Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 14.12.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımız; Tarım ve Orman Bakanlığı 2025 yılı bütçe teklifi üzerine Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tarım ve Orman Bakanlığının 2025 yılı bütçesini görüşüyoruz. Bu bütçe, sadece rakamların, kalemlerin toplamı değildir, aynı zamanda milyonlarca çiftçinin, hayvancının, köylünün ve tarıma dayalı sanayinin kaderini belirleyecek bir bütçedir. Tarım bir ülkenin gücü ve geleceğidir. Toprağı bereketli, güneşi bol bu topraklarda doğru politikalarla hem çiftçimizin hem de tüketicimizin yüzünü güldürebileceğimiz bir gerçektir ancak bu bütçe, tarım ve hayvancılığın sorunlarını çözmekten oldukça uzak bir bütçe olup insanlarımızın yüzünü güldürebilecek bir bütçe değildir. Teklif edilen bütçe incelendiğinde, Bakanlık bütçesinin 438 milyar liraya çıkarılarak bir önceki yıla göre yüzde 74 arttırıldığı gözükmektedir ancak bu artış çiftçinin mazot, gübre, yem ve tarım ilacı maliyetlerindeki artışın yanında çok da bir şeyi ifade etmemektedir. Girdi maliyetleri her yıl bir önceki yılı aratacak şekilde yükselmeye devam etmekte, çiftçi her geçen yıl bir önceki yıla daha da özlem duymaktadır. Çiftçimize destek adı altında yapılan ödemeler enflasyon karşısında erimektedir. Bugün ülkemiz çiftçisi yalnız başına bırakılan bir pozisyondadır. Değerli arkadaşlar, bugün Meclis kürsüsünden çiftçimizin içine düştüğü borç batağını konuşmak bizim en asli görevimizdir. Tarımı yöneten, daha doğrusu yönettiğini düşünen iktidar sahiplerinin ağzından şu cümleler hiç eksik olmamaktadır: "Destek verdik." "Üretimi arttırdık." "Çiftçiyi kalkındırdık." Peki, gerçekten de öyle mi, çiftçi kalkındı mı? Gelin, bir bakalım. Çiftçilerimizin bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan borcu 2024 yılı itibarıyla 800 milyar lirayı aşmıştır. Çiftçi bu borçla mazota, gübreye, yeme para yetiştirmeye çalışmaktadır. Çiftçi bankalardan aldığı kredilerle borcunu döndürerek günü kurtarmaktadır. Bu insanlar bir yandan tarlasını ekip biçmeye çalışırken diğer yandan bu borçların faizleriyle boğuşmaktadır. Tarım Kredi Kooperatifinin verilerine göre binlerce çiftçimize haciz işlemi başlatılmıştır. Çiftçinin tarlası, traktörü, hatta evi icra yoluyla elinden alınmaya çalışılmaktadır. Çiftçinin borcu her geçen yıl katlanırken Bakanlık ne yapmaktadır? Üretim maliyetlerini azaltmak yerine ithalatı teşvik etmektedir. Bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olarak bildiğimiz Türkiye, ne yazık ki bugün, tarımsal ithalata mahkûm edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, rakamlara bakacak olursak, 2023 yılında Türkiye, tarımsal ithalata yaklaşık 25 milyar dolar harcamıştır. Buğday ithalatı 2023 yılında 12 milyon tona ulaşırken, ayçiçeği ve türevlerinde ithalat 3 milyon tonu aşarak üreticimizin kaderini dışa bağımlı hâle getirmiştir. Ülkemiz savaşta olan Ukrayna'dan saman ithal eder duruma getirilmiştir.
Hayvancılıkta da durum farklı değildir. Türkiye'nin hayvancılık sektörü ülkemiz için stratejik bir öneme sahiptir ancak bugün gelinen noktada hayvancılıkta yaşanan sorunlar sektörü büyük bir çıkmaza sürüklemektedir. Üretici, maliyet baskısı altında ezilmekte, hayvan varlığı giderek azalmakta ve ithalata bağımlılık da artmaktadır. Ülkemizin bereketli meraları boş kalırken, Latin Amerika'dan, Avrupa'dan, Balkanlardan ithal edilen hayvanlar limanlarımızda sıraya girmiştir. Buna karşın, bu topraklarda besicilik yapan yerli üreticilerimiz, artan maliyetler ve borç yükü nedeniyle üretimden uzaklaşmaktadır. Peki, bu ithalata rağmen et fiyatları düşmekte midir? Ne yazık ki hayır. Vatandaş, bugün kilosu 600 liraya varan et fiyatlarıyla yüzleşmektedir. İthalat, vatandaşın ucuz et tüketmesine yardımcı olmamakta, yalnızca bir avuç tüccara fayda sağlamaktadır.
Değerli arkadaşlar, tarımsal üretimin temel girdilerinden biri olan gübreden bahsetmek istiyorum. Son yıllarda gübre fiyatlarındaki fahiş artışlar nedeniyle çiftçilerimiz tarlalarına gübre atamaz hâle gelmişlerdir. Bu durum, tarımsal verimliliği doğrudan tehdit etmektedir. Son üç yılda ülkemizde gübre fiyatları yaklaşık yüzde 300 oranında artış göstermiştir. Bunun sonucunda, çiftçilerimiz gübre kullanımını azaltmış, buğdayda, arpada ve mısırda verim kayıpları yaşanmaya başlanmıştır. Ne yazık ki tarımsal verim kaybı zincirin halkaları misali sofradaki ekmekten süt fiyatlarına varıncaya kadar her ürüne yansımaktadır.
Değerli arkadaşlar, tarımsal üretimin olmazsa olmazlarından biri olan tarım ilaçlarına baktığımızda durum gübreden farklı değildir. 2021 yılında 1 litre tarım ilacının ortalama fiyatı 70 lira iken bugün bu rakam 200 liraya dayanmış durumdadır; bu, yüzde 185’lik bir artış oranı anlamına gelmektedir. Özellikle, zararlılarla mücadelede kullanılan böcek ilaçları ve hastalık önleyici mantar ilaçları son iki yılda yüzde 200’e varan oranlarda zamlanmıştır.
Tarımsal sulama elektriği de diğer girdi maliyetleri gibi yukarı yönlü seyrine hız kesmeden devam etmektedir. Bakınız, 2023 yılında tarımsal sulamada kullanılan elektriğin kilovatsaat fiyatı ortalama 2 lira 30 kuruştu, bugün bu rakam 4 lirayı aşmış durumdadır; artış oranı ortalama yüzde 75 seviyesindedir.
Şimdi soruyoruz: Çiftçinin elektrik faturası yüzde 75 artmış, gübre yüzde 300 artmış, ilaç yüzde 200’ün üzerinde artmış, mazot üç yılda yüzde 500 artmış; peki, çiftçinin ürettiği buğdayın, pamuğun, mısırın fiyatı da bu oranda artmış mı? Hayır, artmamış, artmıyor. Bu, bugünün sorunu değil, ülkemizde en az beş yıldır böyle bir sorun bulunuyor; her yıl girdi maliyetleri ürün fiyatlarından daha fazla artış gösteriyor. 2018 yılında ortalama bir çiftçinin kârı ile bugün, 2024 yılında ortalama bir çiftçinin kârı arasında dağlar kadar fark var. Çiftçimiz tarımdan çekiliyor, üreticimiz hayvancılıktan çekiliyor, ÇKS istatistikleri de bu gerçeği doğrular niteliktedir. Bir kısım vatandaşlarımız da çiftçi olmanın getirdiği avantajlardan mahrum kalmamak adına kayıtlarını sildirmiyor fakat aktif olarak tarım ve hayvancılık yapmıyorlar. Bakanlık yetkilileri bunu bilmiyor mu? Elbette ki biliyorlar fakat değerli arkadaşlar, amaç çiftçiyi kalkındırmak, üreticiyi korumak değil, üretici iktidarın umurunda dahi değil. İktidar için kim önemli biliyor musunuz? Rusya'dan buğday ithal eden tüccar, Ukrayna'dan yağ getiren şirket sahipleri, dünyanın öbür ucundan, Latin Amerika'dan hayvan getiren ithalatçı. Gerçekten yazık, ülkemiz çiftçilerini bırakıp üç beş kişiyi kalkındırmanın peşindesiniz. Öyle bir durumdasınız ki, İç Anadolu'da mısır hasadı başlar başlamaz gümrük vergilerini aşağıya çektiniz, yirmi dört saat içerisinde mısır üreticisini yok ettiniz. İnsanlar Eskişehir'den, Konya'dan, Aksaray'dan haykırdı "Ne olurdu bir ay daha bekleseydiniz." dediler. Siz ne yaptınız? Nasıl olsa İç Anadolu çiftçisi bize ses çıkarmaz diye düşündünüz. Ne için, kimin için? Az önce saydıklarım için; fiyat istikrarı için değil, yem üreticileri için değil, onlar bahane. Üzülerek görmekteyiz ki ülkemizdeki tarım ve hayvancılık sektörü küçültülüp daha sonra da komple bitirilmek istenmektedir. Mevcut veriler ışığında iyimser kalıp olumlu düşünmek oldukça güçtür. 2025 bütçesiyle Türkiye'nin çiftçisine, tarım işçisine, köylüsüne umut verilememektedir. Hükûmetin tarım politikası ithalat lobilerinin keyfini sürdürmek üzerine kurulmuştur. Oysa, biz bu bereketli toprakların çocuklarıyız. Bizim çiftçimiz dünyanın üreten en cefakâr, en çalışkan çiftçisidir. Bugün, Anadolu'da bir çiftçi yıllardır devletten yeterli desteği alamadan 40 derece sıcakta elinin ekinini tarlada kaldırmak için canını dişine takıyorsa ve ürününü maliyetine bile satamıyorsa bunun tek müsebbibi Bakanlıktır, sorun başka bir yerde aranmamalıdır.
2025 yılı bütçesiyle tarımı kurtaramazsınız. Bu çiftçi sizi affeder mi bilmem ancak, siz, size destek veren çiftçinin ve köylünün eskiden olduğu gibi duasını alamıyorsunuz. Bunun farkına varıp bu yönde adımlar atmanızı diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)