| Konu: | TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI İDARİ TEŞKİLATI KANUNU TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 30.11.2011 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşkilat Yasası'nın İkinci Bölümü'nü şu an görüşüyoruz. "Burada gerçekten iyi niyetle bazı ortak çalışmalar yapabilir miyiz, nasıl yapabiliriz?" diye dört parti grup başkanvekilleri çekildik, arkada uzun bir süre çalıştık ama maalesef uzlaşabildiğimiz önerge sayısı bir elin parmaklarını geçemedi. Burada enteresan olan bir durumla şöyle de karşı karşıyayız: Bu teşkilat Yasası alt komisyonda görüşüldü, Plan ve Bütçe Komisyonu üst komisyonda görüşüldü ve o komisyonda mutabakatla geçen metinleri görüyoruz, buraya geliyor, bu metinlerin değiştirildiğini, önerge verilerek son dakikada değiştirildiğini görüyoruz iktidar partisi tarafından. Şimdi bir taraftan ortak önergeler oluştururken bir tarafta bir komisyon çalışması epey emek verilmiş, ortaklaşılmış komisyon metinleri, geliniyor burada önergelerle değiştiriliyor. Şimdi bunca çalışmaya, bunca ortaklaşmaya, bunca emeğin üzerine böyle bir durumla insan karşılaştığı zaman gerçekten "Neden böyle oluyor?" sorusuna cevap aramak zorunda yani bu metin komisyondan kısa bir süre önce geldi ve geleli daha haftasını doldurmadı ama bunun üzerinde 30'a aşkın önerge geliyor. Yani bu komisyon metni geldikten sonra Genel Kurula eğer 30'un üstünde metin, üzerinde değişiklik önergesi geliyorsa çok ciddi bir hazırsızlık söz konusu ve gerçekten burada hatipler de bu sıkıntıları anlatıyor.
Şimdi bunlardan bir tanesine dikkat çekmek istiyorum: 4/C olayı. 4/C olayı konusunda burada çıkan herkes konuşuyor ve rahatsız olduğunu ifade ediyor. Burada bir eşitsizlik var, hukuksuzluk var, adaletsizlik var. Yani diğer birtakım birimlerde, danışmanlıklarda, sekreteryadan tutun da stenograflara kadar çok farklı kesimlerde de birtakım iyileştirmeler yapılmasına dair talepler olduğunu da biliyoruz. Bunun bir kısmı karşılandı ama büyük bir kısmı, mağduriyet kalemi, dilimi karşılanmıyor.
Arkada konuştuk, üç parti grubu olarak 4/C'lilerin kadroya alınması konusunda ısrarla söyledik: "Bu sayı yüksek değil. Mecliste çalışanları, on-on beş yıldır çalışanları alalım." diye. Ama bunu ikna edemedik, iktidar partisini. Sanki Maliye bütçesi? Burada çalışan ve toplam sayı olan 5.521 çalışanın içinde belli bir sayıdaki 4/C'liye kadro verildiği zaman Türkiye bütçesi dengeleri değişecek gibi bir manzara çıkıyor karşımıza. Peki o zaman bu bakış açısının kaynağı nedir? Eğer işveren primlerinin yüzde 5'ini devlet hazinesinden ödeme kararını, iradesini gösterirseniz ve bir bütçe yılında 5 milyar lira parayı devlet hazinesinden işveren primlerine, vatandaşın vergisini işveren primlerine harcarsanız, burada mağdur edilen 4/C kadrolarına da aynı işverenlerin primlerini nasıl indirdinizse -ki öyle bir durum söz konusu değil kıyaslama açısından- emeğinin karşılığını vermek zorundasınız, emeğinin, hakkının, alın terinin karşılığını vermek zorundasınız. Bu adaletsizliğe biz isyan ediyoruz, Grubumuz adına isyan ediyoruz. Bu yaklaşıma isyan ediyoruz arkadaşlar. Burada bir düzenleme yok, bu önergede ortaklaşma sağlayamadık. Nasıl sağlayacağız? Tutturdu arkadaşlarımız AK PARTİ Grubundan, dediler ki: "Her dönem alınan kadroların yüzde 20'sini 4/C'lerden oluşturacağız." Zaten bunun yanında bir de sürgünü var, "Emekliliğe teşvik" adı altında bir sürgün maddesi de var. Maalesef burada bir düzenleme iradesi göremiyoruz. Bu geçici madde konusudur, buna ilişkin bir önergemiz gelecek. Tekrar herkesin kendi vicdanını yoklamasını istiyoruz.
Diğer bir konu: Şimdi, 15'inci maddeyle ilgili bir tartışma burada yaşandı. Bu yaşanılan tartışmada Meclis TV'nin grup toplantılarını canlı vermesi, Genel Kurul çalışmalarının canlı yayınlanması konusu vardı. Şimdi, çağdaş, gelişmiş parlamentoların hepsine bakıyorsunuz, parlamento çalışmaları şeffaftır, alenidir, halka açıktır. Halk seçtiği vekillerin ne yaptığını, uyuyup uyumadığını merak ediyor; sabaha karşı süren toplantılarda hangi vekil uyuyor, hangisi uyumuyor merak ediyor; hangisi çalışıyor, hangisi çalışmıyor merak ediyor; hatta izliyor, takip ediyor vekilini.
Ben 2007'de seçilmiştim, gelmiştik, kasım ayında Plan ve Bütçe Komisyonundayız. Plan ve Bütçe Komisyonunda her gün toplantı var, tabii buraya inemiyorum Genel Kurula ama canlı yayın da var. Antalya'dan bir seçmen arıyor evi "Hanımefendi, arıyoruz Hasip Kaplan'ı hep `Meclisteyiz' diyor ama bir türlü göremiyoruz Genel Kurulda." O zaman da Plan ve Bütçe Komisyonunda sürekli toplantılar gece on ikiye kadar sürüyor. Bırakın onu, vatandaş vekilinin ne giydiğine kadar dikkat ediyor, söylediklerine kadar dikkat ediyor. Vatandaş ilgili. O zaman bu ekranları? Her gün elektriğe zam oluyor, zaten elektrik şirketleri özelleştirmeyle dağıtıldı, bütün şirketleri aldılar, geçen sene hepsi gitti, enerji piyasası gitti, otomatik de zamma bağlanmış.
Şimdi, bu zamlardan, vergilerden TRT'ye akçe aktırılıyor, para aktarılıyor, vatandaşın parasıyla çalışıyor. Vatandaşın parasıyla çalışan TRT, iktidarın resmî yayın organına dönüşmüş, bir gün olsun muhalefet partilerini çağırıp bir açık oturum yaptığını gördünüz mü? Görmedik. Bari Meclis TV'ye biraz insaf edin. Holdingleriniz var, medyalarınız var, bütün medyayı zapturapt altına aldınız, tekele aldınız. Genelkurmay başkanları, genel yayın yönetmenlerini toplardı, siz toplamaya başladınız, Başbakan topluyor, yetmiyor, Başbakan Yardımcısı topluyor, diyor ki: Muhalefete ambargo koyacaksınız, yayınlamayacaksınız. Koyana vergi memurlarını, denetmenlerini gönderirim. Aha, merak mı ediyorsunuz? Uzanların da, Doğan Grubunun da sonu burada. Olacaksanız Çalık grubu gibi, yandaş ve candaş medya olacaksınız, cemaat grubunun yayınları gibi tek yanlı dezenformasyon bilgi kirliliği yapacaksınız, iktidardan yana olacaksınız, muhalifleri karalayacaksınız, o zaman sizin yaşama hakkınız var.
Şimdi, burada da bir vicdan, bir insaf, bir ahlak, bir basın etiği, bir basın ahlakı, bir basın konseyi, bir basın dünya evrensel kurallarının etikleri var ama medyayı siz, madenci şirketlerine dönüştürürseniz, madenci şirketleri gibi her tarafta altın, krom, bilmem ne aramaya kalkıp, iktidara yaranmak için de muhalefetin üstüne olmadık şekilde yayın yapmaya devam ederse, basın özgürlüğünden rekor kırarsanız, en çok içeride olursa, Meclis TV'nin de sesini kısıtlamaya kalkarsınız. Meclis TV'nin sesini kısıtlamak, şeffaflığı bozmak, Meclisin oturmuş bu düzenini... Ki her grup toplantısında liderler gelir, bu liderler, önceden hazırlanır ve haftalık gündem konuşmaları yaparlar. Oradan toplantılara, bütün partililer gelir ve iç toplantı olduğu için Genel Kuruldan öte daha gündemi belirleyici konuşmalar yapılır orada.
Doğru, sizin holdingleriniz, medyanız dışında, zapturapt altına aldığınız medya da mümkünse canlı yayından vermesin iktidar partisini, görürüz onun hâlini, ona bir kulp bulursunuz. Ee, bari muhalefet partilerini falan onlar da Meclisteki TV çalışmalarından kendi çalışmalarını kamuoyuna yansıtmak istediğinde de bunun karşısında görüyoruz. Bu çok ciddi bir yanlış. Demokrasiye inanamama, halkın iradesine, halkın takdirine, güvenine mazhar olma konusunda yüzde 49,9 oy almış bir partinin kendisine oy vermiş bunca iradenin karşısında kendine güvenememesinden kaynaklanıyor.
Bu ayıba son verilmesi gerekiyor arkadaşlar. Tekriri müzakere mi olur, ne olursa olur ama Meclis TV'nin açık olması gerekir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.