| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 18.12.2024 |
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Her şeyi alınıp satılır hâle getirdiniz, metalaştırdınız. İnsanı, aileyi, çocukları, sokak hayvanlarını, doğayı, her şeyi kâr ve rant için sömürmeyi arşa çıkardınız. Şimdi de tüccar siyasetinizin yeni sürümü olan 2025 bütçesini onaylıyorsunuz. Evet, ne yaptığınızın çok iyi farkındasınız, bu yüzden de bakanlıklarınızın bütçe sunumlarında "Türkiye Yüzyılı vizyonuyla Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüyoruz." sözlerini dilinizden düşürmüyorsunuz çünkü altı ucuz emek sömürüsü, üstü vatan, millet, din istismarı, Türk tipi Başkanlık düzeninin sömürü bütçesini ancak böyle pazarlayabiliyorsunuz. En değerli olduğunu düşündüğünüz kozları öne sürüyorsunuz ama artık mızrak çuvala sığmıyor.
Bütün dünya sizi kıskanıyor; IMF, Dünya Bankası bütçenizi övüyor; bütün uluslararası sermaye örgütleri tarafından altın varaklı lüks salonlarda alkışlanıyorsunuz ama fabrikalarda, hastanelerde, okullarda, aile sağlık merkezlerinde, meydanlarda on binlerce, yüz binlerce emekçi sizi protesto ediyor. Biz de yoksuldan alıp zengine, ücretli emekten alıp sermayeye verip cilt cilt kitabını yazdığınız bu bütçeye "hayır" diyoruz.
Saray burjuvası Erdoğan'ın dilinden düşürmediği bir sözü tekrarlıyorum: "Zulüm ile abat olunmaz." Peki, on milyonlarca işçiyi açlık sınırında düşük ücretlerle yaşamaya mahkûm etmek zulüm değil de nedir? Milyonlarca emekçinin emeklilik hakkını bir günde on yedi yıl, yirmi yıl gasbetmek zulüm değil midir? Kademeli emeklilik isteyenlere mezarda emekliliği göstermek zulüm değil midir? 1 milyon kamu işçisine kadro sözü verip sonra da bu sözü tutmamak zulüm değil midir? Peki, yüz elli iki gündür sendikal özgürlükleri ayaklar altına alınan, kolları bacakları kırılıp her gün saldırıya uğrayan ve çoğunluğu kadın olan Polonez işçilerine yaşatılan zulüm nasıl bir zulümdür? MESEM'lerde çocuk emeği sömürüsünü 10 yaşına indirip yüz binlerce çocuğu "eti de kemiği de sermayenin" diyerek iş cinayetleri düzenine teslim etmek nasıl bir zulümdür? Grid, Schneider, Hitachi, Arıtaşın sahibi olan ve milyarlarca dolar kâr eden emperyalist tekellerin yanında saf tutup binlerce metal işçisinin, ailesinin, çocuğunun ekmek kavgasını grev yasağıyla engellemeye çalışmak zulüm değil midir? Grev yasağını tanımayan işçilerin çağrısına uyuyoruz ve biz de bu yasak kararını tanımıyoruz. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Yerli ve yabancı sermayeye hizmet eden bütçenize "hayır" diyoruz. Ekonomide sermayenin çıkarlarına mutlak bağlılık ve bu politikanın sürdürülmesi için her türlü baskıcı, ırkçı, şoven, din istismarcısı, faşizan politikalarda ısrar ediyorsunuz. Memleketi böyle yöneteceksiniz, sonra emperyalist, siyonist ittifakın yeni gözdesi HTŞ ve besleyip büyüttüğünüz Suriye Millî Ordusu'yla Suriye'ye barış ve istikrar getirmekten söz edeceksiniz. Kürt, Arap, Türkmen, Sünni, Alevi, Ezidi, Hristiyan Suriye halklarının etnik ve kültürel farklılıklarını yok sayarak mı bunu yapacaksınız? Yeniden Amerikan atına binip Osmanlı kılıcı sallayarak mı Türkiye Yüzyılı'nı inşa edeceksiniz? Siz ABD emperyalizminin ünlü temsilcisi Truman'ın bütün dünya halklarına attığı büyük kazığın peşinden gidiyorsunuz. Kendi ekonomik bunalımlarını ve demokratik sorunlarını dışa yayılarak çözmeye kalkmak fırsat siyaseti değildir, halkları yeni acılara ve gözyaşlarına mahkûm etmektir. Bu siyaseti besleyen, savaşı büyüten bütçenizi reddediyoruz.
Erdoğan'ın 27 Şubat 2017'de Beştepe sarayında düzenlenen valiler toplantısındaki sözlerini aynen aktarıyorum: "Vatanı satmak nasıl olur biliyor musunuz? Vatanı satmak yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur. Vatanı satmak kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur. Vatanı satmak bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan insanların birliğini, beraberliğini, kardeşliğini sağlamayarak ülkenin maddi manevi kayıplara uğramasına göz yummakla olur." Şimdi, bu sözleri alın, çerçeveletin, neredeyse 7 trilyonunu sermayeye, faizciye, silah sanayisine aktardığınız 2025 bütçenizin yanına koyun, saraylarınıza, grup salonlarınıza, genel merkezlerinize asın; önünden her geçtiğinizde size itibarınızı hatırlatsın. Biz bu itibarın bütçesini reddediyoruz, "hayır" diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
İSKENDER BAYHAN (Devamla) - Bu bütçeyi yapanlar cehennemde yanarlar hem de bu dünyada işçilerin, emekçilerin, sömürülen ve ezilen halkların grev ve direnişleriyle ateşini harladığı halkın cehenneminde. "Dava, dava..." dediniz, iktidara geldiniz, davanız büyük sermayenin, tekellerin, burjuvaların saflarına katılmaktı; bunu başardınız. Ama gün gelecek bu ülkenin işçileri, emekçileri hepinizi cezalandıracak.
Bütün işçi ve emekçi kardeşlerime sesleniyorum: Saraylar yıkılıyor, saltanatlar çöküyor, taht bir yana, baht bir yana savruluyor. Bu koşullarda bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için birleşmekten başka çare yoktur. Gelin, sömürülen ve ezilenlerin bütçesini yapmak için hep birlikte mücadele edelim.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)