeye vâkıf olmak gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bu ülkenin bir parçası da Dersim; kayyum atadınız, neden? Ovacık'a kayyum atadınız ya da diğer illere, bu ayrımcılık değil mi? Bir halkın iradesini yok saymanın başka bir yöntemi mi var? 38 Dersim seferinden sonra, şimdi, 2024 Dersim seferi ama bu sefer, sefer farklı; bu sefer sermayeyi arkanıza almışsınız, Dersim'in doğasına saldırmaya gidiyorsunuz. Neden? Çünkü orada altın madenleri var. Neden? Orada barajlar var. Neden? Orada RES'ler, HES'ler çok mümkün; verimli, kârlı. Oysa o halk orada doğasıyla barışık yaşayan ve dünyaya örnek olmuş, inancıyla da doğasıyla da bir bütünlüğü sergilemiş bir coğrafya. Bu ülkenin coğrafyası, dışarısı değil orası. Ayrımcılık dersi verenler, Dersim'e gidin, bakın, nasıl ayrımcılık uyguladığınızı tarihi okuyarak öğrenin. Şimdi, buraya baktığımızda, siyasi taşeron olarak da Valiyi oraya atamışsınız, beton duvarları da önüne koymuş ve dolayısıyla da Tunç Eli-2 operasyonu başlamıştır

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen, tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Hiçbir operasyonun adıyla biz kentlerimizi çağırmayız; o kentin adı Dersim'dir, öyle de kalacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevi sorununu her seferinde, her gün burada dile getirmeye devam ediyoruz. Geçen hafta Sincan Cezaevine gittim, başta sevgili Başkanımız Leyla Güven olmak üzere Kobani kumpas davasından yargılanan arkadaşlarımı ziyaret ettim. Biliyorsunuz, bu Kobani kumpas davasının iddianamesi -dün de bahsettiğimiz gibi- Ovacık Belediye Başkanı ve Dersim Belediye Başkanı iddianamelerinde olduğu gibi bir Fetullah Gülen projesidir. O proje alındı, bir Kobani kumpas davası hâline getirildi ve yargı eliyle, iktidarın yargısının eliyle hayata geçirildi. Sincan Cezaevindeki sorunlar da diğer cezaevlerindeki sorunlara benziyor, hiçbir farkı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sincan Cezaevinde açlık grevinde olan tutsaklar var: Ferhat Tüfenci, Fikret Yiğit, Tahsin Özyıldız, Mazlum Bataray yetmiş beş gündür açlık grevindeler. Neden mi? Haklarını istiyorlar, en temel haklarını istiyorlar yani oradaki spor, sohbet, kültür faaliyetlerinden yararlanmak istiyorlar; tek başlarına hücrede kalmak istemiyorlar fakat Sincan Cezaevindeki bütün kurslar kapatılmış yani aslında yasal haklarına el konulmuş; bu yüzden yetmiş beş gündür açlık grevindeler. Bu da yetmiyor, IŞİD'lilerle yan yana tutuluyorlar, hayati tehlikeleri var; bu da yetmiyor, pandemi döneminden gelen, bu cezaevinde kalan tutsakların, mahpusların hakları var, onlar engellenmiş. Yani nereden baksanız ciddi bir sorunla karşı karşıya oradaki mahpuslar ama cezaevi yönetimleri diğer cezaevlerinde olduğu gibi hiçbir sorunu çözemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Cezaevleri sorununu çözmek adına Adalet Bakanlığı mutlaka harekete geçmelidir, artık bu konuda çok hızla bir yargı düzenlemesine gerek vardır. Zaten adalet sistemindeki çarpıklık cezaevlerindeki mahpusların üzerine ilave bir yük getiriyor, ilave bir ceza getiriyor; buna son vermek gerekiyor. Elâzığ 2 No.lu Cezaevinde de gıda zehirlenmesi oldu daha önce Diyarbakır ve Silivri Cezaevlerinde olduğu gibi, gıda güvenliği konusunda da belki de en vahim tablolar cezaevlerinde ortaya çıkıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son bir şeyi de ekonomiye dair söylemek istiyorum kısaca. Bakın, bütçede Hazine ve Maliye Bakanlığı yeniden değerleme oranı olarak yüzde 44'ü belirledi ve -bugün haberlerde de izlediniz- bütün oranlar; motorlu taşıtlar vergisi, cezalar, muayene ücretleri, yurt dışı harcı, kayıt ücretleri, pasaport harçları yüzde 44 artırıldı; güzel.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Demek ki Merkez Bankası Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanının gelecek endekslemesi oranı yüzde 44. Diyorlar ya: "Enflasyonla mücadele edeceğiz, o yüzden gelecek endekslemesi yapalım." Güzel, bunu anladık. Bu konularda gelecek endeksiniz yüzde 44 de enflasyonla mücadele için bu endeksi kullanıyorsunuz da emekçilerin endeksi niye yüzde 15? Kamu emekçilerinin endeksi niye yüzde 15? Asgari ücrete gelince bu endeksiniz nasıl oluyor da yüzde 15'lere, 20'lere düşüyor? Tutarlı olun, ahlaklı olun.

Teşekkür ederim.