| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 15.12.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakanlar; Millî Eğitim Bakanlığı 2025 yılı bütçesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, 2025 yılı için Millî Eğitim bütçesi geçen yıla göre yüzde 33 artmış; hiç yeterli değil. Bu bütçenin zaten yüzde 80'i personel giderleri, yatırımlar için ayrılan pay yüzde 10 bile değil; bu bütçeyle yeni büyük yatırımlar yapma imkânı da yok. Sayın Bakan, cari transferlere ilişkin soruma, Plan ve Bütçede ve daha sonra da cevap alamadım, tekraren soruyorum: 2024 yılında cari transferler için yaklaşık 28 milyar liralık bütçenin sizin tablolarınıza göre kasım ayına kadar 21 milyar 290 milyonu kullanılmış. Kullanılan bu kaynağın 4 milyar 133 milyon lirası, Maarif Vakfı dâhil kâr amacı gütmeyen kuruluşlara aktarılan kaynak. Geriye kalan 17 milyar 100 milyon lira, hane halkı ve işletmelere yapılan transfer olarak burs veya karşılıksız ödemeler; kimlere, hangi amaçla ve hangi kriterlerle yapılmıştır? Bu yıl cari transferlere ödenek 31 milyardır, 2024'ten geriye kalan 6 milyar 683 milyon lira nerede kullanılacaktır?
Sayın milletvekilleri, devletimizin öğrenciler için kişi başına yaptığı harcamalara baktığımızda, OECD ülkeleri arasında 37 ülke içinde 35'inci sıradayız yani üçte 1 oranında... Örneğin, ilköğretimde OECD ortalaması 12 bin dolarsa -üçte 1 oranında- bizim yaklaşık 4 bin dolardır.
Sayın milletvekilleri, şu son yıllara baktığımızda, ailelere düşen yük o kadar fazla ki TÜİK verilerine göre ekim ayında en yüksek enflasyon yüzde 93,6'yla eğitim alanında oldu. Eğitimden kısmak, ülkemizin geleceğine büyük zarar veriyor. Her fırsatta eğitimde büyük inkişaf olarak nitelendirdiğiniz ve sayısını unuttuğumuz sistem değişiklikleriniz aslında millî eğitimi sürüklediğiniz sistemsizliği ortaya koyuyor. Bu sistemsizliğin neticesinde gelecekleri heba olmuş evlatlarımız var, kaybolan değerlerimiz ve yeteneklerimiz var, bu sistem çarkları arasında öğüttüğünüz gencecik beyinlerimiz var. İzlediğiniz sistemsiz millî eğitim politikaları Türkiye'nin yalnız bugününü değil geleceğini de tahrip ediyor.
Sayın milletvekilleri, her 100 çocuktan 42'si yoksul; son on sekiz yıla baktığımızda gelir eşitsizliği en yüksek seviyede. Her 3 çocuktan 1'i ciddi yoksul, yeterli protein alamıyor ve düzgün beslenemiyor, bu yüzden gelişemiyorlar. Veliler beslenme çantasına ne koyacağını bilemiyor yokluktan; iki üç çocuğu olan aileler ne yapsın? Kantinlerde bir tost 80 lira, su ise 10 lira; çocuklarımızın büyük çoğunluğu aç gidiyor okullarına, aç. Her öğrencinin yeterli ve dengeli beslenmeye erişiminin sağlanması, eğitim sisteminin ve bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğu ve görevidir. İYİ Parti olarak son senelerde haykırıyoruz, devlet okullarında hiç olmazsa bir öğün yemek verilsin diye; projeler geliştirdik. Bu durumu gerçekten umursuyor musunuz? Bu çocuklar bizim evlatlarımız, bu çocuklar bizim istikbalimiz. Fırsat eşitliği nerede? Okullar ailelerin sosyoekonomik durumuna göre ayrışıyor artık. Böyle bir ayrışma, okullar arasındaki imkân farklarını ve eğitimin niteliğini önemli ölçüde etkiliyor. Sayın Bakan, sosyoekonomik yönden dezavantajlı öğrencilerin yoğunlaştığı okullar, aynı zamanda imkânlar açısından dezavantajlı olan okullar oluyor çoğunlukla. Devlet okulları velilerden alınan bağışlarla ayakta durmak zorunda bırakılıyor. Okul öncesinin 5 yaş için zorunlu olmasını beklerken 5 yaşta okul öncesi eğitim net okullaşma oranı yüzde 84,3'e düştü. Okul öncesi eğitime katkı payı kalkmıştı, yeniden neden getirildi? Sayın Bakan, yerel yönetimlerle kavga edeceğinize yerel yönetimleri kreş açması için teşvik edin. Siz, merdiven altı sübyan okullarına karşı çıkın; cemaatlerin, tarikatların Kur'an kurslarını iyi denetleyin. Daha geçen hafta Sincan'da darbedilen çok sayıda Kur'an kursu öğrencileri medyaya yansıdı.
Zorunlu eğitim çağında olmasına karşın eğitim dışında kalan çocuk sayısı 613 bine yükseldi. İlkokulda her 100 öğrenciden 5'i okula gitmiyor, ortaokulda her 100 öğrenciden 9'u okula gitmiyor, ortaöğretimde ise 100 öğrenciden 12'si okula gitmiyor. Peki, bu çocuklar nerede? Neden okula gitmiyorlar? Eğitim, devletin sunduğu bir hak değil mi? Yoksa, ekonomik zorluklarla boğuşan aileler bu yükün altında çocuklarını çalıştırmak zorunda mı kalıyor? Neden zorunlu eğitimde olması gereken çocuklarımız her yıl daha fazla sayıda okuldan kopuyor? Çocuk işçiliği giderek artıyor -biraz önceki hatip arkadaşımız da ifade etti- 66 çocuk işçi çalışma koşulları nedeniyle hayatını kaybetti. Çoğu tarım ve sanayi sektöründe çalışan bu çocuklar, ağır koşullarda ekmek parası kazanmaya çalışırken can verdiler.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz dönemde, yaşları 14-17 arasında değişen 11 çocuk MESEM için staj yaparken hayatlarını kaybetti. Eğitim sistemimiz çocuklarımızı neden koruyamıyor? İş güvenliği ve sağlığının denetlenmediği MESEM'lerde iş cinayetleri ve kazalarının önüne nasıl geçilecek? Mesleki ve teknik eğitim veren MESEM'lerin çok yönlü değerlendirilmesi gerekiyor Sayın Bakan. "İş dünyasının aradığı özellikte ara eleman okullarımızda neden yetiştirilmiyor?" diye sormalısınız.
Okulların neredeyse yarısı hijyen, güvenlik ve sağlık konularında ciddi açıklarla boğuşuyor. Temiz içme suyuna ulaşamayan, iyi beslenemeyen, sıralarda oturacak yer bulamayan, sabahın köründe evinden çıkan, gecenin bir karanlığında evine dönen öğrencilerden nasıl bir eğitim kalitesi bekleyebiliriz? Okullarda hijyenin sağlanması için yeterli temizlik görevlisi yok. Sayın Bakan, yıllardır okullarda ihtiyaç olmasına rağmen kadrolu yardımcı hizmetli görevlendirilmesi yapılmıyor. Geçici yöntemlerle, İŞKUR programlarıyla ancak günü kurtarabilirsiniz.
Yeri gelmişken Sayın Yusuf Tekin, siz Türkiye'nin en büyük ve en önemli Bakanlığının başındasınız. Özellikle Millî Eğitim Bakanları militan siyasetçi ağzıyla konuşmaktan kaçınmalıdır. Sizin göreviniz kutuplaşmayı derinleştirmek değil. Söylemleriniz ve eylemlerinizle tepkileri üzerinize çekmek millî eğitime ne kazandırıyor Sayın Bakan? Laiklikle ilgili çarpıtmalara ne gerek var? Bu tartışmalar yıllar önce bitti. İttihat ve Terakkiyi yermek size mi kaldı Sayın Bakan? Üstelik, tarih de bilmiyorsunuz. 1940'lı yılları siz hatırlıyor musunuz ki "Bunlar, şunlar hatırlamaz." diyorsunuz. Bu provokasyonlara gerek yok. Ne yapmak istiyorsunuz? Bırakın bu lafları. Siz, yirmi iki senelik iktidarınızın eğitim konusundaki tahribatlarına cevap verin. Siz, teknolojideki hızlı gelişmeler doğrultusunda geleceğin becerilerinin eğitim sistemine nasıl hızlı bir şekilde entegre edileceğine kafa yorun. Siz, bozduğunuz okullar arası başarı ve imkân farklılıklarını nasıl düzelteceğinizi düşünün. Siz, yoksul öğrencilere yönelik ne gibi tedbirler alacağınıza kafa yorun. Siz, iktidarınız yüzünden giderek artan fırsat eşitsizliğini nasıl azaltabileceğinizi düşünün.
Sayın milletvekilleri, eğitim sistemlerinin iki temel paydaşı öğrenci ve öğretmenlerdir. Her reform, politika değişikliği öncelikle öğrenci ve öğretmenin iyi olma hâlini merkeze almalıdır. Sayın Bakan, nitelikli eğitim temel bir haktır ve bu hakka erişim önündeki tüm engelleri kaldırmak sizin en önemli görevinizdir. Yahu, 4+4+4 tutmadı, müfredattan önce değişmesi gereken bu sistem. Liselerin, sistemin iflası ortada. Fen, Anadolu liseleri ile yabancı dille eğitim yapan kolejler olmak üzere tüm liseler YKS'de dibe vurdular. İmam-hatipler, meslek liseleri ve diğer liselerde durum daha da vahim. 2024 YKS'de fen lisesi mezunlarının yarısı dört yıllık lisans bölümüne giremedi. Anadolu liselerini tabela lisesi yaptınız yani fen ve Anadolu liselerini değersiz hâle getirdiniz. İmam-hatip mezunlarının altıda 1'i lisans bölümünü kazandı, meslek liselerinde durum çok daha vahim. Anadolu liseleri 1 milyona yakın mezun verdi, 170 bini lisans bölümlerine giremedi. Ya, popülizm yüzünden baraj uygulaması kalktı altyapı olmadan; 160 soruda 1 değil, yarım neti olanların üniversiteye girebildiği yerleştirme sisteminden bahsediyorum size. Evet, diyeceksiniz ki şimdi: "TIMSS'de biz 2023'te başarı kazandık." Evet, doğru; 4'üncü sınıf, Avrupa ülkeleri arasında, fen bilimleri alanında 1'inci oldu, matematik performansında Avrupa ülkeleri arasında 2'nci oldu ama bu imtihana deprem bölgesi dâhil edilmedi, 4'üncü sınıf düzeyi uygulamalarına 5'inci sınıf öğrencilerimiz katıldı. Evet, geçmişle mukayese yapıldığında tabii ki gözle görülür bir başarı var. Bu yüzden, öğrencilerimizi ve onları yetiştiren öğretmenlerimizi buradan kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, bir diğer sorunumuz da öğretmen açığı ve atama bekleyen öğretmenlerimizdir. İhtiyaç olan 68 bin öğretmeni atayın Sayın Bakan, bugün buradan müjde verin ama mülakatsız olarak atayın; alınacak branşlar da dengeli olsun, belli branşlara yığılmasın alınacak öğretmenler. Yıllardır kadrolu öğretmen olarak atanamayanlar geçici sözleşmelerle, düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalıyor. 2024 verilerine göre, ücretli öğretmen sayısı 66.780'dir Öğretmen açığını ücretli ve sözleşmeli öğretmenlerle kapatma çabası nereye kadar sürecek? Vazgeçin bu uygulamadan. Tüm öğretmenler kadrolu olmalı. Çocuklara geleceği aşılayacak eğitimcilerin iş güvencesi olmadan nasıl idealist olmaları beklenebilir? Bu yüzden, Öğretmenlik Mesleği Kanunu çok önemliydi Sayın Bakan ama Öğretmenlik Mesleği Kanunu'nun şapkasının içinden Millî Eğitim Akademisi çıktı yani öğretmenlik eğitimi artık altı yıla çıktı. Eğitim fakültesi mezunları da Akademiye alınacak ama Akademide pedagojik formasyon derslerini de yine eğitim fakültesi hocaları verecek. Eğitim fakültelerine paralel bir yapılanma, eğitim fakültelerinin itibarsızlaştırılması bu uygulamalar. Evet, Akademiye karşı değiliz Sayın Bakan, Akademi, eğitim fakültelerinden mezun olanları değil mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında öğretmen olmak isteyen, başvuru kriterlerine uygun adayların pedagojik formasyon almalarını sağlamalıdır. Akademi mevcut öğretmenlerin mesleki gelişimi için olmalıdır. Kurnazlık yapıyorsunuz aklınızca, diyorsunuz ki: "Mülakatı Akademiyle kaldıracağız. Mülakattan daha da etkili modeller geliştirdik. Başarı notunda uygulama puanlarını önceleyen ve ağır disiplin kurallarının olduğu akademide istediğimiz profilde öğretmen seçip atayacağız." diyorsunuz. Sayın Bakan, vazgeçin bu duygulardan.
Evet, diğer bir konu, özel öğretim kurumlarında görevli öğretmenlerimiz için dengi resmî kurumlardaki öğretmenler kadar ücret verilmesini sağlayacak düzenleme bir an önce yapılmalıdır ki sizin Müsteşarlığınız döneminde bu uygulama kaldırılmıştı.
"Mülakat gibi mülakat yapayım." derken sınıfta kaldınız Sayın Bakan, farklı illerdeki komisyonların farklı puan diliminde puan vermeleri ve bunların standardize edilmeden atama puanlarına eklenmesi yaşanan krizin ana nedeni oldu. Öğretmen adaylarının mülakata girdiği il kaderlerini tayin etti ve birçok mağdur ortaya çıktı Sayın Bakan. Mülakat mağduru öğretmenlere Bakanlık önünde yapılan muamele utanç vericiydi Sayın Bakan. Gözlerinden sicim gibi yaş akan o vatan evlatlarını görünce yüreğiniz burkulmadın mı, hiç mi vicdanınız sızlamadı? Bu gençleri dinleseydiniz ne olurdu? Peki, atanamadığı için intihar eden öğretmenlerimizi hatırlıyor musunuz? Daha yeni, ekim ayında bunalıma giren Bursa'da Matematik Öğretmeni Hakan Durgut'u, intihar notunun altında KPSS kitabı bulunan rehberlik öğretmeni adayı Mustafa Kaya'yı, pazarda seyyar satıcılık yapan İsmail Karahan'ı, Merve İşler'i, Merve Çavdar'ı, cebinde 10 lirayla intihar eden Ersin Turhan'ı ve daha nicelerinin isimlerini duydukça ürpermiyor musunuz?
Sayın Bakan, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adı altında 3 bin sayfalık müfredat modelini ortaya koydunuz. Teknolojiye uygun bir eğitim modeli geliştireceğinize ideolojinize uygun bir model geliştirdiniz aklınızca. On yıldır konu üzerinde yüzlerce eğitimcinin çalıştığını söylediniz. Sizden önceki Bakanların ağzından böyle bir çalışmayı hiç duymadık, eminim sizden önceki Bakanlar da siz açıklayınca duydular. Geri bildirimler için yeterli süre vermediniz, bir oldubittiyle kabul edildi, pilot uygulama yapmadan uygulamaya koydunuz. 110 sayfalık ortak metinde başta "Türkiye Yüzyılı" parti sloganınız olmak üzere kullanılan kavramsal terminoloji, görüş ve ilkeler öğretim programlarının da önüne geçti; belki içi iyiydi. Müfredatlarda değişimler olur, eksiltmeler olur, eklemeler olur. Burada sorunlu olan, değişikliklerin yapılma usulü ve neticelerdir Sayın Bakan. Müfredattan önce zihniyetin değişmesi gerekiyor. Büyük Önder'imiz, Başöğretmen'imiz Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmet, minnet, sevgi ve saygılarımla yâd ediyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Ve siz Büyük Önder'in adını maarif modelinizde mümkün olduğunca azaltmak için gayret sarf edeceğinize, keşke onun çizdiği yolda fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek için uğraş verebilseydiniz. Kendi ideolojinize uygun kimlik belirleme isteğinizden vazgeçin artık Sayın Bakan. "Erdem" kavramını çok kullanıyorsunuz, herhâlde bu, erdemliler hareketinden geliyor. Ahlaki olarak doğru olanı yapmak, yanlış olanı yapmamaktır erdem. Erdem, fazilet demektir. Erdemli insan yalan söylemez, erdemli insan hak yemez, erdemli insan adaletten sapmaz ama çocuklarımız için rol model olacak ülke yönetici örnekleri çok kötü değil mi Sayın Bakan? Çekin ellerinizi çocuklarımızın üstünden, devriiktidarınızda gençlerimizin umudunu kaybettirdiniz, maneviyatlarını sarstınız. Yahu, şu ÇEDES Projesi'nden vazgeçin Sayın Bakan. Yine, İzmir Bornova'da anaokulundan liselere kadar 99 okula imam görevlendirilmiş. Ya, bu kişilerin pedagojik formasyonu var mı? Çocuk istismarının bu kadar yoğunlaştığı bu süreçte her okula en az bir rehber öğretmen atayın.
Sayın milletvekilleri, engelli öğretmenler atama müjdesi bekliyor. Zannediyorum, Sayın Bakan bugün müjdeyi verecektir. Eğitim dışında, engeli olan çocukların tespiti konusunda bir çalışmanın da Millî Eğitimde olmadığını görüyoruz, inşallah öyle bir çalışma yapılır.
Sayın Bakan "2024-2025 eğitim öğretim yılı itibarıyla uygulamaya konulan taşımalı eğitim yönetmeliğiyle kaç öğrenci taşımalı eğitimden faydalanıyor? Kaç öğrenci pansiyon ve yatılı okullara kaydırıldı? Kaç öğrenci kaderine terk edildi?" diye bir soru sormuştum. Gelen cevap çok ilgi çekici: "2024-2025 eğitim öğretim yılına ait veriler yayımlama takvimine göre yayımlanacaktır." Özetle deniliyor ki: "Bütçeyi, gelecek yılın bütçesini bekleyin." Bu nasıl bir cevaptır Sayın Bakan? Hiç mi elinizde bu veriler yok?
Evet, 2024-2025 eğitim öğretim yılı döneminde Türkiye genelinde 98 bin kişi olan usta öğreticilere kurs açtırılmıyor. Şu anda usta öğreticiler işsiz, 10 milyonu aşkın kursiyer kurslara devam edemiyor. Usta öğrenciler özlük haklarını ve statülerini istiyorlar. Konuyla ilgili bir soru sormuştum ama verilen cevap, konuyla ilgili verdiğiniz cevap hiç tatmin edici değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, ödenek üstü harcama yapılmıyormuş. Ya, isterseniz bu meseleyi çözmek zor mu Sayın Bakan?
Evet, konuşmamı burada sonlandırmak istiyorum sürem bittiği için.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve tabii ki yine de bu bütçenin Millî Eğitim Bakanlığımıza, Millî Eğitim camiasına hayırlar getirmesini temenni ediyor ama İYİ Parti Grubu olarak Millî Eğitim bütçesini yetersiz bulduğumuzdan bu bütçeye "hayır" diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)