GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:35
Tarih:15.12.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanlar, kıymetli ve muhterem milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Her zamanki gibi AK PARTİ sıraları yine bomboş. Anladık ki muhalefete saygı duymuyorsunuz, millete ve milletin çocuklarının geleceğiyle ilgili bu bütçeye de saygı duymuyorsunuz; bari kendi Bakanınıza saygı duyup da şuraya 5-10 kişi katılabilseydiniz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Siz olmasanız da biz buradan milletimize en yüksek sesle seslenmeye devam edeceğiz.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığının 1 trilyon 451 milyar küsur bütçesi var. Bu bütçeyi niye veriyor bu millet dişinden tırnağından artırıp? Diyor ki: "Bu milletin evlatlarına nitelikli, kamusal ve eşit eğitim fırsatı sağlayın. Bu memleketin Mardin'indeki çocuk da Bursa'sındaki çocuk da kamusal eğitimi parasız olarak alsın; çağın şartlarıyla birlikte, tıpkı eski Türkiye'de bizim olduğumuz gibi babası işçi, çiftçi, köylü, işsiz olan dar, sabit gelirli kesimlerin de çocukları eğitim imkânıyla birlikte ekonomik ve sosyal statü değiştirebilsin." O günden beri yani 2002 tarihinden bugüne kadar, önceden bütün eğitim çağındaki çocukların yüzde 1'i özel eğitim alırken devrinizde şu an yüzde 9-10'lara çıktı. Özel okul oranları 2002 yılında yüzde 2 seviyesindeyken şimdi yüzde 20'lere yaklaştı. Özel okul ile kamu okulu arasındaki fırsat eşitsizliğini devasa hâle getiren bu sistem yetmezmiş gibi, kamu okulları içerisinde aynı ilde, aynı ilçede devlet okullarının biri ile diğeri arasında da devasa bir fark oluşturdu. İlim Bursa'da da öyle; örneğin, Nilüfer'de ise bir okul, bir diğeri de Yıldırım'daysa şehrin bir tarafı Bangladeş standartlarında, bir tarafı Belçika standartlarında. İşte, siz Türk milletinin evlatlarının geleceğini ve eğitimdeki fırsat eşitliğini ortadan kaldırarak çaldınız.

Bakınız, biz bu bütçeyi veriyoruz, bu millet veriyor ve siz de ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Zor zamanda tahsis ettiği kıt kaynakları gizli ajandanızdaki siyasi emeller uğruna har vurup harman savuruyorsunuz. Bu "2023 Eğitim Vizyonu" adlı belgede de hiç sıkılmadan, apaçık aslında, millî eğitim sistemini halkın talepleri yerine siyasi iktidarın vesayetine göre düzenlemeyi hedeflediğinizi her hâlinizle gösteriyorsunuz. Eğer bir cümleyle "Türk millî eğitim sistemi yirmi yıldır ne için çalıştı?" derseniz, Türk millî eğitim sistemi milletin evlatlarının gelişmesi için değil seçmen yetiştirmek üzere kurgulanmış bir millî eğitim sistemi hâline geldi. Son örneklere bakar mısınız Allah aşkına: Bursa'da bir okul müdürü, yardımcısının kapısını kırıyor ve siz de ona aferin niyetine maaşla ödüllendirme veriyorsunuz. Tokat'ta "Halep'ten gelenler geri dönüyor. Artık, Selanik'ten gelenler de geri dönsün." paylaşımı yapabilecek Millî Eğitim idarecileriniz var Sayın Bakan. Biz biliyoruz, aslında Türk milletine "Selanik" deyince ilk akla gelen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e düşman olmanız olduğunu. İşte o nedenle Türk eğitim sisteminin müfredatını, kafanızın karanlık dehlizlerinde tasarladığınız siyasi projenin bir propaganda metni hâline getiriyorsunuz. Nasıl mı yapıyorsunuz? Her icraatınızda olduğu gibi adaletsiz mülakatla yapıyorsunuz.

Bakınız, kaç gündür, aylardır bu Mecliste de gündeme geldi, aslında Sayın Cumhurbaşkanının "Kaldıracağız." sözüne rağmen kaldırmadığınız mülakatta o adaletsizliği, o hak gasbını yine yaşattınız. Biz diyoruz ki: 1.600 civarında arkadaşımızın, meslektaşımızın, öğretmen kardeşimizin KPSS'yle kazanmış olduğu hakkını, iller arasında farklı puanları fazlasıyla vererek elinden almış oldunuz. Apaçık bir kul hakkı var, apaçık bir hukuksuzluk var, bunu düzeltin diyoruz, Komisyonda söyledik, basında söylendi, çocuklar haklarını aramak için buraya geldi; Meclise girişini yasakladınız. Bolu'dan yürüyüş yapacaklardı, şimdi, yürüyüşü yasakladınız. Şimdi, ne yapacak bu çocuklar? Son bir ayda 2 intihar daha var Sayın Bakan. Ne yapmalarını istiyorsunuz? Tabii, bu memlekette canlılar ikiye ayrılır; bir, AK PARTİ'liler gibi gerçek canlılar, canı, kanı kıymetli olanlar; bir de memleketin diğer evlatları "patlıcan" dediğimiz kesimler var. Niye? Elin uşağı ele ucuz. Sizin evladınızda olsaydı böyle bir haksızlık, ne yapardınız? Sayın Bakan, kendinize gelince üç yıllık profesörlük şartını kaldırıp bir aylık profesörken rektör olabiliyorsunuz. Size gelince aşılmayan bütün yollar aşılıyor, bütün tepeler düzleşiyor; memleketin evlatlarına gelince otobanlar bir anda dağa, tepeye dönüşüyor. Birazcık vicdanınız varsa, birazcık inanıyorsanız, birazcık Allah'tan korkuyorsanız, 1.600 civarında hakkını gasbettiğiniz, analarının ak sütü gibi atanmak helal olan öğretmenlerin hakkını verin kardeşim. Bağ mı bağışlayacaksınız? Tavassut istemiyor, hakkını istiyor Sayın Bakan; sizin gibi hak etmediği rektörlüğü istemiyor, hakkını istiyor. Tabii, vermezsiniz, bu mülakat sizin müsteşarlığınızdan, cemaziyelevvelinizden beri sicilinizde yazan kara bir lekedir.

Efendim, bir başka garabet daha var. Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu her türlü itiraza rağmen çıkardınız ve orada bir yönetmelik yayınlamanız gerekiyor. Nedir? Kariyer basamakları için verilen sözler. İlgili yönetmelik yayınlandı mı? Yayınlanmadı. Yönetmelik eğer hızlı bir şekilde yayınlanmaz ise, 15 Ocak tarihine kadar bitmezse 350 bin öğretmenin maaş kaybı olacak. Yalnızca 350 bin öğretmen değil, lütfen, yönetmeliğe ücretli öğretmenlikte geçen süreleri de eklemeniz gerekiyor, mutlaka eklemelisiniz.

Bu ÇEDES ne biliyor musunuz? Ben size işin aslını söyleyeyim: Bir türlü olmuyor, çalışıyoruz, çalışıyoruz; bu milletin, bu memleketin çocuklarını istediğimiz gibi ideolojik zombiye dönüştüremiyoruz, ne yapalım? Bu öğretmenlerle olmaz, dışarıdan, Diyanetten vesaire, başka kurumlardan, işte bu "ÇEDES" adı altındaki Çevreme Duyarlıyım Projesi'yle çocukları bunların kucağına itiyorsunuz; yapmayın. Derdiniz, Allah'ın dinini, kitabını, güzel ahlakı, Peygamber'in ahlakını öğretmekse, bu memleketin ilahiyat fakültelerinden mezun pırıl pırıl öğretmenleriniz, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleriniz yok mu? Formasyon almış öğretmenleriniz yok mu? Neden onları bırakıp da bunlarla iş tutuyorsunuz? Efendim, dedim ya, cemaziyelevveli de öyleydi; parelel yapılarla iş tutmak Sayın Bankanın ihtisas alanı, onu yapar sadece. Bundan vazgeçin, kendi çocuklarınızı gönderin, kendi çocuklarınızı gönderin.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sen iş tutuyorsun paralel yapıyla.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Aynaya bak.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, ben bilirim, istiyorsanız örnek veririm Bursa'da, atamalardan da veririm.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sen Genel Kurula konuş, bize değil.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Müsaade buyurun, ses oradan geldi, oraya söylüyorum; hepsine verilecek cevabımız var.

Efendim, şimdi, okulların hâli nasıl, ben size söyleyeyim bir öğretmen olarak; ayranı yok içmeye misali bir durumla karşı karşıyayız. Bugün bu memlekette bizim okul sayımız kadar kadrolu hizmetlimiz yok. Müdürlere diyorlar ki: "Okulu temizletin. Ne yapın edin bulun, yapın." Ne yapsın müdür? Bağış almaya kalkıyor, bağış almaya kalkınca da şikâyetler olduğunda hemen müfettişler tepesine biniyor.

Vaktinde Bursa'da bir anket çalışması yapmıştık, hem de o zamanlar ekonomi bu kadar kötü de değildi. Buradan iddialı bir şekilde söylüyorum: Sayın Bakanın imkânı var, bir gün içinde öğrenebilir; bu memlekette çocuklarımızın yüzde 50'si özellikle dezavantajlı bölgelerde hayatları boyunca süt içemiyorlar, süt. Bir defa kantinden simit alamamış çocukların oranı yüzde 35, siz neyden bahsediyorsunuz? Okullar...

YAHYA ÇELİK (İstanbul) - Göstersene bir.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Bakın, ben bu konuda yaptım çalışma, yapın bir anket, yapın anket, sorun velilere.

CAVİT ARI (Antalya) - Ben gösteriyim, bak.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Bakınız, bu okullarda okulların kapıları büyük çoğunlukla çocuklarımıza, öğrencilere emanet.

Efendim, öğretmenlik eğitimi almış, bu akademiyle birlikte yüz binlerce kapıda bekleyen insanımızı ne yaptınız? Siz iktidara gelmeden önce sayıları 68 binken şimdi 1 milyona ulaşmış atama bekleyen öğretmenler var. Şimdi ona bir de Akademi duvarı koydunuz. Bak, niye koydunuz biliyor musunuz? Teknik detayına girip anlatırız ama şimdi "Sadece KPSS'yle bu işi yapamıyoruz, bunları biz önce bir eleğe koyalım, burada bir cendereden geçirelim, burada bir süzelim, ne kadarı bizden olur, ne kadarı olmaz?" diye vereceğiniz bir fitre, titre Allah'ım titre misali insanların kazanılmış haklarını ellerinden almaya gayret ediyorsunuz.

Efendim, burada bir şeyi daha hatırlatmamız gerekiyor, İçişleri Bakanlığı bütçesinde de söyleyecektim konuşma fırsatım olmadı. Bu hakları elinden alınan, gasbedilen öğretmenler Millî Eğitim Bakanlığının orada seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Soğuk -geçen hafta biz de gittik Selcan Taşcı Vekilimizle- aralarında çocuklu olanlar da var, anneleri yanında gelmişler de var. Bu ülkenin polisi sandalye ve birkaç tane battaniyeyi bile oraya almamıza müsaade etmedi; nedir bu düşmanlığınız ya? Nedir bu kastınız bu memleketin evlatlarına? Bu hakkın bir an önce verilmesi gerekmektedir.

Efendim, son olarak, Sayın Bakan çıktı -gündem değiştirmeyi çok sever yani asıl konulara, önemli konulara, somut konulara, sorunlara cevap vermez. Ne yapar? Algı yönetiminde bir ihtisası var- "Bu ülkede 72,5 millet çok iyi yaşıyorduk Osmanlı zamanında, ittihatçılarla birlikte bu işler bozuldu." dedi, öyle mi? Öyle. Laiklik gibi hassas bir konuyu kaşıyarak yine kutuplaşma üzerinden gündemi kurtarmaya çalıştı.

Efendim, ben size kısaca hatırlatayım, iyi dinlemeniz lazım: Navarin'de, Tripoliçe'de, Özi'de, Harmanlı'da Yemen'de Türkleri boğazlayanlar kimlerdi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Türkoğlu.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hemen tamamlıyorum.

Türkleri bırak, birbirlerine saldırıp katliam yapanlar kimlerdi? Osmanlı bir yandan cephede savaşırken bir yandan bu 70 bilmem kaç unsuru birbirine saldırmasın diye şehit veriyordu. İttihatçılar bu hengâmede Türk'ün istikbalini düşünmüşler, Türk'ün kanını boş yere akıtan bu anlayışa son vermişlerdi. İlhamlarını Kuzey Türklüğünün münevverlerinden aldılar. Ta Doğu Türkistan'a kadar her coğrafyada Türkler için savaştılar, uğraştılar. Türk köylerini basanların, Türk ordusunun lojistik hatlarını vuranların, Türk düşmanlarıyla ittifak yapanların soyundan gelmiyorsan bu ittihatçılık düşmanlığı neden? İttihatçılar ölür, ittihatçılık ölmez.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)