GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:32
Tarih:12.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) - Sayın Başkan, sayın vekiller; teşekkür ederim, saygılar sunuyorum.

Aslında GAP Bölge İdaresiyle ilgili konuşacaktım fakat zaten Su Enstitüsü bölümünde onunla ilgili konuşacağım, dolayısıyla Suriye meselesine ayıracağım bu konuşmamı.

Öncelikle, Meclisi iki tablo üzerinde düşünmeye çağırıyorum. Birincisi, son yüz yıldır Orta Doğu neden küresel planda savaşın merkezidir? Bu soruya yanıt aramamız lazım. Malum, birinci faktör, emperyalizmin Birinci Dünya Savaşı'nda cetvelle çizer gibi halklar ve inançlar aleyhine Orta Doğu coğrafyasını bölmesidir. Bu sürekli sonu gelmeyen savaş ve gerilimlere yol açmıştır.

İkincisi, bununla bağlantılı olarak çözümlenmemiş olan Filistin ve Kürdistan meselesidir. Bu, hakeza sürekli sonu gelmeyen gerilim, savaş ve katliamlara yol açmıştır.

Üçüncüsü, son kırk beş yıldır İran İslam rejiminin Orta Doğu özellikle de verimli hilal üzerinde kurmak istediği Şii Hilali kıskacıdır. Bu Şii Hilali kıskacı aparatlarıyla birlikte çok ciddi bir gerilim ve tehdit algılamasına yol açmıştır.

Dördüncüsü, Türkiye'nin izlemiş olduğu Şii Hilali'ne alternatif olarak Sünni hegemonya politikası ki zaman zaman BOP'un içerisinde de yer almıştır ama aynı zamanda "Kürt anasını görmesin." diye iki statüye dönük olarak izlediği ortadan kaldırma politikası; Güney Kürdistan ve Rojava.

Beşincisi, tabii ki İsrail'in Filistin meselesini çok çok aşan arzımevut hedefleridir, bu bölgede başka bir gerilime yol açmıştır.

Sonuncusu, işte, malum, hâlâ küresel kapitalizmin enerji deposu Orta Doğu'dur.

Şimdi, asıl yanıtlanması gereken, üzerinde düşünmemiz gereken soru şudur: Ya, ne oldu da Heyet Tahrir el-Şam on günde Şam'da iktidarın merkezine oturdu? Nasıl oldu bu? Bunun temelinde belli başlı faktörler yatıyor. Elbette ki Esad rejiminin altmış üç yıllık iktidarının halklarda yaratmış olduğu öfke ve tepki bunun birinci nedenidir yani Sünni Arap halkı asla ve asla Hama ve Humus'ta 1982'de 40 bin kişinin katledilmesini unutmadı. Kürt halkı defalarca kez kendisine karşı uygulanan katliamları unutmadı. Aynı zamanda namı meşhurdur Suriye cezaevlerinin, bunun halklarda yarattığı büyük tepki vardı. Tabii ki mesele sadece bununla sınırlı değildi, Heyet Tahrir el-Şam üzerine küresel bir ittifak oluştu; İngiltere'nin mühendisliğini yaptığı, ABD ve İsrail'in eğitip donattığı, Türkiye'nin de maalesef tekrardan "Kürt anasını görmezsin." saikiyle bu küresel ittifaka dâhil olduğu Heyet Tahrir el-Şam'ın iktidara hazırlanmasıdır. Tabii, bununla da sınırlı değildir. Bununla birlikte aynı zamanda Heyet Tahrir el-Şam bölgedeki bütün cihadist grupların sözünü ettiğim ittifakın teşvikiyle onun şemsiyesi altında birleşmesidir. İşte Heyet Tahrir el-Şam'a on günde iktidarın yolunu açan tablo budur.

Şimdi, belki zaman dardır, üzerinde düşünmemiz gereken esas itibarıyla iki sorun vardır. Bu Meclisin şu iki nokta üzerinde düşünmesi lazım: Birincisi, bu saatten sonra Esad gitti, Esad'la birlikte Suriye'de üniter sistem de bitti. Eğer Heyet Tahrir el-Şam ya da onun arkasındaki küresel ittifak tekrardan Suudi halklarına üniter sistemi dayatmaya kalkarlarsa bilsinler ki Suriye'de asla ve asla çözüm üretmeyecekler, sonu gelmeyen savaşa yol açacaklar çünkü üniter sistemi sadece Kürt halkı değil Nusayri halkı da kabul etmeyecektir, Dürziler de kabul etmeyecektir, farklı etnik yapılar da kabul etmeyecektir hatta ve hatta bildiğim, tanıdığım kadarıyla Sünni Arap halkının da bir kısmı kabul etmeyecektir.

İkincisi, bununla bağlantılı olarak şayet Heyet Tahrir el-Şam "Vallahi ben on günde iktidarı aldım, şeriatı kurabilirim." gibi bir gaflete kapılırsa bu, tekrardan Suriye'de sonu gelmeyen savaşlara yol açacaktır. Çünkü -yine belirteyim- Suriye'de bir şeriat rejimini sadece Nusayri halkı, sadece Dürziler, sadece Kürt halkı değil uzun yıllardır seküler İslam altında yaşayan Sünni Arap halkının da önemli bir kesimi kabul etmeyecektir yani Suriye halkına bugün şeriatı dayatmak sonu gelmeyen ikinci savaşın temel nedenidir.

Üçüncüsü ise Türkiye uzun süredir maalesef kör bir siyasette ısrarla Rojava'nın statüsünü ortadan kaldırmak için güvenlik koridorunu oluşturuyor. E, İsrail durur mu? İsrail için de fırsat bu fırsat, şimdi o da tam da bu ortamda güneyde bir güvenlik koridoru kurmaya çalışıyor. Her ikisi de çıkmazdır. Eğer Suriye'nin bütünlüğünü savunan, Suriye'de istikrarı savunan kim varsa kuzeyde Kürtlere dönük olarak güvenlik koridoru, güneyde ise İsrail'in farklı saiklerle bunu oluşturma siyasetinden vazgeçmeye çağırıyoruz. Bu, çözüm değildir.

Çözüme ilişkin bir şey söylemek istiyorum: Çözümü Kürtler sunuyor sayın vekiller, 2 Kürdistan parçasında sundular.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Daha önce de bu Meclis kürsüsünde dile getirmiştim, demiştim ki Türkiye ve İran haklar ve inançlar hapishanesidir. Düşünün bunun üzerinde, siyasetüstü düşünün bunun üzerinde. Kürtler ne yaptılar? Kürdistan bölgesi ne yaptı? Kürdistan bölgesinde 5 dilli, 8 inançlı bir sistem kurdu; 5 dil, resmî dil. Özerk Rojava ne yaptı? Özerk Rojava'nın zaten anlaşması odur. Nedir anlaşması? Bölgedeki bütün halklar ve inançlarla ortak bir anlaşma oluştu. Çözüm budur, Kürtler bunu sunuyor.

Son olarak, DEM Grubuyla danışmadığım için kendi şahsi önerimi sunuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Suriye gündemiyle acilen toplanmalıdır; gizli değil açık olarak toplanmalıdır çünkü bugün bölgenin en kritik meselesi, sonu gelmeyen savaşlara da yol açabilir, çözüm de üretebilir. Suriye meselesi üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi acilen toplanmalıdır.

Sağ olun, var olun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)