GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:16.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sözlerime başlarken, onurlu bir barış için mücadele eden ve bu yüzden özgürlüğünden mahrum bırakılan sevgili Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Selçuk Mızraklı, Leyla Güven, Ayşe Gökkan, Rojbin Çetin ve Bekir Kaya şahsında tüm siyasi tutsakları saygıyla selamlıyorum; özgür yarınlarda buluşmayı diliyorum. Bir selam da sürgündeki yoldaşlarımıza. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Üzerinde konuştuğumuz bütçe, 2025 yılında a'dan z'ye her şeyi etkileyecek çünkü 85 milyon yurttaşın ekonomik ve sosyal yaşamı bu bütçeye bağlı. Maalesef, haksız kazanç elde eden azınlığın servetine servet olarak yansıyacakken yoksul milyonların yaşamını daha da zorlaştıracak bir bütçeyle yine karşı karşıyayız. Bu sebeple bütçenin halkın ihtiyaçlarını gözeten temel bir hak olduğunu, bütçe hakkının da ancak geniş toplumsal kesimlerin katılımıyla korunacağını tekrar tekrar belirtiyoruz. Buna karşın, AKP iktidarı halkın emeği ve vergileriyle oluşan bu bütçeyi halka ve biz temsilcilerine rağmen saray odalarında hazırladığı bir bütçe olarak tekrar karşımıza getirmeyi tercih etmiştir. Bütçe tam olarak toplumdan kaçırılarak hazırlanmıştır, Meclise de tam anlamıyla noter muamelesi yapılmıştır. Bu sebeple, bu bütçede kadınların, çocukların, gençlerin, işçilerin, işsizlerin, engellilerin, emeklilerin ve bu tarz her kesimin, dezavantajlı kesimin sorunlarına çözüm yok. Ne var ama biliyor musunuz? İşçinin ve emekçinin büyüyen emeğine karşın ekmeğinin küçülmesi var, emeğinden çalınma var, milyonların adalet çağrısının, gençlerin ve kadınların özgür yaşam isteğinin görmezden gelinmesi var, Kürtlerin onurlu barış umudunun kırılmak istenmesi var.

Sosyoekonomik olarak dinamik bir coğrafyanın parçasıyız bizler, birçok farklı ülkeye açılan demir yolu ve deniz yolu hariç 30 kara sınır kapısı mevcut. Bunun anlamı birçok mekânda ticaret yapmak, iletişim kurmak ve etkileşimde bulunmaktır. Özellikle Orta Doğu gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapan bir coğrafyada ticaretin çeşitliliğini de hiç kimse inkâr edemez. Burada ticaretin yaratmış olduğu dinamizmin temel sonuçlarından biri de halklar arasındaki kültürel paylaşımlar ve diyalog olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün bölgesel eşitsizlik varsa bunun önemli bir sebebi Türkiye'nin yanlış sınır politikaları olarak karşımıza çıkmakta. İran'la, Irak'la, Suriye'yle ticaretin istikrarlı olmamasının ve büyük bir ticaret hacmine ulaşmamasının sebebi de tam olarak budur. Yüksekova ile Urmiye, Van ile Hoy karşıya; yine, Şırnak hemen Irak Kürdistanı'nın karşısında; Kamışlı, Nusaybin'in birkaç yüz metre ötesinde; Suruç hemen Kobani'nin yanı başında. Bu coğrafi avantaj sayesinde cumhuriyet ilan edildiğinde önemli istihdam merkezleri sadece Marmara Bölgesi'nde değildi sayın arkadaşlar; bilakis, Diyarbakır ve Mardin ticaretin etkisiyle bu dönemlerde ilk sıralarda yerini alıyordu çünkü Mardin ile Rojava, Diyarbakır ile Irak Kürdistanı arasında canlı bir ticaret mevcuttu ama güney sınırında Kürt'ün Kürt'le ticareti yani ekonomik alışverişi müesses nizamca tehlikeli bulundu.

Değerli milletvekilleri, normal şartlarda sınır kentleri şanslı kentler olarak bilinmekte ama bizim oralarda, kürdistanda maalesef şanslı kentler olarak karşımıza çıkmamakta çünkü turizm faaliyetleri, kültürel etkileşim, ticari iş birliği için buralar muazzam bir fırsat olarak kullanılabilirken orada yine farklı bir politika devreye sokuldu. Her ne hikmetse, bu ülkelere sınırı olan bizim illerimizden Kars, Iğdır, Ağrı, Van, Hakkâri, Mardin, Urfa sosyogelişim endekslerinde son sıralarda yerini alıyor. Belli ki devlet bir şeyleri yanlış yapıyor, belli ki Ticaret Bakanlığı yanlış bir tuşa basıyor ama bunun sebebinin Kürt sorunundaki güvenlikçi bakış olduğunu da inkâr edemeyiz. Bunu çarpıcı bir örnekle de somutlaştırmak mümkün: Gire Spi, diğer adıyla Tel Abyad IŞİD'in elindeyken Türkiye'yle 7 milyon dolar ticaret yapıldığı kamuoyuna yansıdı ama Gire Spi Haziran 2015'te Kürtlerin kontrolüne geçer geçmez buradaki kapılar kapatıldı. O dönem IŞİD'i dahi kardeş dediğiniz bir halka tercih ettiniz; biz sizi affetsek de Allah sizi affetmeyecek, buradan bunun altını çizmiş olalım. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Gire Spi örneği bir tarafa, elbette sınırın öte tarafında Kürt kentleriyle ticaret yapılabiliyor. Mesela, Afrin'le de bir ticaret yapıyorsunuz ama nasıl bir ticaret, bir bakalım: 300 bin Afrinlinin tarlasından, evinden sürülerek yerine radikal cihatçıların yerleştirilmesi şartıyla yapılan bir ticaret mevcut çünkü AKP açısından demografik yapı değiştirildiğinde, Kürtçe tabeladan kaldırıldığında Afrin halk meclisi dağıtıldığında hâliyle ortada sorun da kalmıyor. Afrin işgali basit bir olay değil, çünkü orada yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını kökünden söküp kaçıran bir örgütlü kötülükle karşı karşıya kaldık. Afrin'de üretilen zeytinyağını ticaret ahlakına aykırı bir şekilde iç ve dış piyasada satabilecek kadar harama bulaşabilen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Tarım ve Orman Bakanlığının verileri diyor ki: "2023 yılında zeytinyağı üretimi önceki yıla oranla yüzde 80 artmış durumda." 2023'te, yine yağlık zeytin alanı azalmışken, üretim son üç yılın gerisindeyken ve ağaç başına düşen kilo verimi düşmüşken bu yüzde 80'lik artış nereden geliyor? Sayın Bakanların da buna cevap vermesi gerekiyor. Bakanlığın zeytinyağı ithalatıyla ilgili lokasyonu Suriye'yi ve Afrin'i gösteriyor tam olarak. Ülkeye kayıt dışı sokup, Türkiye'de üretilmiş gibi etiket basıp dış pazara satmak haramdır, hırsızlıktır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Emperyalizm demeden önce, kolonyalizm edebiyatı yapmadan önce harama uzanan ellerin tövbeye kalkması yerinde olacaktır sayın milletvekilleri. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

AKP'nin tüccara ve esnafa bakışı da ayrı bir handikap olarak karşımıza çıkmakta. Her şey dev bütçeli şirketler ve patronlar aşkına, buna karşın küçük esnaf Allah'a emanet edilmiş durumda. Aileleriyle birlikte düşünürsek ülkenin yüzde 5'ini oluşturan milyonlarca insan söz konusu, personel maaşı, borç, kira, vergi, stopaj, SGK primi, astronomik elektrik, su, doğal gaz faturaları derken esnafa âdeta iflasın yolu gösteriliyor AKP tarafından. Holdinglerin borçları silinirken esnafa icra tebligatları gönderiliyor, esnaf kredi çekiyor. Onlara belli krediler de sağlanıyor ama bunlarla esnaf maalesef işini büyütemiyor, bunlarla ancak biriken kredi faizlerini kapatmaya çalışıyor. 2023 yılında 111 bin esnaf kepenk kapadı, 2024'ün ilk yedi ayında 51 bin esnafın kapısına kilit vurduğu belirtiliyor. Yüz binlerce KOBİ, borcu nedeniyle takibe düşmüş durumda. Buradan AKP'ye soruyoruz: Sizler KOBİ'leri iflasa sürükleme partisi misiniz? Eğer böyle değilse bizler DEM PARTİ olarak size bazı şeyler söyleyeceğiz, siz de bu söylediklerimizi uygulayın ama bu söylemlerden dolayı sizden vergi talep etmeyeceğiz Sayın Şimşek; bunun da altını çizelim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Korkmanıza gerek yok yani. Sayın Şimşek şu an duymuyor tabii burayı, yan tarafla ilgileniyor kendisi. İlk etapta...

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ne zaman duydu ki?

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Devamla) - Sayın Şimşek... Yok. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Şimşek... Sayın Şimşek, size sesleniyor.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Kürtçe konuş, belki anlar.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Devamla) - Sayın Şimşek, buradan diyoruz ki: Bizler DEM PARTİ olarak size bazı öneriler sunacağız, siz de bunları uygulayın ama bunu uygulamanız için sizden vergi talep etmeyeceğiz; bunun altını da çizelim.

İlk etapta küçük esnafa 300 bin liralık hibe verilerek faizsiz ve uzun vadeli yapılandırma tarzı tedbirler alınabilir, esnafın sorunlarına yönelik araştırma komisyonları kurularak temel nedenler tespit edilebilir. Bununla sağlanan kredi desteklerinin ekonomik döngüye nasıl katkı sağladığı veya sağlayamadığı belirlenebilir. Küçük esnafın neden kazanmadığı, neden mutlu olmadığı ancak bu doğru yaklaşımla ortaya çıkarılabilir. AKP'nin yaptığı bir ticaret var, bu iyi de bir ticaret, bunu yadsıyamıyoruz ama bu olsa olsa umut tacirliği olur.

Sayın milletvekilleri, 2024 yılı Ocak-Kasım döneminde ihracat 238 milyar 486 milyon dolar iken ithalat 311 milyar 703 milyon dolar olarak karşımıza çıkıyor. Bu yılın on bir ayında ticaret açığı ise 73 milyarlar düzeyinde. Aslında geçen yılın aynı dönemine göre 9 milyar dolarlık bir azalış da var. Bu, kayda değer görülebilir ama bunun sebebini ortaya koyduğumuz zaman, maalesef, büyü bozuluyor çünkü ithalata bağımlı bir üretim söz konusu, sanayi üretiminde de bir azalışla karşı karşıyayız. Bunun doğal sonucu olarak büyüme de hâliyle yavaşlıyor, sonraki aşama ise işsizliğin daha da artması, yurttaşın da işinden olması şeklinde karşımıza çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Devamla) - TÜİK'in bile açıkladığı veriler, işsizliğin arttığını gösterirken genç nüfusta işsizlik oranları genel işsizlik oranının 2 katı düzeyinde seyretmekte. Sonuç itibarıyla, yıllar içinde siyasi iktidarın rakamlarla yapmış olduğu camdan kuleler yıkılmış, halklara vurulan yoksulluk prangası eskimiş ve artık kırılmaya mahkûmdur. Ekonomik göstergelerden halklara refah olarak yansıyan hiçbir şey yok. Eğer emekçinin ekmeğinde gözünüz yok ise buyurun hep beraber asgari ücreti en az 35 bin TL yapalım.

Savaş hâlini de en çok isteyenlerin bu durumdan en çok kâr elde edenler olduğunu hiç bıkmadan, usanmadan, bizler DEM PARTİ olarak altını çizerek her mecrada ifade edeceğiz. Türkiye halklarını ekmeğe ve adalete hasret bırakan anlayış karşısında, onurlu bir barış ve özgür yarınlar için verdiğimiz mücadele mutlaka menzile varacak, sonu mutlaka muhteşem olacaktır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü bizler zulme karşı diz çökmeden direnenlerin yoldaşlarıyız, onlarla gurur duyuyoruz, gurur duymaya devam edeceğiz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)