GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:33
Tarih:13.12.2024

AK PARTİ GRUBU ADINA YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; AK PARTİ'nin geçtiğimiz yirmi yıl içerisindeki başarısını rakamlar vererek sıkıcı bir konuşma yapmayacağım. Müsaade ederseniz rakamların konuşmacıyı rahatlatan güvenli alanından uzaklaşarak ama rakamlardan hareketle gerçek, siyasi, kültürel bir tartışma açmak niyetim. Bir derdim var çünkü. Derdim, Antonio Gramsci'nin kemiklerini sızlatsa da kültürel hegemonya. Bakın, daha geçen gün Devlet Opera ve Balesinin Şırnak'ta başlatılan Anadolu Opera ve Bale Festivali kapsamında düzenlediği Şehrinuh Konseri'nden bahsedeyim birazcık gururla. Salon tıklım tıklım, koridorlar, orkestra yerinde, şef bagetiyle en ünlü operaların en ünlü aryalarından oluşmuş bir repertuvarla seyirci karşısında. Nerede? Suriye sınırının hemen yanında, az ötede silahlar patlarken barışın şarkıları semada. Sanatın gücü bu işte; insana, hayatının insan eliyle yeniden yaşanılabilir bir yer olduğunu söyleme, inandırma gayretidir sanat. Kültür Bakanlığımız sadece Şırnak'ta değil bu yıl etkinliklerini aynı zamanda Ardahan, Kırklareli, yurdun dört bir tarafında yaptı. Bayburt, Bayburt olalı böyle bir güzellik görmedi çünkü güzel olan her şey bizim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü güzel olana talibiz. Değil mi ki dünya bize mescit kılındı, değil mi ki Doğu da bizim Batı da. O hâlde, kendimizi ayırmayacağız güzelden, güzel neredeyse oradan. Mozart da Beethoven, Verdi, Wagner, hepsi bizim; Itrî, Zekai Dede, Hafız Post ya da Karacaoğlan, Yunus Emre, Neşet Ertaş, Mahzuni; dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, kim sahip çıkıyor, kim kendi dünya yarasını onunla sarıyorsa onundur.

Atatürk'ün 1934'te bu Meclis kürsüsünde yeni ulusun inşası için sahnenin, çağdaş Batı müziğinin önemini vurgulayan sözlerini hatırlattım geçen konuşmamda. Haklıydı gerekçeleri onların. Elbette, bütün doğrular gibi zamana bağlıdır doğrular. Kurulan yeni ulus devletin zihinlerdeki inşası için çok çalışır dönemin şairleri, bestecileri, şuarası. Atatürk'ün işareti bu yöndedir çünkü, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak için çalışılmalı. Bu önermeye göre muasır medeniyetler oradadır ve biz buradayız. Muasır medeniyetler yukarıda, görece biz ondan daha aşağıdayız. Çok çalışılmalıdır o yükseltiye ulaşmak için, yükümüz ağır; bir milleti değil, artık, bir ulusu yüklenmişizdir. Asla geriye dönüp bakmayacağız, hep ileri, hep ileri, daha ileri.

Yunan mitolojisindeki Sisyphos'u ve onun ibretlik hikâyesini bilirsiniz. Zavallı Sisyphos, kendi kurnaz zekâsını hâkim tanrılarla kıyaslayıp, yarıştırıp onları kandırmaya çalışınca, tanrılar haddini bildirmek üzere koskoca kayayı durmamacasına bir tepeye çıkarma cezası verir Sisyphos'a. Gayretle yüklenip çıkarır koca kayayı Sisyphos, tepeye bırakır, soluklanır fakat bir süre sonra kaya gerisin geriye düşer. Bir kez daha... Sonra bir kez daha... Bir kez daha... Çok çalışır Sisyphos. Kurnaz Sisyphos çok geçmeden anlar tanrıların kendisine nasıl bir oyun oynadığını? Cezası budur, sonsuza kadar kayayı o tepeye çıkarmak, çıkarmak, çalışmak, çaba göstermek, emek vermek.

Muasır medeniyetler seviyesini kendinizden ayırırsanız, onu kendi seviyenizin üzerinde bir yere konumlandırırsanız çalışmak, çabalamaktan başka bir şey bırakmazsınız kendinize. Çalışmak... Daha çok çalışmak... Sonra daha da çok çalışmak... Ancak çok iyi bir çalışan olursunuz. Çalışmayı bu kadar kutsayıp ilahlaştırıyorsanız kölesiniz demektir, bir köle sahibiniz var demektir. Bizim modernlik, çağdaşlık, asrilik -adına ne derseniz deyin- hikâyemiz de aslında biraz böyle. Peki, ne yapmalı? Bu sarmaldan nasıl çıkacak Sisyphos'lar? İşte, bunun adı Türkiye Yüzyılı. Türkiye Yüzyılı bir isim koyma, adlandırma çabasıdır...

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Biz sanki köle yüzyılı gibi gördük.

YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (Devamla) - ...ama aynı zamanda yapılmış tanımları ve kavramları, sınırları bozma çabasıdır. Sınırlar ve tanımlar çizilebiliyor, yapılabiliyorsa silinebilir, yerine yeni tanımlar yapılabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.

Efendim, kendimizi "Türk, beklenendir." diye adlandırdık. Bazıları hâlâ Beckett'e takılı kalıp Godot'yu bekleyebilir ama sizin 1938 yılından 1950'ye kadar vatan hainliğiyle yaftalayıp hapislerde yatırdığınız, sonra vatandaşlığını iade ettiğimiz Nazım Hikmet'in söylediği gibi, mazlumların beklentisiyiz biz; 20'nci yüzyılın en ümitli insanı, canım ciğerim işçi sınıfının, işçi Kerim'in beklentisiyiz biz. Biz muasırız efendiler. Sağa sola bakmayın; zaman bizde ve mekân bize emanet. Muasırız biz; tepeye çıkmayı, çıkma çabasını reddediyoruz. Tepedeyiz, tepe biziz, biz muasırız.

Saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)