GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:10.12.2024

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULKADİR EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Başkanlığımızın bütçesi kapsamında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, bütçe görüşmelerimizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin yakından takip ettiği gibi, Rusya-Ukrayna savaşı, Gazze'deki soykırım, 27 Kasımdan beri Suriye'de yakinen gözlemlemekte olduğumuz gelişmelerle birlikte oldukça yoğun bir dış politika gündeminin ortasındayız. Bu gelişmeler, beraberinde getirdikleri güncel gerçeklikleriyle değerlendirildiğinde hem Türkiye'nin dış politika stratejisinin tutarlılığını hem de diğer aktörlerin sadece Türkiye söyledi diye karşı durduğu tezlerimizin doğruluğunu gözler önüne sermiştir.

Şöyle bir hatırlatma yapmak gerekirse Rusya-Ukrayna savaşı öncesinde Avrupa ordusu kurma fikrinden tutun "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşmiştir." açıklamaları yapan ruh hâlinden dış politikanın gerçekleriyle yüzleşme kısmına geçmiş bir Avrupa Birliği önümüzde durmaktadır. Benzer şekilde, Gazze'deki soykırım süreciyle maskesi düşen Gazze ve Filistin suistimalcileri ve bölgemizde kendi siyasi ajandasını gerçekleştirmeye çalışan aktörler deşifre olmuştur.

Son olarak, Suriye'de Türkiye'nin 2015 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan 2254 sayılı Karar'a uygun şekilde çözüme yönelik tavsiyeleri dokuz yıl boyunca görmezden gelinmiştir ama gelin görün ki mazlum halkların ahı yerde kalmamış, yine bir aralık ayında zalim Esad rejimi çökmüştür. Uluslararası sorunların çözümlerinde Türkiye'ye en ağır sorumlulukları yükleyen politikalar, süreçler içerisinde Türkiye'nin tezlerine hasmane şekilde itiraz eden bu politikaların üreticileri bir kez daha kendi adlarına beklemedikleri bir sonuçla karşılaşmışlardır. Dış politikada sorunların çözümü söz konusu olduğunda insani tutumdan ödün vermeyen, siyasi ve iktisadi bedelleri ödemekten asla kaçmayan Türkiye'nin lehine gelişen dengeler şu an hem normatif hem de siyasi olarak ne kadar haklı olduğumuzu bir kez daha göstermektedir. Güncel siyasi ve iktisadi konjonktürde konumunu fazlasıyla tahkim eden Türkiye'nin düzensiz göçle alakalı onurlu geri dönüş adına yaptığı fedakârlıklar, Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de son yıllarda yeniden anlaşılan önemi; Balkanlarda, Kafkaslarda, Kuzey Afrika'da, Sahra Altı Afrika'da ve Körfez'de geliştirdiği ilişkiler ve yeni denklem ülkemizin AB tarafından ihtiyaç duyulacak bir aktöre dönüşmesini beraberinde getirmektedir. Bu süreçlerde kaydedilen aşamaları Doğu Akdeniz ve terörle mücadelemizle alakalı haksız iddialar üzerinden sabote eden AB'nin artık yeni dönemin gerçekleri doğrultusunda adımlar atması gerekmektedir. Aynı şekilde, Türkiye'nin çıkarlarını yok sayarak AB lehine işletilmeye çalışılan süreçler gözden geçirilmelidir.

Türkiye'nin Suriye'de gerçekleşen iç savaş ve büyük göçle alakalı tüm uyarıları ve çabalarını görmezden gelen AB'nin politikaları çökmüştür. Türkiye ise Suriye savaşı konusunda hem insani hem askerî sınavı şanlı tarihinde olduğu gibi başarıyla vermiş ve yüz akıyla bu insanlık imtihanından çıkmıştır. 2019 yılının ilk yarısında Türkiye-AB ilişkileri olumlu gündemle başlamış olsa da müteakip süreçte AB'nin ve AB ülkelerinin Türkiye'ye karşı Yüksek Düzeyli Ticaret Diyaloğu, Vize Serbestisi Diyaloğu, Gümrük Birliği Revizyonu gibi süreçlerde izlediği samimiyetsizlik artık sona ermelidir. Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber siyasi, iktisadi ve askerî anlamda birçok gerçekle yüzleşmek zorunda kalan AB'nin, içinde bulunduğu şartları iyi okuması, Türkiye'nin güncel gelişmelerde üstlendiği barışçıl ve stratejik ara buluculuğunun farkına vararak Türkiye'yle eşit şartlarda bir iş birliği niyetini ortaya koyması ve uygulamalarıyla da bu samimiyeti göstermesi gerekmektedir. Ancak Türkiye, AB'nin hem siyasi hem askerî hem de iktisadi anlamda tercihi değil zorunluluğu hâline gelmiştir. Türkiye'yi bu konuma getiren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyonu ile Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan'ın gerçekleştirdiği proaktif dış politika uygulamaları birleşmiş, normatif söylem ve kadim hariciye kültürü bugün Türkiye'yi Türkiye'den çok daha geniş bir coğrafyada kilit aktör konumuna taşımıştır. Bu gerçekliği temel alan ve hakkaniyet odaklı bir yaklaşım AB'ye de rasyonel politikalara geçiş ve bu politikaların gereğini yerine getirme ödevi vermiştir. 200 milyar dolar civarı ikili ticaret hacmi olan Türkiye ve AB'nin bu hususta atacağı adım AB Konseyinin yıllardır hakkaniyetsiz ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

ABDULKADİR EMİN ÖNEN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Teşekkür ediyorum.

Bu bağlamda, AB'nin güncellemeyi kabul etmesi, diğer siyasi adımları atması Türkiye'ye sunulacak bir lütuf değil kısa ve uzun vadede partnerliğine her sahada ihtiyaç duyduğu bir ülkeye hakkını teslim etmek demektir.

Özetle, Türkiye ve Türk halkı için AB hâlâ önemli bir değerdir. Bu değerin karşılığını bulabilmesi için AB'yi kuran ülkelerin kuruluş değerlerine geri dönmesi ve sahip çıkması, adil ve barışçıl politikalarına geri dönmesi gerekiyor diyor; 2025 yılı bütçe görüşmelerimizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)