Konu: | Saadet Partisi Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 15 |
Tarih: | 06.11.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerimiz üzerine Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grup önerimizin konusu, hepinizin malumu olduğu gibi, bir kez daha tekrarlıyorum: Ruhsatsız silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, silah edinme süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve bireysel silahlanmanın toplumsal sonuçlarının araştırılması. Bir toplumsal yarayla karşı karşıyayız. Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; özellikle son bir yıldır hemen her tarafta, her hafta kan donduran cinayetlere, yürek burkan haberlere şahit oluyoruz. Toplumumuz gündelik yaşamın sıradanlığı içinde artık güvensizliği ve endişeyi neredeyse kabullenmiş durumda. İnsanımız tehlikelere karşı devletin ne adaletine ne de idaresine güveniyor. Oysa devlet kurumu insanların güvenli ve huzur içinde yaşayabilmeleri için kendi haklarını devrettiği bir sözleşmeden doğar. Eğer bir ülkede insanlar kendilerini güvende hissetmiyorlarsa, orada o sözleşmenin hükmü kalmamış, devlet üzerine düşen vazifeyi yapmıyor demektir. Ne yazık ki son zamanlarda ülkemizde giderek herkes için tehdit hâline gelen şiddet dalgası devletin asli vazifesini unuttuğunu, yaptırım gücünün kalmadığını göstermektedir. Bugün ülkemizde her bir vatandaşımıza kasteden bir şiddet ve cinnet hâli yaşamaktayız. Bu cinnet, suçluları görmezden gelen adalet sisteminden, nesillerimizi kaybetmemize neden olan eğitim sisteminden, bireyleri travmalarıyla yalnız başına bırakan yetersiz sosyal destek mekanizmalarından, gençlerimizi ve çocuklarımızı zararlı akımların karşısında savunmasız bırakan ahlaki ve manevi değer eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Devletin yaptırım gücünü kaybetmesi, bu şiddet dalgasını büyütmekte, her bir vatandaşımızın güvenliğini tehdit etmektedir. Çocuklar, kadınlar, aileler, toplumumuzun her bir ferdi aramızda dolaşan şiddet ve dehşetin tedirginliğiyle yaşamaktadır. Bilinmelidir ki huzurunu kaybeden bir toplum ortak bir geleceğe güvenle bakamaz. Değerli milletvekilleri, bireysel silahlanmadaki kontrolsüz artış, her gün basına yansıyan şiddet haberleri, her biri ardına işlenen cinayetler toplumun güven duygusunun giderek erimesine yol açmakta, topluma ve huzuruna kastetmektedir. Bugün Türkiye'de, Umut Vakfının verilerine göre, 36 milyon kaçak silah bulunmaktadır; Emniyet kayıtlarına göre ruhsatlı silah ise sadece 1,36 milyon. Bu, her ruhsatlı silaha karşılık 9 ruhsatsız silahın Türkiye'de insanların belinde ve elinde dolaştığını göstermektedir. Bireysel silahlanmadaki artış yalnızca bir güvenlik sorunu değil, aynı zamanda bir toplumsal hastalığın belirtisidir. Ekonomik sıkıntıların ve güvensiz bir geleceğin hâkim olduğu bir ortamda özellikle yoksul kesimlerin, iş bulamayan gençlerin, sosyal yardımlara muhtaç hanelerin umudunu kaybettiği bir dönemdeyiz. Çaresizlik içindeki bireylerin şiddete yönelmesi ve suça karışması elbette şaşırtıcı değildir. Ekonomik kriz ne yazık ki sadece insanların geçim kaynaklarını değil, aynı zamanda ahlaki değerlerini de erozyona uğratmaktadır. Yoksulluk içinde, işsizliğin pençesinde kıvranan gençler, hayatın kendilerine bir çıkış yolu sunmadığını gördüğünde suça yönelme ihtimalleri artmaktadır. Bugün, bireysel silahlanmanın önüne geçmek yalnızca ruhsat vermek ya da denetimleri artırmakla değil, insanımıza eğitim, iş imkânı ve sağlıklı bir gelecek sunmakla mümkündür. Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'de özellikle cezaevlerinde 400 bine yakın insan yaşamaktadır, 400 bin ve çıkarılan infaz yasalarıyla beraber de 70 bine yakın insan da iki sene içerisinde dışarı çıkarılmış vaziyettedir. Peki, bu insanlar cezaevlerinden çıktıktan sonra kanunlarımızın onlara tanımış olduğu yüzde 4’lük hak özel sektörde ve kamu sektöründe işe yerleştirme konusunda tam ve kâmil manada uygulanmakta mıdır? Hayır, uygulanmamaktadır. Peki, bu insanlar cezaevindeyken tekrar, yeniden topluma kazandırılmak için orada rehabilite edilmekte midir? Suçlardan imtina etmek veya bir daha işlememek noktasında bir çalışma var mıdır buralarda? Maalesef yoktur. İşte bunun sonucunda, cezaevinden çıkan insanlar tekrar, yeniden topluma kazandırılamadığı için, iş imkânı bulamadıkları için tekrar, yeniden suça bulaşmakta ve ellerinde silahlarla dolaşmaktadırlar. Peki, bu kadar silahı nerede buluyorlar bu insanlar? Yani, Türkiye'de 36 milyon kaçak silah varsa bu silahlar nereden girmektedir? Aynen kaçak göçmenler gibi, sığınmacılar gibi insanlar girerken… Türkiye'de böyle bir sektör vardır. Eğer Türkiye'de İçişleri Bakanlığı, devletin bütün kurumları ve Hükûmet görevini tam ve kâmil manada yapmış olsaydı bu kadar ruhsatsız silah dolaşabilir miydi? Ruhsatlı silahlarla ilgili de problem vardır. Bu ruhsatlı silahlarla ilgili de burada, aynı zamanda, referanslar devreye girmektedir, referanslar üzerinden ruhsatlı silahlar alınmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın. SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Allah aşkına, hangi Avrupa ülkesinde böyle silahla dolaşmalar vardır? Kaçak silah zaten olmaz Avrupa ülkelerinde. Avrupa Birliği ülkeleri bizim kriterlerimizdi bir zamanlar için, değil mi? Öyle diyordunuz, “Hedef Avrupa Birliğine girmek.” diyordunuz. Peki, orada ruhsatlı silahlar var mıdır? Hayır, ruhsatlı silahlar da yoktur. Niye Türkiye'de var? Neden bu şekilde herkes silahla dolaşma lüzumunu hissediyor, silahla da beraber insanlar niye insanları öldürüyorlar ve bizim sokaklarda can güvenliğimiz niye yok? Bunların hepsini sorgulamamız gerekiyor. Şimdi, getirmişsiniz, bir kanun teklifi sunuyorsunuz. Biz burada bir araştırma önergesi verdik. Bugüne kadar kaç tane soru önergesiyle muhatap oldu Bakanlık bunlarla ilgili, ruhsatlı ve ruhsatsız silahlarla ilgili? Kaç kanun teklifine muhatap oldu bu Meclis? Aynı zamanda, burada kaç defa grup önerisi verildi? Niye bunlara bigâne kaldınız? Toplumsal olaylara niye bigâne kalıyorsunuz? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bakıyorsunuz ki iş çığırından çıkıyor, artık kontrol edemiyorsunuz. Sonuçta da diyorsunuz ki: Bir kanun çıkaralım ve de toplumun arkasından yürüyorsunuz. Sonuçta, yine yırtılan Deli Bekir’in yakası oluyor, olan vatandaşa oluyor, ölen öldüğüyle kalıyor, yaralanan yaralandığıyla, hürriyetinden mahrum olan da hürriyetsizliğiyle kalıyor. O nedenle bu grup önerisine destek istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)