Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 35 |
Tarih: | 15.12.2024 |
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Sayın seçilmişler, sayın atanmışlar; herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Üniversitelerimizin 3 temel işlevi vardır: Eğitim, araştırma ve topluma hizmet. Bu 3 işlev açısından baktığımızda bugün üniversitelerimiz büyük bir çöküntü yaşamaktadır. Gençlerimiz eğitim gördükçe işsiz kalma olasılıkları artıyor. Bugün bir lise mezununun işe girme olasılığı üniversite mezununa göre çok daha yüksek; üniversite mezunlarında işsizlik oranı yüzde 40'lara dayanmış durumda. Beyaz yakalı işsizliğini anlatan bir kitabın başlığı aslında her şeyi özetliyor. Kitabın başlığı diyor ki: "Boşuna mı Okuduk?" 1 milyonun üzerinde atanmayan öğretmenin varlığı da bu başarısızlığın en açık göstergelerinden biridir. Bu rakamlar, yükseköğretim sistemimizin, planlamanızın iflas ettiğinin açık göstergesidir. "Her ile bir üniversite" popülizmiyle üniversitelerin sayısı arttı ancak kalite düştü. Bugün "Üniversitelerde 7 milyon öğrencimiz var." diye övünüyorsunuz, 7 milyon öğrencinin yüzde 40'ından daha fazlası açık öğretim sistemindedir; bu, nedense pek vurgulanmayan bir realitedir.
Bakın, somut bir örnek verelim: İngilizce öğretemediğiniz bir uluslararası ilişkiler mezunu genç zincir bir markette kasiyerlik yapıyorsa bunun sorumluluğu da vebali de sizdedir; sizin plansız, programsız politikalarınızdadır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Toplum da bunun farkında, bütün toplumda üniversitelerden bir kaçış söz konusu; toplum kaçıyor, fakirler kaçıyor çünkü üniversite mezuniyeti hiçbir işine yaramayacak.
Bakın, 2018-2022 yılları arasında 2 milyona yakın gencimiz üniversite eğitimini yarıda bıraktı. Üniversite eğitimini yarıda bırakan 2 milyon gencin hangi sosyoekonomik gruptan geldiğini söylemeye gerek var mı? Yok, elbette en dezavantajlı gruplardan.
Özetle, akademik nitelik, özgürlükler ve üniversitelerin topluma sağladığı faydalar bakımından büyük bir çöküş var. Akademik özgürlüklere bir göz atalım. 2023 yılındaki Akademik Özgürlük Endeksi'ne göre Türkiye en düşük E kategorisinde. Bu kategoride kimler mi var? Çin, Kuzey Kore, Mısır, İran, Ruanda ve Suriye var bu kategoride.
Yine, Avrupa Üniversiteler Birliği üniversitelerin özerklik karnesi raporunu hazırladı, burada da durum hiç parlak değil. Neden mi? Hiçbir Avrupa ülkesinde üniversite rektörü devlet veya hükûmet başkanı tarafından seçilip atanmıyor, hiçbir Avrupa ülkesinde böyle bir uygulama yok; Türkiye tek örnek ve bu nedenle de üniversitelerimiz özerklik karnesinin en altlarında yer alıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) - Ne zaman?
YÜKSEL TAŞKIN (Devamla) - Rektör ve dekanların seçiminde üniversiteler yeniden söz sahibi olmalıdır. Aslında, Anayasa Mahkemesinin 4 Haziran 2024 kararı ülkemizi bu utançtan kurtarmanız için bir fırsat sunuyor. Düşünün, yurttaşlarımız muhtar seçebiliyor ama üniversite bileşenleri kendi rektör ve dekanlarını seçemiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkeyi bu utançtan kurtarmanız gerekiyor. Zaten Anayasa Mahkemesinin ilgili kararında diyor ki: "Evet, KHK'yle düzenledin ama liyakati ve özerkliği de göz ardı ettin. Sana bir yıl veriyorum, bir yıl içinde bu Meclis bu yasayı çıkarsın." Altı ayı geçti, herhangi bir süreç yok. Ben iktidara sormak istiyorum, Millî Eğitim Bakanına sormak istiyorum: Rektörlük seçimleriyle ilgili üniversiteleri de dâhil eden bir çalışmanız var mı? Bu Meclis bu utançtan kurtulmalıdır.
Bakın, her konuşmamda değinmek zorundayım, YÖK Başkanımız da burada, Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan rezaleti dile getirmeden buradan çıkamam, oradan mezunum; herkes bana bir sürü not gönderdi. Bakın, şöyle düşünün: Dünyanın her yerinde çalışma niteliği olan bir sürü hoca bir kamu üniversitesinde tutunmuş, orayı bırakmak istemiyor, oranın niteliğini korumaya çalışıyor; paraşütle gelen rektör ise aceleyle vasat atamalar yapıyor. Neden bu atamaların vasat olduğuyla ilgili bir karşılaştırma yapmak istiyorum. Eğer Boğaziçine atanan hoca örneğin muhafazakâr cenaha yakın İbn Haldun Üniversitesine atanmaya kalksa çoğu oraya giremez bile. Nedir kardeşim bu niteliksizlik? Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, başka bir şey var: Boğaziçi Üniversitesine bugüne kadar 650, tekrarlıyorum, 650 idari personel atandı. Üniversitenin ölçeği küçük zaten, neden 650 idari personel atandı? Bir, kadrolaşma; iki, kaybettiğiniz belediyelerdeki arkadaşlara istihdam kapısı açmaya çalışıyorsunuz. Yahu, siz garibanlara tasarruftan bahsederken birisi AK PARTİ'liyse onun ömür boyu istihdam garantisi mi var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Taşkın, lütfen tamamlayın.
YÜKSEL TAŞKIN (Devamla) - 650 idari personeli oraya çakarken başkalarına tasarruftan bahsetme hakkınız yok.
Yine, KHK zulmü devam ediyor, üniversitelerde 5 binin üzerinde insan KHK'lerle atıldı ve bu, modern dünyadaki en büyük akademik tasfiyedir. Benim de aralarında olduğum Barış Akademisyenlerinin hukuki süreci sekiz yıldır devam ediyor, lehimizde Anayasa Mahkemesi kararı var ama buna rağmen biz hâlâ bu mağduriyetten kurtulamadık. Danıştaya bu konuda çok iş düşüyor. Üzülerek söylemek istiyorum, üniversite rektörlükleri göreve iade edilen arkadaşlarımızın tekrar görevden alınmaları için hukuki süreç başlatıyorlar, bu utanç da bu üniversitelere yeter. (CHP sıralarından alkışlar)
TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - YÖK Başkanı suçludur.
YÜKSEL TAŞKIN (Devamla) - Sözün özü, çok sorun var ama çözüm belli: Evrensel değerler, liyakat ve akademik özgürlükler temelinde üniversiteler yeniden yapılandırılmalıdır. Üniversite bileşenleri, öğrenciler dâhil yönetimde söz sahibi olmalıdır. Adres de belli: Cumhuriyet Halk Partisi. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL TAŞKIN (Devamla) - Biz dersimize çalışıyoruz, iktidara geldiğimizde tüm bu çetrefilli konuları çözeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)