GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:37
Tarih:17.12.2024

CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Sarayları konuşacağız ama artık tabii, "saray" deyince akla bir saray, bir kişi geliyor. O yüzden, ülkede saraysever bir kişi var; yazlık, kışlık, uçan, kaçan, saraylar onun; sokaklar, meydanlar bizim olsun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Malum, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Millî Saraylar da Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak itiraz ettik, yüksek mahkeme bazı kısımlarını iptal etti. Önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz ne kadarına uyacağımızı. Evet, tarihi yüzyıllara dayanan saraylarımızı Cumhurbaşkanı kendisine bağladı, ardından oğlunun arkadaşı Yasin Yıldız'ı Millî Saraylar İdaresi Başkanı olarak atadı. Peki, biz Yasin Yıldız nereden hatırlıyoruz? Gezi direnişi sırasında "Camide içki içtiler." yalanı vardı ya, işte, o yalanı basına servis etmesinden tanıyoruz. Koca yalana koca sarayların başkanlığı, tam da AKP'ye göre bir atama olmuştu ve hâlâ da görevine devam ediyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu atamayla birlikte, tabii, çalışanlara mobbing uygulandı, yandaşlara ballı ihaleler verildi, personel de emekliliğe zorlandı.

Peki, bunlar olurken sizce kimler bu sarayları gezebiliyor? Tabii ki asgari ücretli gezemiyor. Bir bakalım dedik; Topkapı Sarayı'nı gezmenin bedeli 270 TL, "Gece gezelim." derseniz kişi başı 1.000 TL. Düşünün, 4 kişilik bir ailesiniz, "İş çıkışı ecdadımızı bir öğrenelim." deseniz tam 4 bin TL yani kültür mirası da sadece zenginlere seyirlik. Gittiniz, gezdiniz, yoruldunuz, "Hadi bir çay içeyim." deseniz çay kaç lira? 45-50 TL yani çay da haram fakire, millî sarayların içindeki lüks kafelerde de yine zenginler oturuyor; halk, sarayları da dışarıdan izliyor, o kafeleri de dışarıdan izliyor.

Değerli milletvekilleri, Parlamentonun önemli görevi aslında bütçe yapmak. Buradaki konuşmalarımızın sadece bütçe olmasını biz de isterdik ama ülkede öyle bir anayasasızlık var ki öyle bir Anayasa'ya uymazlık var ki mecburen bunları da konuşmak durumunda kalıyoruz. Bu ne demek? Bu, devletin kolonları yıkıldı demek, çatı uçtu, uçacak demek. Peki, bu hâlde bile hâlâ "Gelin, birlikte anayasa yapalım." diyorsunuz. Zaten mevcut olana uymuyorsunuz şu anda. Biz bina sallanıyor diyoruz, siz hâlâ Erdoğan'ı yeniden seçtirme derdindesiniz. Biz "Çatı uçtu." diyoruz, siz hâlâ arsanın rantı peşindesiniz. O yüzden, kusura bakmayın, Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa tuzağınıza kanıp yirmi iki yıllık suçlarınızın ortağı olmadı, bundan sonra da olmayacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Dünyada saraylar, diktatörler çöküyor; maalesef, bizim bütçemiz sarayda hazırlanıp geliyor. Vatandaşımız zannetmesin ki bu bütçe sarayda hazırlandı, Mecliste pişecek, onlara bir şey düşecek; maalesef, öyle bir dünya yok. Saraydan üç elma düşse biri 5'li çeteye, biri akrabalara, biri de pusuda bekleyen akbabalara düşer. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Vatandaşa ne düşer peki? Vatandaşa ise kafasına taş, gözüne yaş, yüreğine de en fazla telaş düşer düşse düşse. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün bütçeyi konuşuyoruz ama Suriye'ye değinmeden olmaz çünkü sınırlarımız, ekonomimiz, güvenliğimiz de maalesef buna bağlı. Komşumuzun toprak bütünlüğü ve oradaki barış bizim huzurumuz için de şart. Ancak bunun yolu, terör örgütleriyle iş birliği yapmak değil bölge halklarının demokratik taleplerine destek olmaktan geçiyor. Herkesin sustuğu, bir kişinin konuştuğu sistemler sonunda yıkılmaya mahkûmdur arkadaşlar. Dün Afganistan, bugün Suriye'de dönen oklar, emperyalist güçler yarın Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelmek için kendilerine zemin hazırlıyorlar çünkü tek adam rejiminin ve terör örgütlerinin beslendiği üç şey var: Korku, kaos ve ayrımcılık. Bize de bunlar zaten şu anda çok tanıdık. Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında tek adam rejimine karşı verdiğimiz mücadele işte bu yüzden. Sadece siyasi bir tercih değil, bu ülke için bir varoluş mücadelesi tek adama karşı verdiğimiz mücadele.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonuyla kurulmuş bir hukuk devleti. Geleceğimizi bu karanlık senaryoların hükmüne bağlamamak için güçlü bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerin teminat altına alınması şarttır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ve tabii ki güçler ayrılığı ise ihtiyaçtır şu anda. (CHP sıralarından alkışlar)

Siz "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diyorsunuz ama aslında tabii, bu otoriter zulüm rejimi bu ülkenin tabutuna çakılan son çivi oldu ve geldiğimiz bu noktada da bu sistemle bebekler tabutlara, çocuklar ÇEDES batağına, belediyeler kayyum aymazlığına; işçiler, emekçiler tefecilere; hukuk ayaklar altına; onurlu, eşit, adil bir yaşam ise sadece rüyalara düştü. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SEVDA ERDAN KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sözlerime son verirken... Asla umutsuz değiliz. Biz umutların değil diktatörlerin, sömürü düzeninin yıkıldığı; açlığın, zulmün, savaşların son bulduğu bir dünya istiyoruz ve bu gerçekleşene kadar da mücadele etmeye bir kez daha buradan söz veriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)