| Konu: | TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI İDARİ TEŞKİLATI KANUNU TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 30.11.2011 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 83 sıra sayılı Meclis Teşkilat Kanunu ile ilgili Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa teklifi Meclisin kendi işi. Sonra, terzi söküğünü dikemiyor misali eleştirilere muhatap olmamak için buna çok iyi bakmak, çok iyi incelemek gerekiyor çünkü Meclisin çalışmasını, personel hukukunu, bütün her şeyi dizayn eden bir yasa teklifi.
2009 Aralık ayında, o zaman Meclis Danışma Kurulu oluşturulmuştu dört partiden ve biz bir çalışmanın içinde yer aldık, her parti grubundan 1 kişi vardı. "Türkiye Büyük Millet Meclisinin İdari Kapasitesi" diye şöyle bir rapor yayımlandı, bilmiyorum, bütün milletvekillerine de gönderilmiş olması lazım. Bunda çok önemli eksiklikler ve tespitler göreceksiniz çünkü biraz Avrupa Birliği destekli bir SIGMA Akran Değerlendirme Raporu bu. Bunu mutlaka bütün arkadaşlarımın okumasını isterim çünkü gerçekten çok derin bir çalışma sonrası yapıldı bu.
Yine, biliyorsunuz, Mecliste tıpkı Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi bir İç Tüzük Komisyonu var dört parti grubundan oluşan. Şimdi, bu dört parti grubundan oluşan İç Tüzük Komisyonunun hazırladığı bir taslak var, bir de Anayasa Uzlaşma Komisyonu var. Yani şunu demek istiyorum: Anayasa yeniden yapılacak, Meclisin hukuku orada belli olacak. İç Tüzük yeniden yapılacak, Meclisin iç işleyişi nasıl olacak yeniden belli olacak. Ancak ondan sonra bu kanun teklifi görüşülseydi kalıcı olabilirdi. Yani şunu ifade ediyorum ki: Bu teklif, çok kısa bir sürede maalesef değişmeye mahkûm bir teklif. İlginç bir şey daha söyleyeyim. Bir hukukçu olarak dikkatimizi çekmişti. Şimdi, biz yemin töreninde bulunmadığımız için alt komisyonda yer almadık BDP olarak ancak sonraki esas komisyonda Plan ve Bütçede katılma imkânını bulduk. Orada bu teklif görüşülürken 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarıyor Hükûmet, dikkatinizi çekiyorum ve bu Kanun Hükmünde Kararnameyle Anayasa'nın 95'inci maddesine göre Meclis Başkanlığının yetkisinde olan konularda yürütme düzenleme yapıyor personelle ilgili.
Şimdi, buraya her çıkan konuşuyor, güçler ayrılığı, yargı, yürütme, yasama. Bu gerçekten böyle midir? Böyle mi işliyor? Hayat böyle midir? Böyle olmadığını Meclis Başkanlığı kendi teklifini görüşürken 4 Ekimde alt komisyonda, 2 Kasımda Hükûmet kararname çıkarıyor, müdahale ediyor. Arkadaşlar, burada konuşulması gereken, savunulması gereken yasamanın bağımsızlığıdır. Yasama bağımsız mı, kendi içişlerini düzenlemesini, çalışmasını kendisi bağımsız yapacak mı, yapılandıracak mı, başında olacak mı yoksa yürütme her kanaldan buna müdahale edecek mi? Veya bir başka biçimiyle yasama çalışırken burada, yasama görevini yaparken yargı yasamanın alanına girecek mi, ne olacak? Geçmişte 367 kararı var, 414 kararı var, bunlar yaşandı.
(x) 83 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Şimdi, biz usul açısından acele davranıldığını düşünüyoruz bu teşkilat yasasında çünkü bir yıl içinde bu Anayasa, İç Tüzük çalışmaları olacaktı, bu teşkilat yasası da ona göre yapılsa kalıcı olacaktı. Şimdi, bunun böyle olmadığını görüyoruz ama ilginç olan bir şey daha var, Mecliste Özlük, Personel, Genel Sekreterlik, Genel Sekreterliğin ismini değiştirip başkanlık? Farkında mısınız arkadaşlar, bir başkanlık modası gelişiyor bu ara? Bu teklife iyi baktınız mı? Genel Sekreterlik, genel başkanlık dairelerine dönüşüyor ama çok ilginç başkanlık daireleri var bunun içinde. Eğer biraz dikkatli bir gözle bakarsanız, şöyle arkada bir sıra cetveli var. Bu sıra cetveline bakarsanız Mecliste beraber çalıştığınız mesai arkadaşlarınızın kimler olduğunu çok iyi göreceksiniz. Mesela, Saray Müdürü arkadaşlarınız var, Saray Müdürü. Siz saraylara gittiniz mi Meclis üyesi olarak arkadaşlar?
Şimdi soruyorum Sayın Başkanıma? Sayın Meclis Başkanım burada değil mi?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Yok.
BAŞKAN - Sayın Meclis Başkan Vekili burada.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Nerede?
BAŞKAN - Burada oturuyor, Sayın Yakut oturuyor.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sayın Başkanım, Dolmabahçe Sarayı millî saray olarak Meclisin değil mi?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) - Meclisin.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Meclisin. Peki, yürütmenin başı Başbakan onu niye çalışma ofisi olarak kullanıyor, Meclisin, yasamaya ait olan bir yeri yürütme niye çalışma ofisi olarak kullanıyor?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) - Başkanlık Divanının kararı var.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, siz, Mecliste fabrika müdürü olduğunu biliyor muydunuz arkadaşlar, var mı bilen? Peki, onu da bilmiyorsunuz. Buna biraz daha bakarsanız daha enteresan şeyleri sizler de bulursunuz ancak burada gerçekçi olmamız ve öz olarak üzerinde durmamız gereken bir şey var. Biz her ne kadar "Bu Meclis en yüksek temsille geldi." desek, biz her ne kadar "Burada yüzde 85 oranında temsil var." desek, unutmayın, yüzde 10 baraj seçim sistemiyle yapılan bir seçim sonrası gelinen, oluşan bir 24'üncü Dönem Meclisinden bahsediyoruz. Burada, 24'üncü Dönem Meclisi, 85 çevreden 550 milletvekiliyle toplanamamıştır, 8 milletvekili eksiktir. KCK davasından tutuklu, iki buçuk yıldan fazla, 6 tane bizim BDP milletvekili tutuklu. 2 tane CHP'nin ki, bugün arkadaşlar söyledi, Balbay'ın bininci cezaevi günü doldu. Bininci yıl dönümünü, Mecliste milletvekili üyesinin bininci cezaevi günü yıl dönümü yaşayan ilk Meclis olduğunu tarih yazacaktır ilginç bir şekilde. MHP'ye şaşırıyorum, bir gün olsun, "Bizim de bir tutuklu vekilimizdir." demedikleri için biraz sitem ediyorum. Unuttunuz mu arkadaşınızı, unuttunuz mu?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Birazdan diyeceğim.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, 8 milletvekili tutuklu. Teşkilat Yasası var, burada milletvekillerinin özlük hakları da var, danışmanların var, sekreterlerin var, çalışanların var, hizmetlilerin var, 4/C'si var, 4/B'si var, herkesi var. Meclis açılalı, 12 Hazirandan bu yana -aralık ayına giriyoruz- 8 milletvekilinin özlük hukuku işlemiyor, 8 milletvekili maaş alamıyor, 8 milletvekili danışman alamıyor, 8 milletvekili sekreter alamıyor, odaları boş, başında kimse yok. Niye, sordunuz mu bunu, niye hakikaten? Yargıya karışmıyoruz, yargı tasarrufu mu bu? Değil arkadaşlar, yargı tasarrufu değil. Yemin etmedikleri için Meclis özlük hukukunu işletmiyor 8 milletvekilinin. Nasıl bir şey bu? Terzi kendi söküğünü dikemez misali bir şey bu işte. Yani yargısal bir karar yemine engel değil. Yargı "Yemin etmesinler." demiyor, tutuklulukla ilgili karar veriyor. Yargı yemin konusunda şunu diyor: "Yemin bir idari tasarruftur." Nasıl ki, biliyorsunuz, tutuklu ve hükümlüler için izin hukuku var. Onun dışında, Meclisin Başkanlık Divanı var. Giderdi? Bölükbaşı olayı var tarihte. Cezaevine gitmiştir naip Başkanlık Divanı üyeleri, orada yemin töreninin eksikliğini gidermişti. Bir şekil olayı bu, şekil olayı arkadaşlar. Bırakın onu, başka bir formül geliştirilir; o da yok. Bir yasal düzenleme, o da yok. Meclis Başkanına diyoruz, tık yok. Ondan sonra, bizler, kendi üyelerinin hukukunu koruyamayan bir teşkilat yasamızı biz yapacağız. Bu hüzün vericidir. Bu tablo demokrasi adına bir ayıptır.
8 milletvekili kelepçeli olan bir Meclisi konuşuyoruz. Bazen burada arkadaşlarımız diyor: "Ama 14'üncü madde vardı." Burada bütün partilerde hukukçular var, açık söylüyorum: 14'üncü madde DEP milletvekilleri zamanında dahi uygulanmadı, uygulanmadı arkadaşlar. Orada fezlekeler geldi, Anayasa Adalet Karma Komisyonuna gitti, Mecliste görüşmeler yapıldı, savunmalar alındı, ondan sonra karar verildi, Anayasa süreci, itirazlar, tartışmalar bitti. Bu, 94'teki olay, bu ağır hükmüne rağmen Anayasa 14'üncü maddenin. Anayasa 14'üncü madde 2001'de Avrupa Birliği uyum yasaları nedeniyle değiştirilip bu madde yumuşatıldı.
Peki, bu maddenin son fıkrasını bütün hukukçu arkadaşlarımın okumasını istiyorum Anayasa'nın 14'üncü maddesinin son fıkrasını, diyor ki 2001 değişikliği: "Bu kapsama giren suçlar ve müeyyideleri bir kanunla tespit edilir." Bu ne demek arkadaşlar? Bu konuda kanun çıkacak. Bu kanun çıktı mı? Dokuz senedir -bir sene önce AK PARTİ dönemi- on senedir bu kanun çıkmadı ama uygulanıyor Türkiye'de. İşte çıkmayan kanunu uygulayan bir yargıyla karşı karşıya olan bir yasama söz konusu. Yasama bu konuda yargıya karşı "Benim dokunulmazlığım var, milletvekillerimin dokunulmazlığı var, milletvekillerimi içeride tutamazsın dokunulmazlık hukuku var, 14'üncü madde..." diyorsun. Ama son fıkraya göre ben o işi becerememişim, yapamamışım, ihalelerle uğraşmaktan kanunu çıkaramamışım. Yani yirmi defa İhale Kanunu değişti, 14'üncü maddesinin son fıkrasındaki bu suçların tespiti ve müeyyidelerin tespitine ilişkin kanun çıkmadı ama bu kanun, arkadaşlar şu an 8 milletvekiline uygulanıyor.
Şimdi, kendi üyesinin hukukunu koruyamayan bir Mecliste siz sağlıklı bir yasama süreci yapabilir misiniz? Bu sağlıklı yasama sürecinde dört parti grubu var, dört parti grubunun katılmadığı bir Parlamento faaliyeti demokratik midir? Bakın, bir önerge verdiniz dün "Bitimine kadar." dediniz, sabah ezanıyla gittik eve, öyle değil mi arkadaşlar? Bedelli askerlik? Bugün sabah ezanında da bitmez bu -69 madde- öbür gün yatsı namazına kadar sürecek yani yatmayacaksınız, uyumayacaksınız, yemeyeceksiniz emme basma tulumba gibi oturacaksınız burada, eller kalkacak, eller inecek, siz buna parlamenter rejim, demokrasi, "?"(x) demokrasi diyeceksiniz. Bu "?"(x) demokrasi, yaşasın demokrasi? Yaşamıyor arkadaşlar. Bu demokrasi değil. Bu çok tehlikeli bir yaklaşım tarzıdır, sağlıklı değil. Bu Meclisin sağlıklı çalışması parlamenter demokraside muhalefetin katılımıyla şekillenerek olur.
Genel Sekterliğimiz kanun tekliflerini nasıl indiriyor komisyonlara bilginiz var mı? Ben dört senedir kanun indiririm, dört senede benim hiçbir kanun teklifim komisyona inmedi. İktidarınkiler akşam veriliyor değil, saatinde veriliyor, saatinde iniyor komisyona. 37'nci madde diye bir madde var İç Tüzük'te, muhalefetten yeni arkadaşlar buna iyi baksın, dün bir uygulaması vardı. Belli bir sürede inmeyen kanunları yazıveriyoruz Genel Sekreterliğe, direkt Meclise indiriyoruz, ön görüşmesi yapılıyor.
Şimdi, bu çalışmanın içinde Sayıştay kime bağlı çalışıyor? Meclis Başkanlığına. Kimin adına denetim yapıyor? Meclis Başkanlığının. Sayıştay nerede? Anayasa Mahkemesinde değil mi arkadaşlar, o binada, yargının yanında yani, yargıyla beraber yani.
Peki, Sayıştay denetiminde gizli yönetmelik olursa, denetim performans denetiminden çıkarılırsa, başka denetim tarzına getirilirse, siz Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik harcamalarını denetleyemezseniz Meclis adına, burada size bağlı çalışan Sayıştayın hukukunu düzenleseniz ne olur, düzenlemeseniz ne olur?
Bakın, Sayıştay Kanunu görüşülürken, Genel Sekreterlik adına, Sayıştay Genel Sekreterinden önceki gizli yönetmeliği istedim. Bütçe Komisyonundan arkadaşlar burada, Sayın Kalaycı var, Aslanoğlu var. Sayıştay Genel Sekreteri, o gün Komisyonda şunu demedi mi: "Hasip Bey, vallahi, ben de o gizli yönetmeliğe ulaşamadım."
Şimdi, Sayıştay Genel Sekreterinin ulaşamadığı gizli yönetmelik bana gelmiyor, milletvekili olarak bilmiyorum ben, Genel Sekreter de bilmiyor ve şimdi 14 maddelik yeni bir gizli yönetmelik yapıldı.
(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
Şimdi, Meclis Başkanlığına bağlı bu Sayıştay nasıl denetim yapacak? Harcamaları, yargıyı, bürokrasiyi, askeriyeyi, her tarafı nasıl denetleyecek? Denetleyemez.
Meclis grupları dışlanıyor süreçten. Bu ayrı bir konu, çalışma ayrı bir konu ama Avrupa Birliği raporlarında bile -2010- bizimle ilgili, Meclis çalışmalarıyla ilgili pek parlak notlar yok, kırık notlar var, sınıfta çakmalar var arkadaşlar. Ne diyor? "Siyasi partilerle Hükûmet arasında diyalog, uzlaşı ruhu eksikliği ve başlıca siyasal kurumlar arasındaki gerginlik, uzlaşamama, seçim barajları, dokunulmazlıklar, yargı süreci, kaygı süreci?" deyip yazıyor. Bizim Meclisimizin hâlini İlerleme Raporu'ndan okuyoruz.
Yine, personel ve yönetim konseyleri yok.
Yine, bu taslakta örneğin dört tane Meclis grubu var, grup başkan vekillerinin oluşturduğu bir kurum, bir şey yok. Meclisin kendi çalışmasıyla ilgili etik yasası yok. Etik yasası olmayan bir Meclisten bahsediyoruz. Gelmiş zamanında görüşülememiş Mecliste. Etik yasamız yok.
Bir şey daha söyleyeyim, ben geziniyorum sizler de görüyorsunuz. Bakın, hep çalışanlar, stenograflar burada, kavaslar burada, aşağıya kulise gittiğiniz zaman hizmetliler var bizimle sabahlıyorlar, aynı işi yapıyorlar, sabahlıyorlar. Soruyorum "Senin konumun ne?" "4/C'li." Kaç yıldır çalışıyorsun? On beş yıldır. Allah'tan korkun, bir Meclis kendi çalışanına bu zulmü eder mi ya? Bu zulmü insan kendi Meclisinde on beş sene çalışanı geçici işçi statüsüyle mevsimlik işçi gibi on beş sene 4/C kadrosuyla çalıştırmak zulüm değil mi? Bu zulme karşı bütün parti gruplarının ortaklaşa burada bir çözüm getirmesi lazım. On sene, on beş sene çalışıyorsa devamlı kadroya alacaksın, eğer beceremiyorsa, liyakat yoksa, hizmet yoksa zaten son verirsin, disiplinsizlik varsa son verirsin. On beş sene çalıştırdıysan memnunsun. Şimdi Allah aşkına şu lokantaya gidin, parka gidin, çalışanlara gidin ve bir dokunun, aynı mesaide çalışan, hatta daha ağır işi yapan 2 kişiden birinin birisinden 3 kat fazla maaş aldığını görürsünüz. Adaletsizlik bu arkadaşlar. Meclis özlük hukukunu, personel hukukunu koruyacaksa adil olması lazım. Burada ben tek iktidar partisini sorumlu tutmam. Teşkilat Yasası hepimizin, bütün Meclisin ve dört tane grup olarak da hepimiz bundan sorumluyuz. Eğer hepimiz bu konuda bunu aşamazsak, bunu çözemezsek bunun vebalini hep birlikte taşırız. Bunu çözelim diyorum, bunu çözelim.
Evet, aslında bununla ilgili söylenecek çok şey var, yazılı hazırladığım çok teknik konular var ama ilerleyen maddelerde söz konusu olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - İnşallah, hayırlı olur. Önergelerle destekleyeceğiz. Düzeltmeye, kamburlarını düzeltmeye çalışacağız. Birlikte çalışalım, birlikte düzeltelim diyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.