GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:18.12.2024

CHP GRUBU ADINA UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın milletvekilleri, Sayın Başkanım; burada 2025 yılı merkezî yönetim bütçesi var, altında da 2023'ün kesin hesapları var. Şimdi, burada 14 trilyon para var, 14 küsur trilyon; 15 trilyon parayı nasıl harcayacağınız, daha önce nasıl harcadığınız yazıyor ama bu bütçe görüşmeleri sırasında -üzülerek ifade ediyorum- sokakla bağın kopması nedeniyle Behçet Aysan'ın dizeleri aklıma geliyor: "Yaşamı ölüm diye anlatıyorlar, yalanı gerçek diye." Bakın, burada anlattıklarınızla, bu topladığınız paralarla, yaptığınız harcamalarla sokağın en ufak bir bağlantısı yok. On dakika konuşacağım; işimiz gücümüz ne, işiniz gücünüz ne, hepsini anlayacaksınız, on dakika. On dakika içinde ne olduğunu on dakikanın sonunda anlatacağım.

Bakın, biz bu bütçeye "evet" diyemeyiz. Şu kürsüye her birimiz ilk çıktığımızda namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ettik. Bu namusumuz ve şerefimiz üzerine ettiğimiz yeminin içinde birçok şey vardı; hukukun üstünlüğü var, adalet anlayışı var, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliği var ama toplumun huzur ve refahı da var. Ben bu bütçede toplumun huzur ve refahını göremediğim için ve burada bir namus, şeref üzerine yemin ettiğim için -görseydim, verirdim- bu bütçeye "evet" oyu veremeyeceğimi ifade ediyorum. Biz bu bütçeye "evet" diyemeyiz; namus, şeref yeminimizi yiyemeyiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, soygun çetesi beş, emeklinin cebi boş, vatandaşın derdi aş, iktidarın kalbi taş. Niçin? Hemen izah edeyim. Bir defa buradaki sorun şu: Biz sizinle birlikte oturup bütün siyasal partiler bu memleketteki ekonomik sorunları çözemeyiz. Niye çözemeyiz biliyor musunuz? Siz memlekette bir ekonomik sorun olduğuna ikna değilsiniz, "Yok böyle bir şey." diyorsunuz. Eğer var olduğunu kabul ediyor ve hâlâ böyle davranıyorsanız bu da başka bir biçim. Ekonomik bir sorun olduğuna inanmıyorsanız akli, inanmıyor gibi yapıyorsanız vicdani bir sorununuz var. Hastanenin ortasındasınız, nabzınız düşmüş, tansiyon olmuş sıfır, ter basmış, sizi titreme almış, "Ben hasta değilim." diye bağırıyorsunuz. Nasıl bağırıyorsunuz? "Hasta değilim." diye. Bağırışınızın sözleri şu: "Reisimiz Erdoğan, gönül coğrafyamız Türkiye'nin Yüzyılı." Keşke bal bal diyerek dil tatlansaydı.

Burayı yarım kalan hikâyelerin ülkesine çevirdiniz, bu ülkede her hikâye yarım kaldı. Bakın, bu memlekette çalışan insanların yarısı asgari ücretle çalışıyor, ocak ayında verdiğiniz asgari ücretin yarısı eridi gitti. Memleketteki insanların, ülkemizdeki insanların yarısının kendine ait oturacak bir konutu yok; kendine ait oturacak konutu olsun olmasın, yarısının huzuru yok. Lise talebelerinin yarısı liseyi yarıda bırakıyor, onların eğitimi yarım. Milyonlar bir gün toksa bir gün aç, mideleri yarım. Emekçinin hakkını emeğiyle denkleştiremiyorsunuz, kazancı yarım. Erdoğan diyor ya "Gençler de birbirlerini beğenmiyorlar." diye, ya, beğenecek de cebinde parası yok, evlenemiyor, gençlerin aşkı yarım; evlense çocuk yapıyor, besleyemiyor, sevinci kursağında yarım. Bir öğün yemeği öğrencilere çok gördünüz, beslenme çantası yarım. Yahu, her şeyi bıraktınız, bir saat diliminde inat ettiniz, bu memlekette insanların uykusu bile yarım, her şey yarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Ne tam biliyor musunuz? Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin temeline koyduğu harç tam, Atatürk'ün bu cumhuriyetin temeline koyduğu harcın çimentosu tam, demiri tam; Atatürk'ün ilkeleri tam, Atatürk'ün devrimleri tam, Atatürk'ün değerleri tam. Allah ondan razı olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkede yarım kalan ne varsa bunun varı cumhuriyetin mirasıdır, yoku sizin satıp savdığınızdır.

Değerli milletvekilleri, gelin bu bütçeyi hep birlikte reddedelim; sizin için çok zor ama gelin bu bütçeyi hep birlikte reddedelim. "Yemin ettik." diyelim, "Olmaz." diyelim, "Yapamayız." diyelim ve hemen erken seçime gidelim. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in söylediği gibi, biz seçime dünden hazırız, bugünden razıyız. Hemen erken seçim yapalım, istiyorsanız buna bir de slogan bulalım, Sayın Bahçeli seviyor bu kafiyeli sözcükleri, "Mart kapıdan baktırsın, oyları sandığa attırsın." Mart ayında yapalım bu seçimi ve bu çileden kurtulalım.

Değerli milletvekilleri, ben hukukçu bir milletvekiliyim. Bakın, anlayamadığınız mesele şu: Hukukun, burada çiğnenen hukukun, ülkemizin 81 ilinde çiğnenen hukuk haricinde bu Mecliste çiğnenen hukukun yurttaşlarımıza maliyeti çok fazla. Biraz önce dedim ya namus ve şeref üzerine 600'ümüz de yemin ettik; bizden öncekiler de yemin etti, bizden sonrakiler de yemin etti. Ya, biz burada hukukun üstünlüğü için yemin ettik, üstünlerin hukukuna bu Meclis göz yumdu. Burada muhalefet partileri kalktı, konuştu; Saadet konuştu, biz konuştuk, çıtınız çıkmadı. İsrail'i protesto ettiği için gözaltına alınan, sonra tutuklanan o 9 genç arkadaşımızı ben ziyarete gittim Silivri'ye. Birisi ne dedi biliyor musunuz? "Bu ülkede hiç değilse Dilan Polat'a uygulanan hukuk bize uygulansaydı. Biz Dilan Polat olsaydık şu anda dışarıda TikTok videosu çekerdik. Biz, İsrail'i protesto ettik." dedi. (CHP sıralarından alkışlar)

Biz, hepimiz burada namus, şeref üzerine, Anayasa'ya sadakat için yemin ettik mi, etmedik mi? Ettik. Aramızda bir arkadaşımız yok, Can Atalay. Yahu, Can Atalay'la ilgili Anayasa Mahkemesi karar verdi, Anayasa’nın 152'nci maddesi ortada. Diyor ki Anayasa: "Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı bağlar Anayasa Mahkemesinin kararı." Anayasa’nın çok maddesi çiğnendi, bu maddesi bir arkadaşımızın aramızda olmamasıyla çiğnendi. Biz bu iş için namus, şeref yemini etmiştik; Parlamento olarak ses çıkarmadık.

Adalet anlayışı aha bu bütçede var. Bu bütçede Adalet Bakanlığına da İçişleri Bakanlığına da defalarca bütçe vermişiz, milyarlarca. Ya, bu ülkede, Diyarbakır ilinin Barosunun Başkanı dokuz sene önce öldürüldü, Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı defalarca bu bütçeden pay aldı, bir baro başkanının katilini dokuz senedir bulamadınız. Şimdi, bakanlar buraya geldi, bizden yetki istiyor; biz bunun neyine yetki verelim Allah'ınızı severseniz! (CHP sıralarından alkışlar)

İnsan hakları... Tayfun Kahraman'ın ve kızı Vera'nın şahsında söylüyorum. Geçen sefer Silivri'ye ziyarete gittiğimde Tayfun'u her zamankinden daha üzgün gördüm, yarın da ziyaret edeceğiz Sayın Genel Başkanımızla. "Ne oldu?" dedim. "Ya, Vera bu sefer hiç gitmek istemedi, çok zor ayrıldık bugün Vera'dan." dedi. Bu, insan hakkı mıdır? Bu, bizim "namus" ve "şeref" kavramı üzerine ettiğimiz yeminin neresine uyar?

Egemenliğin kayıtsız ve şartsız milletin olduğu konusunda yemin ettik. Ya, nerede Esenyurt Belediye Başkanı? 1 milyonluk ilçenin Belediye Başkanı yok. Nerede? Cezaevinde Profesör Ahmet Özer. Bu nasıl kabullenilebiliyor? Ahmet Türk 3 sefer temiz kâğıdı alıyor, 4 kere "terörist" ilan ediliyor; bu nasıl oluyor? Ovacık'taki Belediye Başkanı niye görevinin başında değil? Tunceli'de, Batman'da, Halfeti'de Belediye Başkanı niye görevinin başında değil? Biz burada milletin kayıtsız ve şartsız egemenliği için hep birlikte yemin etmedik mi? Ettik. "Namus" "şeref" demedik mi? Dedik. Niye bunlara sahip çıkmadık? Bunun hiçbir açıklaması yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Başkanım, hemen toparlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Akdoğan, lütfen tamamlayın.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) -

Bakın, ekonomi ağacının toprağı hukuktur; o toprağı eşelediniz, ağacın kökünü dışarı çıkardınız, şimdi bu bütçelerde ekonomi ağacının meyve vermesini bekliyorsunuz. Kökünü dışarı çıkardığınız ağaç size hiçbir zaman meyve vermez.

On dakika konuştum. On dakika içinde bu bütçeden 280 milyon lira para gidecek 2025'te, on dakika içinde 16.480 asgari ücretlinin emeği gidecek, on dakikada 2025 yılında 37 milyon lira faize para vereceksiniz. Biz buna "evet" demeyiz, geleceğe ilişkin umudumuzu da büyütürüz.

Çocuklarımızın başlarıyla kıracağız karanlık camlarını ve bizden sonra gelenler demir parmaklıklardan değil, asma bahçelerden izleyecek bahar sabahlarını, yaz akşamlarını.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)