GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:18.12.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 7'nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, gözleri adaletsizliğe kör, kulakları milletin çığlığına sağır olanlar bilmelidir ki bir gün gelir, tarih illaki hesap sorar diyerek başlamak istiyorum. Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki konuşmamı "Söylesem tesiri yok, sussam gönlüm razı değil." misali garip duygular içinde, yine de "Balık bilmezse Halik bilir." düsturuyla yapacağım çünkü karşımdaki bu bütçe yoksulluğun, adaletsizliğin, umutsuzluğun ve milletini unutmuş bir zihniyetin aynasıdır.

2025 yılı için öngörülen bütçe tam 14 trilyon 731 milyar lira, buna karşılık tahmin edilen bütçe gelirleri ise yalnızca 12 trilyon 800 milyar lira, aradaki fark yani bütçe açığı daha şimdiden, 2025 yılına başlamadan 1 trilyon 931 milyar lira. Bu rakam gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,1'i. Peki, bu devasa bütçe açığı nasıl kapanacak? Elbette ki vergilerle ve cezalarla. Yani anlayacağınız üzere, yük yine vatandaşın sırtına binecek. İşte, bu kadar basit ve bu kadar net.

Ekonomide büyümeden bahsediyorsunuz ama büyüme hedeflerinizin içinde her şey var, bir tek millet yok. Büyüme rakamlarınızın arkasında sürekli daha da derinleşen yoksulluk, işsizlik ve gelir adaletsizliği var. Bu mu sizin millî ekonomi anlayışınız, bu mu sizin büyümeden anladığınız?

Siyasetçinin birinci görevi milletini anlamak ve derdine derman olmaktır ama AK PARTİ'si iktidarı milletten tamamen kopmuştur. Sarayların altın varaklı duvarları, onları ülkenin acımasız gerçeklerinden izole etmiştir. Lüks makam araçlarında gezerek, korumalar eşliğinde vatandaşlardan uzak yaşayarak hazırladığınız bu bütçenin içerisinde sokaktaki işsiz gencin çaresizliği, atanamayan öğretmenin umutsuzluğu ya da siftahsız günler geçiren esnafın öfkesi yok. Bugün Türkiye'deki yoksulluk sadece maddi bir yoksulluk değil aynı zamanda umut yoksulluğu, kültür yoksulluğu, adalet yoksulluğu ve gelecek yoksulluğudur. Bir ülkede insanlar çocuklarını iyi bir geleceğe hazırlayamıyorsa, gençler kendi ülkelerinde gelecek hayali kuramıyorsa o ülkede büyümeden bahsetmek sadece bir aldatmacadan ibarettir. Ne yazık ki büyüyen sadece borçlar, yandaş müteahhitler ve sonradan görme AK PARTİ'li bir zümre.

Değerli milletvekilleri, ekonomi yalnızca rakamlarla yönetilmez. Ekonomi, adalet ve liyakatle yönetilir ama ülkemizde adaletin her türlüsü tarafınızca yok edildi, kurumlarımız liyakatten uzaklaştı; ihaleler yandaşlara peşkeş çekildi, devletin kasası boşaltılırken faturayı ödeyen hep millet oldu, 5'li çetenin kasaları dolarken milletimizin cebi boşaldı. İşte bu yüzden bütçe açığımız büyüyor. İşte bu yüzden enflasyon kontrol edilemiyor. İşte bu yüzden milletimizin nasibine hep yoksulluk düşüyor. Şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Bu bütçe, adaletsizliğin, yoksulluğun ve umutsuzluğun en somut belgesidir. Bu bütçe, milletin değil rantın, güç sahiplerinin, imtiyazlı ak zümrelerin bütçesidir. Şatafata, israfa, keyfî harcamalara sınırsız kaynak ayrılırken işçiye, çiftçiye, emekliye, memura, gençlere tasarruf dayatması reva görülüyor. Millet aç diyoruz "Köprü yaptık, yol yaptık, hastane yaptık." diyorsunuz ama o köprülerden geçmek parayla, o hastanede tedavi olmak parayla, o yolları kullanmak parayla. Yaptığınız her şey sadece parası olanlar için; bu ülkenin emeklisi, işçisi, memuru, çiftçisi için değil.

Beyin göçü rekor kırıyor, AK PARTİ'si iktidarı ise "Giderlerse gitsinler." diyerek kendi vatandaşlarından, kendi insanından vazgeçtiğini alenen itiraf ediyor; artık ülkeden gitmesi gereken Suriyeliler için ise "Kalabilirler, başımızın üstünde yerleri var." deniliyor.

Değerli milletvekilleri, bu ülkenin çiftçisi üretimden vazgeçmiş, emeklisi açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor, gençler işsiz, ev kiraları uçmuş, milyonlarca insan temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle gelmiş. Peki, çözümünüz ne? "Tasarruf edin." demekten başka bir çözüm öneriniz yok. Hep millet tasarruf etsin, hep gariban fedakârlık etsin. Peki, siz hiç tasarruf ettiniz mi? Saraylarınızdan, makam araçlarınızdan, harcamalarınızdan hiç feragat ettiniz mi? İsraf düzeninden bir adım geri attınız mı? Milletin ekmeğini küçültürken kendiniz bir an olsun, bir kez olsun kemer sıktınız mı yoksa "hep bana, hep bana" diyerek milletin sırtından keyif sürmeye devam mı ettiniz?

Enflasyon rekor kırarken, hayat pahalılığı milletin belini bükerken siz asgari ücrete yapılan göstermelik artışlarla övünüyorsunuz ama o artış daha milletin cebine girmeden eriyor. Bugün asgari ücret açlık sınırının altında. Emekliler aldığı maaşla sadece on gün geçinebiliyor. Çiftçiye gereken desteği vermiyor, üretimi bitiriyorsunuz. Bu ülkenin tarımını ithalata mahkûm ettiniz. Tüm bunların adına da "istikrar" diyorsunuz. AK PARTİ'si iktidarı tüm gerçeklere kulaklarını tıkayıp milletimize istikrar masalları anlatmaya devam ediyor. Lütfen, aklımızla dalga geçmeyin. Bu, bir istikrar değil tam bir çöküştür; elektrik faturalarını ödeyemediği için karanlıkta kalan evlerin, çocuklarının beslenme çantalarını dolduramadığı için kahrolan annenin, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babanın acı hikâyeleriyle yazılan bir istikrar masalıdır. Bu ülkenin tüm yükünü garibanın sırtına yüklediniz. Garibanın payına yoksulluk, çaresizlik, açlıktan başka hiçbir şey düşmüyor ama siz bir eliniz yağda bir eliniz balda saraylarda keyif çatıyor, ak zümrelerinizle birlikte şöminelerin başında aromalı nargile tüttürüyorsunuz. Bu mudur sizin vatan, millet sevdanız?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bütçe aynı zamanda bir rant düzeninin belgeselidir. İhaleleri kimlere veriyorsunuz? Hangi şirketlere milyarları aktarıyorsunuz? Liyakatsiz, sadece size biat eden insanları önemli makamlara getiriyorsunuz. Bu yüzden ne bir krizle mücadele edebiliyor ne de millete hizmet edebiliyorsunuz. Her bir kuruşu milletin cebinden çıkan sözde dev projeler yapıyorsunuz; yap-işlet-devret modeliyle köprüler, yollar yapıyor, garantili ödemelerle yandaş müteahhitlerinizi ihya ediyorsunuz; millet kullanmadığı köprünün, geçmediği yolun, gitmediği hastanenin parası ödüyor; bu, milletin cebinden çalmak değil de nedir?

Bütçeler sadece toplama çıkarma işlemi değildir, aynı zamanda bir anlayışı, bir zihniyeti yansıtır. Siz bütçeleri millet için değil kendi iktidarınızı sürdürmek için hazırlıyor ve kullanıyorsunuz. Bir ülkenin bütçesi o ülkenin vicdanıdır. Bütçe adalettir ama bu bütçe adaletten uzak, vicdandan kopmuş bir bütçedir. Bu bütçede yoksula ekmek yok, gençlere umut yok, esnafa rızık yok, işçiye refah yok. Aslında size sorulacak tek bir soru var: Siz bu ülkenin daha güçlü olmasını ve insanlarının refah içinde yaşamalarını istiyor musunuz istemiyor musunuz? İstemiyorsanız aynen devam edin; yok, eğer istiyorsanız çözüm basit, çözüm: Üreten ve adil bir Türkiye. Öncelikle ve acilen çiftçilerimize hak ettikleri destekler bir an önce verilmeli, üretim teşvik edilmelidir. Emeklilerin maaşı insanca yaşam seviyesine çıkarılmalıdır. Asgari ücret açlık sınırının değil yoksulluk sınırının üzerine çıkmalıdır. Gençlere iş imkânı sağlanmalı, beyin göçü durdurulmalıdır. Liyakatsiz kadrolar yerine işin ehli olan insanlar göreve getirilmelidir.

Buradan iktidar sahiplerine seslenmek istiyorum: Adalet, sadece mahkeme salonlarında tecelli eden bir kavram değildir; adalet, aynı zamanda ekmekte, işte, aşta, yaşamda paylaşılan refahta olmalıdır. Bugün bu ülkede adalet terazisi sayenizde bozulmuştur. Bir yanda ayrıcalıklı bir azınlık zenginliğin tadını çıkarırken diğer yanda milyonlarca insan yokluğun acısını çekiyor; bir yanda saraylarda düzenlenen ihtişamlı şölenler, diğer yandan çöpten ekmek toplayan insanlar. Bu iki Türkiye'nin arasındaki uçurum iktidarınızın en büyük günahı ve ayıbıdır.

Milletin sabrı artık taşmıştır. Bu millet size saltanat süresiniz diye değil adaletli bir şekilde ülkeyi yönetesiniz diye yetki verdi. Bugün bu bütçeye "evet" diyenler, milletin açlığına, yoksulluğuna, çaresizliğine "evet" demiş olacaklar. Sizlere soruyorum: Bu milletin yüzüne nasıl bakacaksınız? Garibanın ahını alarak ne kadar gidebileceksiniz?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bütçe yirmi iki yıllık yanlış yönetimin acı bir tablosudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öztürk, lütfen tamamlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Milletimiz artık borçla, yüksek vergilerle yoksulluk içinde yaşamaktan bıktı. Üretim yok, adalet yok, liyakat yok; en önemlisi umut yok, umut. Tüm bu gerçekleri görmezden gelmek tarihe karşı da milletimize karşı da büyük bir vebaldir. İşte, tüm bu nedenlerle biz İYİ Partililer bu bütçeye karşıyız çünkü biz milletimizin yanındayız. Milletimizin hakkını, hukukunu, ekmeğini sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)