| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 11.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bütçe, kamusal hakları öncelemeli ve iyileştirmeli. Toplum faydasına olmayan hizmetler bütçede yer almamalı. 2025 yılı bütçesinin yaklaşık yüzde 45'i savunma ve güvenlik harcamalarına, vergi harcamalarına ve faiz harcamalarına gitmekte; buradan toplumsal refaha düşen hiçbir şey yok.
Sağlık Bakanlığı bütçesi... Bunun bariz bir örneği aslında hasta garantili şehir hastaneleri. 2025 yılı sağlık bütçesinden 104 milyar 602 milyon lira ödeme yapılacak yani genel bütçenin yüzde 10'undan fazlası buraya aktarılmış olacak; işte kamu zararı.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, gürültü var.
HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Halkın kolaylıkla ulaşabildiği hastaneleri kaldırıp şehirlerin öte ucuna hastaneleri yapmanız da tam bir işkence.
Bakın, 2020 yılında toplam sağlık harcamalarının millî gelire oranı yüzde 5 iken 2023'te yüzde 4,3'e gerilemiş durumda. Yine, Türkiye, OECD ortalama sağlık harcamalarında sondan 3'üncü sırada. Ortalama 9,2, Türkiye ise 4,3; yarısından bile az. Bu durumda bu bütçede sağlığa ayrılan payın az olduğu ve en az 2 katı kadar bir payın sağlığa ayrılması gerektiği görülmekte. "Nereden bulacağız?" demeyin; gayet açık, bütçenin direkt olarak yüzde 45'i nereye gidiyorsa oradan rahatlıkla bu karşılanabilir. "Faizi kim ödeyecek?" diyeceksiniz, "Sermayeye sözümüz var, hasta garantili şehir hastaneleri, geçiş garantili köprüler, KÖİ'ler ne olacak?" diyeceksiniz; garantiyi kimler vermişse onlar ödesin diyeceğiz.
(Uğultular)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, bir izin verin.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bayraktutan, Sayın Baykan, Sayın Öztunç; lütfen dışarıda muhabbet ederseniz daha memnun oluruz. İçeride hatibin konuştukları anlaşılmıyor, sizin sesiniz ta oradan buraya kadar geliyor. Yani herkese saygı gösterirseniz daha çok saygı görürsünüz.
Sayın Bozdağ, buyurun.
HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Teşekkürler.
Bakınız, toplum, nitelikli bir sağlık hizmeti almak istiyor; daha önemlisi, hastalanmamak istiyor ve bunun koşullarının sağlanmasını istiyor. Demokratikleştirilen bir sağlık sisteminde sağlık politikalarının belirleyicisi olmak istiyor ama her alanda olduğu gibi burada da merkeziyetçi bir yönetim anlayışı insanların sağlıklı olma hakkını tekeline almış durumda.
Bugün gerçekleşmiş olan 1 milyar poliklinik başvurusu, yine artan randevu kuyruklarıyla sistem tıkanmıştır. Hastalar bu kısır döngüde iyileşmemekte, poliklinikte randevu bulamayan hastalar acile yönelmektedirler. 2023 yılında 150 milyon 523 bin acil başvurusu olmuştur; bu sayının 100 kişi başına OECD ortalaması 27 iken ülkemizde 177'dir. Bu hastaların yüzde 80'i yeşil alan yani acil olmayan kategoridedir yani polikliniklerde, birinci basamakta çözülecek sağlık sorunları sistemin yanlış kurgulanması yüzünden ikinci basamağa, üçüncü basamağa yığılmaktadır. Bu, piyasacı sağlığın tercihiyle aslında özel sektöre alan açılmasıdır. Sağlık, kamusal hak olmaktan çıkarılarak pazar hâline getirilmiş ve hastalara çözümün adresi olarak özel hastaneler, laboratuvarlar, görüntüleme merkezleri gösterilip sermayenin büyümesi teşvik edilmiştir. 2022 yılında devletin genel sağlık harcaması yüzde 65 artarken özel sektör yüzde 94,4 oranında artmıştır. Özel hastane sayısı iktidarınız boyunca 2 katına, özel hastane yatak sayısı ise 3 katına çıkmıştır. Özel hastanelerin cihaz sayıları -MR, ultrasonografi, mamografi gibi cihazlarda- kamudan daha fazla kapasiteye sahiptir. Yani kamu, bile isteye geri bırakılmaktadır; özel sektör kamuya göre yirmi yılda 2 katından fazla büyümüş ve sağlık sektörünün bugün 1/3'ünü kontrolüne almıştır. 2021 yılında cepten sağlık harcaması yüzde 15,9 iken 2022 yılında bu oran yüzde 18,5'e kadar yükselmiştir. Sağlık hızla piyasalaşmaktadır ve toplum, sağlığa cebinden daha fazla para harcamak zorunda kalmaktadır.
Hastanelerden "hizmet alımı" adı altında laboratuvarlar ve görüntüleme merkezleri, hatta yoğun bakımlar bile kiralanmış ve niteliksiz kılınmıştır. Görüntüleme hizmet alımı, tanı atlama ve yanlış tanılar yüzünden hasta da hekim de muzdarip durumda. Kâr hırsı insan sağlığını ikinci plana itmekte, sağlık güvenliği de tehdit edilir hâle gelmektedir.
Piyasacı sağlık sisteminiz yani siz Sayın Bakan, bu çarkın hizmetindesiniz; bu çarkta yaşanan sağlık hakkı ihlallerine kayıtsız kalmakta, denetimsiz kılmaktasınız. Yenidoğan çetesi olayı tam da böyle bir zeminde ortaya çıkmıştır. Bu sağlık sisteminin uygulayıcısı, ısrarcısı siz ve sizden önceki Bakanlar bu sonuçlardan birinci derece sorumludur. İstifa etmenizi ve bu Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın son bulmasını istiyoruz. Sağlık sistemi hastalık üreten, çete faaliyetlerine izin veren, meslek onuruna, etik ilkelerine zarar veren bir çürümüşlük içerisindedir. Hasta-hekim arasındaki güven ilişkisi zedelenmektedir ve bunun sorumlusu hekim değildir; tam da övündüğünüz ve faturasını sağlık emekçilerine, topluma kestiğiniz bu sistemdir.
Koruyucu sağlık hizmetlerine yapılan yatırımların azalması, toplum sağlığına önem verilmediğini göstermektedir. Birçok sağlık göstergesinde bunu görüyoruz ve bölgesel eşitsizlikler hızla artmakta. Kızamık vaka sayıları 2022 yılında 127'di, 2023 yılında 5.088'e çıkmış durumda. Bakanlığınız yıllardır kızamık aşılamasında yüzde 95 düzeyine erişildiğini söylüyor. Bu salgınların yaşanmasıysa bu verilerin doğru olmadığını gösteriyor. Eğer doğru olduğunu iddia ediyorsanız o zaman bu vakalardaki artışın nedeni nedir? Yine, önlenebilir birçok kronik hastalık, bağımlılık artıyor. Tüm bunlar, halk sağlığı uygulamaların geri bırakıldığının en yalın göstergeleri.
Bruselloz ve şarbon gibi endemik hastalıklar bugün Ağrı, Van, Bitlis, Muş illerinde oldukça yüksek oranda görülmekte; ne hayvan sağlığı ne de insan brusellozunu önlemek için etkili bir çalışma yapılmaktadır.
Bebek ölüm hızı, bin canlı doğumda 2023 yılında 9,8'e yükselmiş durumda, OECD ülkeleri ortalaması 3,6; Kürt coğrafyasında 14,9 yani Türkiye ortalamasının 1,5 katı. 5 yaş altı ölüm hızı artmış durumda.
Hekim dağılımı orantılı değil; Kürt coğrafyasında 100 bin kişiye düşen uzman hekim sayısı 73 iken Türkiye ortalaması 119.
Tüm bu tabloda biz, halk sağlığı yatırımlarının artmasını, eşitsizliklerin giderilmesini beklerken siz yeni yönetmeliklerle aile hekimlerine performans dayatan, iş ve ücret güvencesini ortadan kaldıran bir çalışmayı dayatıyorsunuz. Aşıya, tarama testleri için kitlere ulaşılamıyorken, toplum HPV ve grip aşısının ücretsiz olarak yapılmasını bekliyorken kirasını bile ödemekte güçlük yaşayan ASM'ler, bugün "Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın birinci basamağını nasıl piyasaya açarız?" diye hedef olmuş durumda. Şiddet doğuran sağlık sisteminde "rapora ücret" gibi şiddeti artıracak yeni uygulamalar devreye sokulmaktadır.
Sayın Bakan, aile hekimleri, sorunlarına dikkat çekmek için toplam sekiz gün iş bıraktı, dönüp bakmadınız. Onlara "Siz ne işe yarıyorsunuz ki?" demek yerine oturup dinlerseniz hakikatte yaşanan sorunlar ile uygulamalarınızın neden olduğu yıkımı daha kolay göreceksiniz.
Bir diğer konu: Ana dilinde sağlık hizmeti almak haktır. Türkçe bilmeyen bir hastanın yakınının tercümanlığında dahi doğru bir anamnez almak mümkün değil, doğru tanı ve düzgün bir tedavi yapılamaz. Pratikte tercüman bile aslında sorunu çözmede yetersiz, hasta mahremiyeti ve sırrı açısından da sorun teşkil etmekte. Kürtçe tercüman bulundurulması için Bütçe Komisyonunda verdiğimiz önergeler kabul edilmemişti. Ana dilinde sağlık hizmeti sunumu aşamasına kadar en azından geçici de olsa tercüman bulundurulması konusunda adımlar atmalısınız.
Cezaevleri... Sürekli sağlık hakkı ihlalleri yaşanmakta. Mahpuslar revire, hastaneye ulaşmakta zorluk yaşıyorlar. Kronik hastalığı olan mahpuslar düzenli olarak alması gereken ilaçlara erişim sorunu yaşamakta. Yine, ağız içi arama dayatması mahpusların hastaneye gitmekten erinmesine neden olmakta. Sağlıklı gıdaya, temiz içme ve kullanma suyuna ulaşmakta zorluklar yaşanıyor. Yeni tip, S ve Y tipi hapishaneler tam bir tecrit ve izolasyon mekânları. Yine, üçlü protokol nedeniyle muayene sırasında kelepçeli muayene yapılmakta, hasta mahremiyeti ve hekimin sır saklama yükümlülüğü ihlal edilmekte. Konu hasta olduğu için konunun öncelikli muhatabı burada Sağlık Bakanlığı olmalı ve bu hak ihlallerinin önüne geçilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen tamamlayın.
HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Teşekkürler.
Bir de e-doktor uygulaması var. Sayın Bakan, bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz? Sorumdur: Sanal bir ortamda, kayıt altında, tam bir fiziki muayene yapılamadan ve anamnez alınamadan, hasta mahremiyeti korunamadan yapılan ve birçok sağlık hakkı ihlali içeren bu uygulama nasıl tasvip edilebilir? Mesela, işkence ya da kötü muameleye uğrayan bir mahpus durumunu doktoruna nasıl anlatacak, nasıl aktaracak?
Sonuç olarak, bu bütçe yetersiz ve bu bütçe tercihleri toplum sağlığından yana değil. Öncelikle piyasacı sağlık sistemi terk edilmeli, bütçede sağlığın payı artırılmalı ve koruyucu sağlık hizmetleri öncelenerek nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir, ana dilinde eşit bir sağlık hizmeti sunumu sağlanmalıdır.
Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)