| Konu: | İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel'in yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Tahir Elçi'nin ölüm yıl dönümüne, cezaevlerindeki ve üniversitelerdeki yönetim krizine, Ardahan'ın Damal ilçesine bağlı Burmadere köyü Muhtarına ve kayyum atamalarına, Rojin Kabaiş soruşturmasına ve Türkiye'deki valilerin tutumuna ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 28.11.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce gündem dışı konuşmalarda, Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel'in konuşmasında Uluslararası Ceza Mahkemesine değinildi. Biz katılıyoruz, Uluslararası Ceza Mahkemesi konusunda alınan bu karara katılıyoruz. Hatta sadece bu karar değil, bu konuda alınmış başka kararlar da var; bunların hayata geçmesi önemli. Onu öncelikle belirtmek istemiştim, bu vesileyle belirtiyorum ama tabii, burada şuna da dikkat çekmek isterim: Roma Statüsü'nün ve Uluslararası Adalet Divanının zorunlu yargılama yetkisinin de Türkiye tarafından bir an önce tanınması da gerekir ki bizim bu konudaki samimiyetimiz bütün dünya kamuoyu tarafından da bilinsin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, insan hakları savunucusu, barışın, adaletin savunucusu, büyük hukukçu Tahir Elçi'nin ölüm yıl dönümü. Evet, tam dokuz yıl önce bugün Diyarbakır'da sevgili Tahir Elçi katledildi ve hâlâ failleri bulunabilmiş değil, hâlâ bu anlamıyla adalet yerini bulmuş değil. Gerçi hiçbir karar, hiçbir yargılama Tahir Elçi'yi bize geri getirmeyecek ama şunu biliyoruz ki en azından Tahir Elçi'nin uğrunda mücadele ettiği Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü adına faillerin yargılanması tüm kamuoyunun, başta da Kürt kamuoyunun bir nebze olsun bir adalet duygusuyla buluşmasına vesile olacaktır.
Evet, bu konuda geride bıraktığımız dokuz yıl boyunca başka davalarda, başka suikastlerde, katliamlarda olduğu gibi maalesef bir cezasızlık politikasının geçerli olduğunu hep beraber izledik ama Tahir Elçi'nin dokuz yıl önce bir televizyon kanalında dile getirmiş olduğu barışçıl taleplerinin de ona karşı nasıl bir şiddete dönüştüğünü ve sonunda da nasıl katledildiğini de maalesef gördük.
Bugün Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümü konusunda yine konuşuyoruz ve ısrarla bu konu çözüme kavuşmadan Türkiye'nin demokratikleşmesinin mümkün olmadığını dile getiriyoruz ve bugün yine ortada şiddeti, savaşı hâlâ geçerli gören bir anlayışla da karşı karşıya geliyoruz oysa hepimiz için iyi olan, hepimiz için aslında geleceğe dair umutlu olmamızı sağlayacak olan barış konusunda atacağımız adımlardır. Tahir Elçi bu konuda örnek olmaya devam ediyor; fikirleri, onun vermiş olduğu mücadele yolumuzu aydınlatıyor. Kendisini bir kez daha rahmetle, minnetle, sevgiyle ve saygıyla anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'deki birçok krizden burada bahsediyoruz ama en önemli krizlerden biri kuşkusuz yönetim krizi. Türkiye'de hangi kuruma baksanız, en yukarıdan en aşağı kadar bütün kurumlarında çok ciddi bir yönetim krizi var. Hani "Balık baştan kokar." derler ya, balık baştan kokunca her yere bu koku sirayet ediyor ve yönetim krizini biz her yerde yaşıyoruz. Cezaevleri, bu konuda aslında artık ciddi bir odak hâline gelmiştir; cezaevi müdürleri her türlü işkenceyi, her türlü hak ihlalini yapmaya devam ediyorlar fakat bu konuda herhangi bir tedbir, herhangi bir uygulama ya da yaptırım söz konusu değil.
Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Adalet Bakanının, cezaevleri konusunda, bugünkü mapuslar konusunda ne diyeceğini merakla bekledik. Bir saat boyunca, bir saati aşkın bir süre konuştu, hiçbir şey demedi. Oysa bütün cezaevlerindekiler büyük bir beklenti içinde. 350 bini aşkın insan cezaevinde mağdur, onların dışarıdaki aileleri mağdur; dolayısıyla, herkes Adalet Bakanından gelecek bir şeye odaklanmışken hiçbir şey yok ve cezaevindeki kötü uygulamalar devam ediyor.
Peki, yönetim krizi, yönetim dejenarasyonu sadece cezaevlerinde mi? Hayır. Mesela, üniversitelerde de böyle. Rektörler de üniversitel anlayıştan o kadar uzaklaşmış ki kendilerini âdeta bir cezaevi müdürü gibi ortaya koyuyorlar. Gerçekten, üniversiteleri çoraklaştırma konusunda dünyada kimse elinize su dökemez. O denli çoraklaşmış ki; o denli üniversitel anlayıştan, bilim anlayışından uzaklaşmış yönetimler üniversitelerde söz konusu ki bunu her üniversitede görmemiz mümkün. Son örneği Bilkent Üniversitesinde yaşandı ve Bilkent Üniversitesi Rektörü Kürşat Aydoğan "Türkiye'de Kadın Hakları" başlıklı bir söyleşiyi iptal etti. Neden? Çünkü bu söyleşiye sevgili Sebahat Tuncel katılacaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu söyleşiyi iptal etme gerekçesinde de -varın siz düşünün, bir rektörün nasıl rektör olduğunu- "Sabahat Tuncel hakkında kesinleşmiş yargı kararı var." dedi, "Hüküm var." dedi. Sebahat Tuncel hakkında kesinleşmiş yargı kararı, hüküm kararı yok. Ayrıca, sen kimsin! Sen Rektörsün. Senin işin ifade özgürlüklerinin önüne engel olmak, bunları kısıtlamak mıdır ya da yargı kararlarının uygulanacağı bir merci misin sen? Sen Rektörsün; fikirler konuşulsun, düşünceler konuşulsun, bu konuda tartışmalar olsun, paneller, sempozyumlar olsun diye, bunlar için emek harcamalısın. Sen orada zabıta müdürü gibi, bir polis müdürü gibi kalkıp hangi panele izin verileceğine, hangi söyleşiye izin verileceğine değil, aslında bunların önünü açmakla mükellefsin ama yönetim krizi üniversitelerde de işte kendisini böyle gösteriyor.
Sebahat Tuncel, HDK Eş Sözcülüğümüzü yapmış, Partimizin Eş Başkanlığını yapmış, milletvekilliğimizi yapmış ve...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - ...Türkiye'de demokrasi, barış ve kadın özgürlüğü mücadelesinde öncü olmuş bir isimdir. Rektörü buradan kınıyoruz. Bu söyleşinin bir an önce hayata geçmesini ve bu hatanın ortadan kaldırılmasını istiyoruz.
Şimdi, cezaevini söyledik, üniversiteleri söyledik; elinizi nereye atsanız o çürümüşlüğü görüyorsunuz.
Bakın, Ardahan'ın Damal ilçesine bağlı Burmadere, Sors köyü; bu köyün muhtarlığına kayyum atandı yani bu zihniyet öyle bir sirayet ediyor ki her yere, virüsün yayılma hızı Covid'i geçti. Muhtarlığa kayyum atanıyor. Neden? Muhtar demiş ki: "Biz çok kadim bir inanca sahibiz; Kültür Bakanlığıyla ne işimiz olur? Biz kendi cemevi ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Bizim derdimiz eşit yurttaş olmaktır." Vay, sen misin bunu diyen!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, teşekkür için açıyorum, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Taramışlar, geçmişte 68 kuşağından bir paylaşımı var diye yerine kayyum atamışlar. Ya, biraz önce "Çav Bella"yı söyledik burada. Ya, bu nedir? Bu, anlaşılır bir şey değildir. Bu çürümeyi bir an önce artık durdurma zamanı gelmiştir. Bu konuda artık gerçekten herkesi ciddiyete davet ediyorum. Bu çürümenin, bu yönetim anlayışının önüne geçmek zorundayız.
Bakın, Halfeti'ye kayyum atandı. Bir dönem önceki Halfeti Belediyesinin yolsuzlukları... Biraz önce, milletvekilimiz Mardin'i anlattı. Bir dönem önce Halfeti kayyumu hakkında 6 tane soruşturma var, 6 ihlal söz konusu TCK'yi ve bunlarla ilgili soruşturmalar var ama bunlar hayata geçmiyor, kayyum atamaya devam ediliyor. Bu neyi cesaretlendiriyor biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Kayyumlara diyorsunuz ki: "Yolsuzluğa devam edin -çünkü bunlar bir cezasızlık politikasıyla korunuyor- siz bildiğinizi okumaya devam edin, nasıl olsa benim yönetim anlayışı olarak demokrasiye, insan haklarına, seçme, seçilme hakkına, halkın iradesine saygım yok; atarım kayyumu, yolsuzluğa da yol veririm."
Son olarak acı bir olaydan bahsedeceğim. Bakın, Narin'in davası devam ediyor ama bir de Rojin Kabaiş var; biliyorsunuz, altmış iki gündür aydınlatılmamış bir meseledir. Rojin Kabaiş de katledildi fakat burada maalesef adalet yerini bulamıyor. Neden bulamıyor biliyor musunuz? Van Valisi soruşturmayı yönlendiriyor. Van Valisi, Rojin'in babasını tehdit ediyor "İntihar etti işte kızın, bunu kabul edeceksin." diyor. Ya, sen Valisin, sen ne yaptığının farkında mısın? Bakın, Türkiye'deki valiler artık bu yönetim krizinin, bahsettiğim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, normalde 3 defa uzatma yapıyorum, bu 6'ncı oluyor; takdiri size bırakıyorum.
Lütfen tamamlayın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - 7 olsun, bir şey olmaz.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Ulusal bir husus.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son bir beş dakika verelim Başkanım.
BAŞKAN - Efendim ama işte bunun bir usulü var, hepimiz makulü tayin edersek uyarıya gerek kalmaz.
Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Eğer gerçekten Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl çözümünde samimiyseniz Türkiye'deki valilerin bu tutumuna, Van Valisi, Muş Valisi, bugün Mardin'in, sayacağımız bütün Kürt illerindeki valilerin bu tutumuna bir önlem alma zamanı gelmiştir. İçişleri Bakanını göreve davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.